İKİNCİ KISIM
ZEHİR VE TUTKU
Bütün vücudum sıcacıktı. Üzerime pamuk kadar hafif bir örtü örtülüydü, rüyaların içinde kulaç atıyordum. Tatlı şeyler görüyordum. Kulenin tepesinden sisi izliyordum ve kimsecikler fark etmiyordu. Odama dönüyordum, Jeffrey kulağımı çekecek mi diye bekliyordum ve yatağıma giriyor, Shelby'nin beni uyandırmasını bekliyordum.
Onları aptal yerine koyuyordum.
Sabah kalktığımda hiçbiri kuleye gittiğimi bilmiyor ve bana gülümsüyorlardı.
Gülümsüyorlardı...
Onlar beni aptal yerine koyuyordu.
Kuleye gittiğimi biliyorlardı, hiçbirisi ele vermiyordu. Yüzüme bakıp sırıtıyorlar, haberlerinin olmadığını düşündüğüm için dalga geçiyorlardı. Lord beni çağıracaktı, canımı yakacaktı. Hepsi susuyordu, ben körleşiyordum.
Ben aptaldım. Hükmedilebilirdim, kolaylıkla kandırılırdım.
Gözlerimi hızlıca açtım ve kendimi loş bir odada buldum. Yattığım yatak sağa sola tembelce sallanıyordu, oda dönüyor gibiydi. Elimi yorganın altında hareket ettirdim. Parmak uçlarım hançere dokundu.
Onu tutup avucuma aldım, dirseklerimin üzerinde doğrulurken bakışlarımdaki pas çözülmeye başladı. Mum ışığıyla aydınlatılmış bir odadaydım. Tepemdeki kandillerden ateşler süzülüyordu ama hemen karşımdaki minicik pencereyi kapatan perdeden de ışık girmeye çalışıyordu.
Yavaşça sağıma döndüm ve yatağın başındaki koca sandalyede kollarını kavuşturmuş uyuyan adamı gördüm. Hançeri tutan parmaklarım Zade'e bakarken kasıldı, daha çok sıktım. Dişlerimi birbirine geçirdim, omzumda bir sıcaklık hissettim.
Benim izim.
Kral Vhul'dhar.
Bunca zamandır hemen yanımda duruyordu. Bunca zamandır general olduğunu söylüyordu, beni kandırıyordu. Geçtiğimiz topraktakiler de benim gibi aptaldı, onu gerçekten general sanıyorlardı, biliyordum.
Bana güven demişti. Hiç oluşmayacağından emin olduğum güven oluşmaya başlamıştı. Sandığı açmak zorundaymışım gibi hissetmiştim, doğru olanın bu olduğuna aklımdaki sese rağmen emindim.
Ona güvenmek istemiştim. Koşulsuz. Beni bir anahtar gibi taşıdığını bilerek, belki de gerçekten kalbi vardır diye umarak.
Fakat o sürekli yalan söylüyordu. Sürekli aklımla oynuyordu.
Beni mümkün olacak her şekilde kullanıyordu.
Sesiyle aklımı kontrol ediyordu. Kapılıp gideceğim bir tutkuyla M'rea diyordu, gözlerimin içine bakıyordu. Bana o sandığı bu şekilde açtırmıştı.
Sandığın başında önüme çöktüğünde gözlerim yavaş yavaş kapanmıştı. Başımdaki ağırlığı daha fazla kaldıramamıştım. Dumanları hatırlıyordum. Ul'na'nın ellerini. Shade, Jeff ve Gregory'nin krallarından çektikleri güçle doyuma ulaşıyor gibi başlarını kaldırdıklarını...
Hançeri tutuşumu değiştirdim.
Hakkında söylenen her şey, teyzemin anlattıkları, ölümlerin hepsi, onun ellerine bulanmıştı.
Beni kandırmıştı!
Yorganı ittirdim ve çıplak ayaklarımı yere bastım. Sağa sola sallandığımın farkındaydım ama dengemi buldum. Ona karanlıkta yaklaştım ve hançeri yanıma çektim. Başını eğmişti, üzerindeki kıyafetler hâlâ aynıydı ve benimle yalnızdı. Tepemde bekliyordu. Uyanayım ve beni bir kere daha kullanabilsin diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTEKİ
FantasíaSisin kenarındaki kalede büyüyen Mira, herkesin aksine karanlıkta onu yutmayı bekleyen canavarlardan korkmuyordu çünkü asıl canavarlar kalenin içinde yaşıyordu. Ruh emici insanları öldürüyordu, çocukların korunmaya ihtiyacı vardı. Fakat Mira'nın ası...