28. Bölüm

1.8K 292 103
                                    

Bu nasıl bir mucizeydi böyle?

Yirmi dakika boyunca sudan çıkmamıştım ve yirminci dakikanın sonunda... bileklerimdeki kesikler bile kapanmıştı. Kızarıklıklar, morluklar hâlâ görünüyordu ama acı... üzerine dokunmadığım müddetçe sıkıntı yoktu. Sırtımda darbe izleri hâlâ duruyor olmalıydı. Günler sonrasına gitmiş gibi hissediyordum, asıl acılı kısım sona ermişti.

Gözlerimi açtım, Zade'in göğsünde yatıyordum. Neredeyse uyuyordum. Yaralarım kapandı, aklım açıldı. Nerede, kimin üzerinde olduğumu fark edince hızlıca doğruldum ve küvete tutunup aceleyle dışarı çıktım. Yırtılmış elbise ağırlaştı, hareket etmemi zorlaştırdı. Hemen ardımdan su sesi geldi. Arkamda damlalar bırakarak yürüdüm ama o da benimle birlikte kalktı.

Üzerindeki gömleği çıkarıp küvetin içine fırlattı. Pantolonundan halıya sular akıyor, halının rengi değişiyordu.

Ne yapacağımı bilemiyordum. Buradan gidemiyordum, ondan kaçamıyordum çünkü zaten benim odamdaydı. Yürüdü, yatağımın orada, önümde durdu. "İskelenin dibinde ne arıyordun?" Sesi kılıç kadar keskindi.

Belki daha beterdi.

Atlatmama bile müsaade etmiyordu. Artık yediğim darbeler üzerimde etki bırakmamaya başlamıştı. Kaçırılmayı bile normal karşılar olmuştum ve beni asıl korkutan buydu. O draak'ların hepsi ölmüş müydü? Gözlerimin önünde, acı çekerek... cevap evetti. Yani bitmiş gitmişti.

Ona bakmamaya özen gösterdim. "Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Çık. Üzerimi değiştireceğim."

Tam önünden geçerken elini aniden kaldırıp ensemden yakaladı. Küçük saçlarıma parmaklarını geçirdi. Ellerim saçlarıma gitti, başımı geriye yatırıp beni önüne kadar çekti. Yüz yüze eğildi. "Benim konuşacaklarım var ama Camira." Gözlerime bakarken sesi normal çıktı, dudaklarıma indiğinde dişlerini gıcırdattı. Tanrılar aşkına... bu adam bir deliydi. "Ya seni öldürseydi?" Beni ezmek istiyormuş gibi yürüdü. İkimiz de birlikte hareket ettik.

"Saçımı. Hemen. Bırak." Çekiştirdiği yoktu ama... benimle temas etmesin istiyordum.

"Ya seni o an öldürseydi!" Gözlerinden alevler fırlayacaktı. Dolaba kadar ilerledi. "Udan'ın seni canlı istemesi ne büyük şans! Bana işkence çektireceği bir şey buldu, fırsatı kaçırmadı. Ya emri başka şekilde verseydi!" Öyle bir bağırdı ki pencereler titredi, malikane yerinden oynadı.

Az kalsın kulaklarımı tıkayacaktım.

"Nathan'ın yanında ne işin vardı Mira! Seni iki dakika serbest bıraktığım her an kaçmaya mı kalkışacaksın? Gözümü üzerinden çektiğinde ölmeyi mi dileyeceksin! Bu kadar çaresiz ve korkak mısın?"

"Kapa çeneni."

"Ya sana ulaşamasaydım?"

Keşke ulaşmasaydı. Çünkü aklıma fısıldayan o ses ve şimdi adam tamamen zıt karakterlere aitti. Buna sürekli şahit olmak istemiyordum.

Ellerimi kafama bastırdım, başım stresten çatlıyordu. "Senin yüzünden!" diye karşılık verdim. "Bu hale düşmemin sebebi sensin! Senin aptal anahtarın olduğum için! Çok mu korktun? Sandıkları açamasaydım çok üzülürdün! Ama ben hayatımdan olacaktım! Neyi aradığın umurumda bile değil. Başıma gelenler umurumda ve bundan bıktım usandım!"

Damarına bastım. Hem de dokunulmaması gereken bir noktayı ellemiştim çünkü üzerime duman gibi çöktü, beni sıkıştırdı. Titriyordum fakat Zade'den ötürü değil, üzerimdeki sırılsıklam elbiseden. "Sen korunma değil, bela arıyorsun."

"Korunmak istediğimi hiç söylemedim."

Yalan. Bul beni diye içimden çığlık çığlığa ona bağırmıştım. Bulmuştu. Artık nefretimi kusabilirdim. Nasıl bulmuştu onu sonra düşünecektim.

ÖTEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin