Zade ve duvarın arasına sıkışmış bir halde uyandım. Tek kişilik yatak onun gibi bir adama hiç uygun değildi, beni de ezmişti.
Sırtım ona dönüktü, çıplak belime kolunu atmıştı ve nefesini boynumun üzerinde alıp veriyordu.
Dönmeye kalkıştığımda kolunu daha çok sıktı ve kulağımda mırıldandı. "Rahat dur Camira." Sesi uykuyla boğuşuyormuş gibi çıktı.
Başımı hafifçe kaldırdım. "Ne zamandır uyanıksın?"
"Kalçanı tehlikeli yerlerde gezdirdiğinden beri."
Elini aşağı kaydırıp bahsettiği bölgeyi sıktığında gözlerim kocaman açıldı. Kıpırdandım.
"Rahat durmanı söyledim. Veya devam et, uygunsuz kelimesini tatmadığın şekilde sana yaşatırım."
"Yaşadığıma inanıyorum."
"Henüz bir şey görmedin M'rea."
Durmadım. Olduğum yerde döndüm, yastığa başımı geri bıraktım. Kalçamı sıkmayı kesti, elini tekrar belime attı. Saçları alnına dökülmüştü. Gözlerini yavaşça açtı. İrisleri koyu dumanlarla kaplanmışa benziyordu. Mumların hepsi sönmüştü, pencereden giren güneş hafifçe suratını aydınlatıyordu.
Ben ona baktım, o benim yeşil gözlerime baktı. Cusca... bağ olmadan da bu kadar cezbedici görünmesi yasak olmalıydı.
Salyalarım akacaktı.
"Mühürlü bir alanın içinde olmasaydık ve bu bağ kopmuş olsaydı, bana bu şekilde mi görünecektin?"
Duygusuzca bakıyordu lakin ben o gözlerin altında anlamlar yaşattığını biliyordum. Başını yavaşça sağa sola salladı.
"Rhuzhar'ın karşımda olduğunu bilirdim ve böyle olmazdı, değil mi? Mühür seni insandan ayıran yanını bastırıyor. Önünde diz çöker miydim?"
"Yapardın." dedi. Parmağını kaldırdı ve gözlerimin üzerine düşen minik tutamı muhteşem bir yavaşlıkla arkaya itti.
Zade'den beklenmeyecek kadar yumuşak bir dokunuştu.
"Veya diz çökmemeyi seçer ve arkana dönüp kaçardın. Bu daha muhtemel olurdu." Parmakları durdu, gözleri tekrar bana kaydı. "Bağı sorgulamayı bırak Camira."
"Sorgulamıyorum. Merakımı dillendiriyorum."
"Dillendirme, böyle bir şey olmayacak." Saçlarımı bıraktı. "Buradan çıkıyoruz." Ruhuma bakıyordu sanki. "Yemin kırıldı, bir hafta uzatmak için bir sebep yok."
O böyle dediği an karnımdan güç alarak doğruldum. Örtü üzerimden kayıp aşağı gittiğinde kendimi fazla çıplak hissettim. Kıyafetlerimi gözlerimle aradım, hepsi Zade'in kıyafetlerine karışmıştı.
"Archie'yi bulmalıyım."
Zade tam gözlerini kapamıştı ki tekrar açtı. Bana kaşını kaldırarak baktı ve intikamla hafiften alev aldı. "Ben bir insan değilim." dedi soğukluktan kıvranan bir sesle. Bir yırtıcı gibi dişlerini çıkaracaktı. "Sabrımı zorlama."
"Matta," dedim ve bacaklarının üzerinden atlayıp pantolonumu aldım. "Ben bir insanım. Senin ne olduğun umurumda değil."
"Dilinin kilidinin kırılmasından bazen nefret ediyorum."
"İşine gelmiyor da ondan." Pantolonu çektim, yeleğin kopan iplerini birleştirmeye çalıştım. Şimdilik idare ederdi. "Ona veda edeceğim. Bana bakmak zorunda değildi ama yaptı."
"Evini açmasının sebebi Çukur'da yanmasını gerektirecek günahlarla dolu." Ne ara oturmuştu bilmiyordum ama bileğimi yakaladı.
"İnsanları sadece akıllarından geçirdiklerine göre tanrılar yargılasaydı Miquella hiç var olmazdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasySisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...