Diethar şarap bardağını alıp ileri geri yürümeye başladı. Nhaum, Zade'in karşısında oturuyordu, Daena başköşedeydi lakin aklı başka yerdeydi. Rennala ise beş dakika önce gelmişti. Kütüphane, bağ, yemin diye sıralamış, çözümü İlk Kader'in tapınağında bulacağını söylemişti.
Lakin bakışı hiç iç açıcı değildi.
Nhaum önündeki bardağı çevirip duruyor, Diethar habire içiyordu. "Peki." Diethar kendi kendisine konuştu ve bir elini masaya yaslayıp eğildi. "Öldürelim."
Daena sonunda dalgınlıktan çıktı. "Hah, öldürelim mi? Döngü'yü mü?"
"Bu bize ne yapabilir ki?"
Rennala dudak büzdü. "İç savaş? Tanrıların yarısının görevini yapmaması sonucu yavaş yavaş kudretlerini kaybetmesi, yeryüzüne bu kaosun yansıması ve benim Döngü'yü öldüreni öldürmekle hükümlü olmamdan dolayı Shevrus'u yok edenin kader kelepçesini toza geçirmek?" Rennala ve Diethar yavaşça göz göze geldi, Diethar titredi. "Shevrus'u öldürmeyi talep ettiğini şimdilik unutuyorum. Onu böyle bu şekilde öldüremezsin. Durduk yere bir tanrıyı öldürürsen devreye girmem gerekir."
Diethar "Durduk yere mi?" diye şakıdı. "Herkes birbirini durduk yere öldürüyor! Şu adamı görüyor musun?" Zade'i işaret etti. "O Shevrus'u öldürse bu durduk yere mi olacak, yoksa başka bir şey mi?"
"Shevrus'u şu an öldüremez. Yerine geçecek bir tanrı kudreti kabul edecek güçte olmalı. Henüz böyle bir tanrı yok. Shevrus'un yerine Döngü'yü hak etmeyen bir tanrı geçirirsem çember boş kalır ve patlak verir. Bunu suistimal edecek bir sürü kişi tanıyorum."
"Ah, Rennala... dikkat et yoksa taraf tuttuğunu düşüneceğim." dedi Ejaronn onun arkasından uzanıp sürahiyi alırken.
"Kader beni taraf tutmaya ittiriyor." Bir yudum şarap içti. Bana baktı, gözlerimin tam içine odaklandı ve bakışları mora kaydı. "Ah, Mira..."
Hemen doğruldum. "Bir şey mi yaptım?"
"Hayır M'rea, hiçbir şey yapmadın." Zade parmaklarımı sıktı ve Rennala'ya acı çektirecekmiş gibi gözünü dikti. "Sussan iyi edersin."
Rennala tebessüm etti. "Bakalım kaderi değiştirebiliyor musun Rhuzhar." Rennala ayaklandı, daha fazla hareketsiz kalamadı. Burada sessizce oturup dinleyen kişiler generaller ve bendim.
Zade iç geçirdi. "Burası tamamen güvenli mi?"
Nhaum okyanusun en koyusuna dönüşen gözünü bana dikti. "Adada kalıyoruz Zhaal. Çevremiz suyla kaplı, gökyüzündeki bir okyanustayız. İçeri izinsiz giren birisi boğularak can verir. Tanrı olsa bile."
"Köpekleri gördüm." dedi Daena. "Onları taşımışsın."
Evet, dün gece zincirlerini koparmıştı. Bunu duymuştum ve Ulkos'un parlak gözleri bahçeden bana bakmıştı. "Yasakların önemi kalmadı Daena." Zade'in sesinden bile o köpeklerle Leratria'yı kabusa sürükleyebileceği belliydi. "İlk önce Udan ve Edan, sonra Shevrus'u düşüneceğim."
Nhaum başını salladı. "Tanrıların yarısı senin arkanda Zhaal, biliyorsun. Kanatlarının doğruluğunu görürlerse daha fazlasını çekebiliriz."
"Sonradan taraf değiştiren kimseye ihtiyacım yok."
Kanatlar neden bu kadar önemliydi anlamıyordum. Onları görmemiştim bile. Duman gibi arkasında belirmişlerdi, büyümüşlerdi ve sırtına kapanmışlardı. Başka hiçbir tanrıda görmediğim o dumanlar bir zamanlar pelerin gibi arkasından akardı.
Diethar'ın yüzü at sidiği içmiş gibi bir hale bürününce Zade'in koluna kolumu iyice yasladım. "Bu yemin olayını çözmeden ilerleyemeyiz." Sesi de hiç hoş değildi. "Diyorum ki yemini bağ ile birlikte zorlayalım. Mira'yı koruma alanlarından birisine hapsedelim. Zhall ile uzak kaldıkça bu yeminin verdiği itaat hissinin önüne geçebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasySisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...