Tepetaklak geleceğimi umursamadan Zhaur'un üzerinden atladım. Zhaur çağırdığı gölgelerin içinde kaybolmadan önce bana beni yiyecekmiş gibi baktı veya ben abartıyordum. Her şekilde dizime çökecektim.
"Bunu yaparsan seni onun üzerine tek başına bindiririm."
Ellerim eteklerimde, buza yatırılmış gibi bekledim. Omzumun üstünden arkama baktım. "Buradakiler bilmiyor mu?"
"Biliyor. Hepsi biliyor." dedi tiksintiyle. "Ama hiçbiri görmüyor!"
O zaman neden eğilmemi istemiyordu? Ruh eşinden kaynaklı olduğunu bana kendi ağzıyla söylerse suratına kahkaha patlatırdım. Ne kadar işkence çekeceğim hiç umurumda olmazdı.
Onlar insandı. Rhuzhar'ın evinde kaldıklarını, kral diyerek aslında bir tanrıya seslendiklerini nasıl görmezden gelebilirlerdi? Pekala, Zade onların aklını yıkamış olmalıydı.
"Mira!" Kapıdan gelen ses kalbimde daha beter bir acı yarattı. Jeffrey koşarak dışarı çıkmıştı. Karşımda tanrı dikiliyorken gardiyanıma koşup ağlamak mantıklı değildi, bu yüzden kıpırdamadım.
"Odaya çıkabilir miyim?" diye sordum.
"Ne zamandır bana soruyorsun?"
"Sana gerçekten sormam gerektiğini öğrendiğimden beri."
Göğsü şişti, ağaçlara doğru başını çevirdi. Kısık sesle kendi kendisine söylendi. "Mara, beni öldüreceksin."
Mara dediğini duyduğumda ellerimden ter aktı. Bir adım geri attım ama bildiğimi çaktırmak istemediğim için kaşını kaldırıp bana şüpheyle baktığında aynı durgun ifadeyle beklemeye devam ettim.
"Odana çık, Camira."
Arkamı hızlıca döndüm, az kalsın Jeff ile çarpışıyordum. "Mira,"
"Lütfen... yalnız bırak beni." Öfkeyle söylemedim, bu evin içinde geçireceğim ilk saatlerimde tek başıma olmalıydım.
Jeff arkamdan takip etmek istediğini belli eder biçimde döndü ama küfürler eşliğinde tanrısına gitmeye karar verdi. "Cusca, sana ne oldu böyle?" Tıpış tıpış ilerlerken arkama bir anlığına baktım. Zade başını tepeye kaldırmıştı, gözlerini yummuştu. Öylece soluklanıyordu. "Zade?"
"Boş ver."
"Hayır, on gündür yoksun. Kaç kere Ul'na'yı kullandın?"
"Bilmiyorum."
"Siktir..." Jeff elini saçlarına koyup zindanlara doğru baktı. "Çalışanlardan birisinden kan al. Bir kerelik. Kendine gelmelisin, hem de acilen."
Kapının orada durup izledim, duvarın arkasındaydım. Zade, Jeff'in teklifini duyduğu an yüzünü kusacakmış gibi buruşturdu. "İğrenç."
"Zade, eğer öğrendiyse buradakilerden..."
"Jeffrey, hayal bile edemiyorum. Birkaç gün sonra düzelecektir. Kimseden kan almayacağım."
"Ama Diethar demiş ki..."
"Midemi bulandırmaktan başka işe yaramıyorsun. Kesinlikle olmaz." Generalini önünden ittirdi. "Asla. Asla başkasına dokunmam."
"Kana ihtiyacın var. Veya ruha!"
"Kan eşim bu evin içindeyken..." dedi öfkeyle. "Hayır. İyi bir uyku ve Ul'na'ya birkaç gün bulaşmayacağım. Düzelir."
Onlar beni görmeden önce duvarın arkasından tüydüm. Tanrının sözlerine kulak misafiri olmak istemezdim ama elimde değildi. Kirlenen beyaz elbisemin kısa eteklerine avuçlarımı sürte sürte koridorlarda ilerledim ve sonunda aradığım kişiyi buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasySisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...