Birinci kısmın sonuna gelmiş bulunuyoruz.
İkinci kısım için mola vermeyeceğim, zaten bölümleri önceden yazıyorum.
iyi okumalar!
**
"Çok affedersin Mira, şunu çekebilir miyim?"
Gregory hemen önüme geçti. Boynumdaki kurumuş kanları görmezden gelerek elbisemin askısını tuttu ve omzumdan aşağı kaydırdı. Az kalsın geri çekilecektim ama Jeff, Shade ve Zade de oraya gözünü dikmiş bakıyordu.
Gregory beni yan çevirdi, parmağı bir noktanın üzerinde durduktan sonra "Cusca," diye küfretti. Askımı geri çekip Zade'e döndü. "İzin tamamlanmasına üç gün var."
"Ne saçmalıyorsun?" Omzumda bir şey varmış gibi parmaklarımla temizlemeye çalıştım. Başımı iyice büküp etimi sıkarak görmeye çalıştım ama hâlâ göremiyordum.
Gregory kendisini koltuğa yorulmuş gibi bıraktı. Gerçekten de uykusuz görünüyordu. Koltuğa başını yasladı, kollarını iki yana açtı. "Udan'ın birliğinin çıktığını kasabayı terk ettikten sonra duydum. Bilgi toplamak ve bunun bir şaka olduğunu görmek için yola çıktım fakat göç edenlerle karşılaştım ve bana neredeyse yüz kişilik kafilenin yürüdüğünü gördüklerini söylediler. Hepsinde bordo pelerinler varmış, altın aslan kafaları omuzlarına iliştirilmiş. Udan'ın Kamçı Birliği. Zade, Udan Mira'nın varlığını öğrenmiş. Sandığa gidiyorlar."
Zade'i belki de ilk defa bu denli derin düşüncelere dalmışken görüyordum.
Arkada öylesine bekliyor, Udan ismini daha önce duydum mu diye kafamda gezintiye çıkıyordum ama hayır, bu da bende eksik bir bilgiydi.
"Sandığa dokunamayacağının farkında. Bu yüzden anahtarı ortadan kaldırmak istiyor." Gregory'nin sözlerinden sonra aklımdaki arayış hızlıca sona erdi. Gözlerim irileşti, ona dik dik baktım. Yüzümdeki korkuyu fark edince bu konuşmayı yanımda yaptığına pişman oldu. "Affedersin Mira. Bilsen iyi olur."
"Neredeler?" diye sordu Zade.
"Yıldızlar Tepesi'ne üç günlük mesafeleri kalmış olmalı. Bizim ise iki buçuk günümüz var ama bu iz o zamana tamamlanmayacak gibi görünüyor. Şimdi çıksak bile Mira sandığı açamaz."
Açmayacağım diye kendime söz verdiğim sandık.
Shade şarabın etkisinden kurtulmuşa benziyordu. "Sandığı açmazsak Kamçılar hepimizi ezer ve onu alır." Benden bahsediyordu.
Benden.
Jeffrey yüzümün halini görüp yanıma geldi. "Bir şey olmaz Mira."
"Neden öleceğimi hissediyorum o zaman?"
"Kimse sana dokunamaz." dedi Zade ama bunu öylesine söylemiş gibiydi.
"Birisi bana ne olduğunu anlatsın!" Bağırmaya başladım. "Birisi hemen söylesin çünkü... çünkü..." deliriyorum.
Shade karşıma geçip omuzlarımı tuttu. "Udan, Kral Vhul'dhar'ı yok etmeye ant içen bir piç. Anahtarın ne olduğunu bilmiyor, biz de onun asırlardır sesinin çıktığını duymamıştık. Öğrenmiş olmalı Mira. Sandıkları yerinden sökemez, onların..."
"Sandıklar mı dedin sen?"
Shade gülümsedi. "Yanlış oldu." dedi hemen. "Sandığı kıpırdatamayacağını ve Yıldızlar Tepesi'ndeki tapınakta asker bekletemeyeceğini biliyor. O tapınağa girmenin tek yolu Zade'in oraya adım atması. Bizimle orada karşılaşmak isteyecek ve eğer şanslıysa senin izin tamamlanmadan bizi yakalamış olur. Zade'i öldüremez ama anahtarı yakalayabilir. Panik yapma, bu iz düşündüğümden hızlı tamamlanıyor." Onlara döndü. "Farkındasın değil mi? Kasabada sorsaydın neredeyse on günden fazla süresi var derdim ama şimdi... üç gün gibi görünüyor, bence iz Zade'in yanında olduğu için çabucak tamamlanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasySisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...