Bir teyzeme bir de karşımdaki generale bakıyor, teyzemin nasıl burada olduğunu çözmeye çalışıyordum. Bembeyazdı, o kaostan canlı çıkmıştı, şarap içiyordu, general demişti, bir sürü şeyi biliyordu ve boğazımdan akan bu kanı hiç garipsemiyordu.
Daha doğrusu bana bakmıyordu.
"Ne demek oluyor bu?" Teyzemi işaret ettim. "Bu..." Konuşamıyordum. Artık soru soramıyordum. Kendimi sakinleştirmek için ellerimi kaldırdım. Gözkapaklarımı titretecek bir nefes çektim, doldum, taştım... ve sonunda çığlık attım. "Bana bir şeyleri artık açıklamazsan anahtarın birazdan gidip Diethar'a kendisini öldürtecek, duydun mu beni!"
Zade'in kaşları şaşkınlıkla kalktı, çığlığıma karşın şarabı içemedi. Teyzem bile bana baktı. Zade, umursamazca onu gösterdi. "Teyzen aslında bir vishi Camira. Leydinin üvey ablası, annesi kocasını bir vishiyle aldattığı için doğdu. Gördüğün gibi insana benziyorlar. Lord onu insan sanıp yanına aldı fakat..." İç geçirdi. "teyzenle karşılaştık."
Teyzeme baktım. O yere başını eğmişti. "Vishi ne?"
"Bir tür... rüya yiyen." Jeff'e doğru topuğumda döndüm.
"Tanrılar aşkına sen ne saçmalıyorsun?"
Jeff de aynı nefesi çekti. "Yatağının altındaki korkutucu canavar Ellie'den kaynaklıydı."
"Ama senin rüyalarını ellemedi. Bunu yapsaydı onu çoktan Jeff öldürmüş olurdu. Vishi'ler yıllardır Vhul'dhar'a bağlıdır. Karanlık onları çekiyor olmalı." Zade tebessüm etti. "Yani artık bana itaat ediyor. Değil mi Ellie?" Teyzem mümkünmüş gibi daha çok eğildi. "O seni buldu. Eğer Ellie seninle o sokakta karşılaşmış olmasaydı birkaç yıl sonra Jeff'i omzundaki izden dolayı çekerdin. Ama Ellie işimizi kolaylaştırdı. Ona ailesinin yanında kalmasını söylemiştim ve şansa bak... seni gördüğü an bir sorun olduğunu fark edip evine aldı."
Sam'in ve diğerlerinin yanına...
"Jeff gelene kadar seninle o ilgilenmeliydi, Jeff senden hemen bir gün sonra kaleye adım attı. Ellie bir gardiyana ihtiyacın olacağını söylemişti. Jeff kalenin içinde, abilerine karşı seni koruyamazdı ama... Ellie koruyabilirdi. Pek başarılı olamamış doğrusu."
Teyzem yutkundu, gözleri dolu doluydu. Artık kafam allak bullaktı. Duyduklarımı sorgulamayı bile bırakmıştım. Anlıyordum, olanları duyuyordum, anahtar olduğumu öğrendiğimden beri aklımı yitireceğim şeyleri bile kabullenir olmuştum lakin... hayır, çok fazlaydı.
"Ulkos ne?"
"Zhaur'un kardeşi." dedi Zade şarabı sallarken. "Dört ısırık?"
Sözünü bitirdikten sonra zincir sesini duyacağım diye nefesimi tuttum. Ama hiçbir şey olmadı, Zade benden bir cevap bekliyordu. Ellerim iki yanımda sımsıkıydı, gözbebeklerime kadar titrediğimi biliyordum. Usulca Jeff'e döndüm. "Bana bunu söyleme gereği duymadın mı? Yine bana yalan mı söyledin!"
"Teyzen zaten gelecekti. Shade kaleye adım attığında anladı ve o gün uzaklaştı. Bizimle burada buluşacağını biliyordu." Jeff'in gözleri konuşurken boynuma doğru kaydı, orada durdu.
Cümlesi yarıda kesildi. "Bir şey mi söyleyeceksin Jeff?" Zade hâlâ koltuktaydı.
"Hayır, Zade." Bu kadar, başka tek kelime edemedi.
"Çık dışarı."
"Anlamadım Camira?"
Teyzeme omuz atıp Zade'e doğru yürümeye başladım. Şöminenin önüne bıraktıkları kılıçlardan birisini aldım, keşke hançerim de orada olsaydı. Kılıcı çektim, kını arkaya fırlattım ve Zade'in boğazına dayadım. "Sana dışarı çık ve beni onunla yalnız bırak dedim. İşitemiyor musun, yine kulakların mı tıkandı?" Boğazında bir kılıç yokmuş gibi bakıyordu. Yüzüne eğilip dişlerimin arasından nefretle konuştum. "Dışarı çıkmazsan hançeri kalbine saplayacağım General."
![](https://img.wattpad.com/cover/364117326-288-k314803.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantastikSisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...