74. Bölüm

1.3K 275 147
                                    

Daha önce gördüğüm kabartmalar hemen arkamda kalan devasa altın kapının üzerine işlenmişti. Bu kez Zade elleriyle ittirip sandığın önüne çıkmamı sağlamamıştı, Ren'in geçidi bizi sandığın hemen önüne çekmişti.

Önümdeydi.

Benimle neredeyse aynı boyda olan, çevresinden gri dumanlar süzülen bu sandık hemen karşımdaydı.

Rennala duvara yakın bir yerde bekliyordu. Benim sandığı incelememi ve bir yandan göğsümü yerinden çıkaracakmış gibi çekişimi izliyordu.

Tırnaklarım sol tarafıma neredeyse girdi. Dikenler kalbimin içine saplanırken aklımda çat, çat, çat diye sesler yankılanıyordu. O zincirleri artık somut olarak hissettiğim için her birinin Zade'e tutunuşunu daha iyi hissediyordum.

Acı veriyordu.

Kara sis ayaklarımın altından sürüngen gibi geçip arkamda bir noktada toplanmaya başladığında elimi göğsümden çektim, nefesimi tutarak o kısma döndüm.

Ren beni kaleden çıkardığı an nerede olduğumu anlamıştı zaten.

Zade, Ul'na'nın ellerini andıran kara geçitten geçti.

Her yerinden kata'ları içinde barındırdığı, ruhunun parçası olan, karanlık dökülürken göz göze geldik.

O zincirlerden birisi titredi.

Gözlerinde ölümün izlerini taşıyordu. Fakat bu yaymaya kalkışacağı ölüm değildi, onu içten içe yiyen kemirgendi. Yine daha önce karşılaşmadığım bakışlarıyla buluşuyordum. Endişe değildi. Diethar'ın alanında beni bulduğunda takındığı o panik dolu bakış değildi.

Çok başkaydı.

Koruma kalkanları çatlayan ve kırılmaya yüz tutan bir adamın suratıydı. Benim için tanrıların arasında dağ gibi görünüyordu, şimdi ise çökmüştü. Duyguları yüzünden asla okunamazdı, ne diyeceğini bilemiyordu. Üzerimdeki incecik geceliğe ve ayağımdaki terliklere bile bakışları kaymadı, kendimi sıkmaktan kan çanağına dönen gözlerimdeydi.

Dumanlar kayboldu. Bizi kapalı odanın ortasında bıraktı.

Bana doğru minik bir adım attı, sandığa doğru bir adım attığımı görünce durdu.

Ren, bize uzak durmayı kesti. Sanki Zade'e güvenmiyordu.

Zade, Udan ve Edan'la ne konuştuğumu bilmiyordu fakat tahmin ediyor olmalıydı. Evet... bu kez saklayamadığı bakışlarından anlıyordum, maskesi düşmüştü. Sandığı yok edebileceğimi öğrendiğimin farkındaydı. Udan ve Edan benden onun hakkındaki kötü ve çarpıcı gerçekleri saklamazdı, bu kadarından emindi. Artık sisi yaydığını ve daha fazlasını istediğini, benimle ne yapacağını, Kader ile olan bağımı... hepsini bildiğimi biliyordu.

"Udan ve Edan bana her şeyi anlattı." Gözlerim dolu dolu, sesim acizlikten bulanmış şekilde beklemek zincirlere sarmalanmaktan beterdi. "Bana söylediğin doğru tek bir kelime var mıydı?" diye sorduğumda gözünü diktiği omzumdan çekti.

"İnanıyor musun?" diye sordu buz gibi bir sesle. "Onlara mı inanıyorsun?"

"Seni tanımıyorum ama bir o kadar da iyi tanıyorum. Udan'ın söylediklerinin ne kadarının doğru olduğunu görebilecek kadar yan yana kaldık. Sisi yaymışsın. Benim yıllarca izlediğim, korkudan titrediğim sis... Çukur'un sisiymiş. Kalenin ve kulelerin etrafını saran sis, yeryüzüne çökmüş." Biriken yaşlar onu görmemi engelliyordu.

"Kader'i bulamadım." Tıpkı bir yılan gibi tısladı. "Eldora'yı bulmak için her yolu denediğimi biliyorsun. Öldürdüğümü biliyorsun."

"Sisi annemi bulmak için mi yaydın? İçinde boğulsun diye mi yaptın!"

ÖTEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin