48. Bölüm

1.7K 319 120
                                    

Ejaronn ile en önden ilerliyordum ama beni tutma sebebi Zade'in en korkunç halini göstermek için koşturtması değildi, yere kapaklanmayayım diyeydi.

Ejaronn'a haber verdiğini tahmin etmiştim, belki Diethar bile beni aramıştı. Melina'yı öldüreceğine inanmamıştım çünkü o bir... tanrıçaydı. Bunu yapmaları yasak değil miydi? Zade bana Leratria'da neler dönüyor bilmiyorsun, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor dese bile bu şekilde göz göre göre öldüremez diye düşünüyordum.

Fakat ne bekliyordum ki? Rhuzhar'dı.

Beni bulana kadar Melina'yı aramaya koyulmamıştı. Ejaronn koridordan giderken ufak bilgileri bana üflemişti. İlk önce eş, sonra intikam. Ona haber verdiğinde Ejaronn Leratria'daydı. Rüzgarın tanrıçasını yaralayıp nasıl yeryüzüne indirebilmişti? Ejaronn'un dokunuşunun tanrılar arasında bile ölüm etkisi bıraktığı söylenirdi. Şu an elimi tuttuğunda yaptığı bir şey değildi, sadece... ona yaklaşmamam için beni uyaran içgüdüydü.

Zade ondan hoşlanmıyordu, o Zade'den hoşlanmıyordu. Fakat başka bir tanrının Melina'yı bu şekilde getirip onun önüne atacağına da inanmıyordum.

Bahçeye çıkan merdivenlere dönmeden önce köşeden Melina'nın havayı tekmeleyen ayaklarını gördüm, boğuk sesi koridorda yankılanıyordu. Hâlâ onu saçından çekiyordu, ayağının altından sürüklüyordu.

Generaller arkamdaydı, hızlıca baktığımda Jeff ile göz göze geldim. Ne olduğunu anlamadığım bir anda Cooper hayal gibi belirdi, elime bir bardak tutuşturdu ve koridordan koşarak çıktı.

Su.

Birkaç yudum aldım, Miquella'yla tanışmış gibi huzura erdim.

Ardından zincir kırılma sesleri kulağıma doldu. Malikanenin zindan kapısının sürüldüğü sessizliğin içinde yankılandı.

Ejaronn ile yan yana merdivenlerden inmeden önce Mikas elimdeki bardağı aldı, birkaç yudum içip Fia'ya uzattı ama hiçbiri gözünü önünden benim gibi çekmiyordu.

Melina merdivenlere çarpa çarpa yuvarlandı, Zade saçından onu kaldırdı. Bahçeye çıktılar, biz son basamağa ilerledik. Onu önüne fırlattı. Melina yuvarlanarak çimenlerin üzerine yığıldı. Zade tepesine karanlık gibi çöktü. Ölü gibi yatan kadının çenesinin altındaki hançeri çıkardığında Melina'nın beyaz elbisesine kanlar boşaldı.

"Eşim," diye hırladıktan sonra onun ağzındaki parçayı sökercesine aşağı indirdi. İkisi de bize yan dönüktü. Tanrılar biliyordu, şu an oraya yaklaşmak istemiyordum. "Benim eşimi hapsettin!" Köpekler malikanenin öbür ucundan bağırdı.

Zade'den de Ejaronn gibi bir güç yükseldi. Boyun eğdirmeye, itaat etmeye yönelik.

Melina'nın -tanrıçanın- gözlerinde korkuyu gördüm. Arkasından bağlanan ellerinden destek alarak doğruldu, Zade'den kaçmaya çalışıyordu.

"Bilmiyordum!" diye bağırdı. Titrek bakışları beni buldu. "Bilmiyordum Zhaal! Eşin olduğundan haberim olsaydı..."

"Bana ihanet ettin." dedi aynı şekilde, sakin bir halde. "Anahtarımı ölüme sürüklemek farklı, eşimi bir mezara kapatmak ayrı! Ruh eşim, kan eşim!"

Melina tir tir titriyordu. "Özür dilerim," Ellerinden güç aldı, dizlerinde doğruldu ve gözlerimin içine bakarak aşağı kapandı. "Özür dilerim! Eşlik bozulamaz, eşlik kutsaldır. Rhuzhar'ın eşine dokunulamaz. İhanet ettim, cezamı bulacağım. Ama eşine dokunmak istemedim!"

Tanrıça git gide yere yaklaştığında bir adım geri gittim. Ejaronn keyifle başını kaldırdı, o gülümsemeyi yakaladım ama ben... hayır, bir tanrı benim de gözlerime bakarak özür dilememeliydi. Sancı çekiyordum.

ÖTEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin