Kulakkları çınlasın

14 1 0
                                    

Bu akşam kulaklarını çınlattık. Öyle ulu orta değil, güzel insanların olduğu bir yerde. Yine çiçekler açmışsındır, biliyorum. Kaç zaman gelemedim kusuruma bakma, ah ilk zamanlar hissedersiniz ama sonra hayatın telaşlarından zaman kalmaz derdin beni hatırlamaya. İnsan, hiç unutamadığını hatırlama gereksinimi duyabilir mi? Diyemedim. Sen öyle san, melek. Nasıl da her gün aklımdasın, biliyorsun, farkındasın hissediyorsun. Hem yaşam dediğin nedir ki, ömür biçilen günlerin ne kadarına hayat deniyorsa, ben o hayatı sevmeyeceğim. Hem ayrılıklar değil mi yarım, kavuşmalar değil mi yakın. Kimse bilmiyor, ses etmiyorum ben de. Acıdan sarhoş olduğu gün, onlar içinde burulacak içim. Damarlarını tavaf eden yangını gördüğümde, hüzünleneceğim sadece. Ama bak, kale gibiyim şimdi. En sinsi akıl oyunlarıyla, balyozla, topla, tüfekle ve de arkamı döndüğümde deniyorlar. Yazık ki, kimse yıkamıyor işte. Sen demez miydin, acıyla yoğrulduğunda mayan, hayata borcun kalmayacak. Neyse, iki damla erdem düştüğünde gözünden, dünyayı yakardım, duygusallığa vurup dağılmayayım, konuyu değiştirelim. Eee bulutların ötesi nasıl, yaşadığın yerde ırmaklar gürül gürül akıyordur, masmavidir gökyüzü, yemyeşil uçsuz bucaksız ovalarda yürüyüşlerini aksatma emi. Ama merak ediyorum. Nasılsın? Neredesin? Beni görebiliyor musun? Yani gözlerimde perdeler, kısacık hayatımın geri kalanını yaşamaya çalışırken ben, sonsuzluk nasıl bir şey? Duyuyor musun fısıldadıklarımı? Sustuklarımı anlıyor musun? Gece geç vakit oldu şuan saat üçe geliyor dünya zamanına göre, acaba orada saat kaç, uyuyacağım birazdan, peki ya sen? Uykuların nasıl? Ya da uyku diye bir şey var mı orada? Dünyevi dertlerle boğuşan biz fanilere göre konuşuyorum. Ve ürkütücü gelen üç yerde seni son üç görüşüm, aklıma geliyor. Yoğun bakım. Morg. Mezar. gecenin bu saati tüylerim diken diken oldu kelimeleri yazarken bile. Sonrası yok işte bende. Görmedim. Göremedim seni. Şehre keder yağıyordu o son gece. Bardaktan boşanırcasına. Dünya ile sonsuz arasında boğuşurcasına hem de. Mesela bugün ne yaptın, anlat bana. Nasıl olacak bilmiyorum. Rüyalar diyorlar. Rüyalarıma gelebilmeni umut ediyorum. Orada buluşalım ve anlat bana çatlarım biliyorsun. Ne yapıyorsun, ne yaptın bugün. Offf deli gibi merak ediyorum. Senden sonra burada neler oldu bilsen. Ben anlatmaya kalkarsam, seni esir alırım sabahına uyanırım yarım kalır diye korkuyorum. Orada sabah var mı ki? Sen iyi misin peki? Oradan nasıl görünüyorum sana? Mesela gördün mü o telaşlarımızı. Hani vedadan sonraki anları. Hani doktor bana kaybettik dedi. Ben çıktım yürüdüm yağmur damlalarıyla beraber. Deniz yakındı. Denize atmak geldi içimden kendimi sonra suya karışıp erimek istedim. Nefessiz kalana dek dibe doğru yüzmek istedim yalan yok. Mesela o gece sonrası neler oldu? Sen gördün mü morgta kollarıma aldığımı seni? O soğuk çekmeceye koyduğumu? Ertesi gün o mezar çukuruna indiğimi ve deli gibi yağmur yağarken seni yan çevirip yatırdığımı çenendeki bağı ellerimle çıkardığımı. Çukurun tepsindeki ellerin yardımıyla zemine çıkmadan evvel üzerine tahta kalaslar dizdiğimi gördün mü peki. Yukarı çıkar çıkmaz, üşür mü çok diye sorduğumu insanlara duydun mu? Soru işaretleriyle doluyum anlamışsındır. Böyle olduğumda başımı dizine yaslar bir biri anlatırdım sen de başımı okşar ve beni iyi hissettirecek cümleler kurardın. Ahh bahar geldi burada, şimdi ne güzel açmışsındır çiçeklerini. Çiçeklerine su vermeye geleceğim yakında. Sen onlarla konuşurdun ya ne şanslılar, deniz manzaralı çiçeklerle dolu bahçeli yerinde.hala konuşuyor olmalısın. Ama bir daha olmayacak değil mi? Yani bir daha dizlerine başımı koyamayacağım. İnsanlar, konuşacak hırslarıyla koşturacak, hayatta kalmaya çalışacak ve acı tatlı, iyi kötü günler yaşayarak o tarafa geçecekler. Ben de. O günler gerekli mercilere başvuracağımdan emin ol. Seninle açık görüş talep edeceğim. Beş on dakika verseler yeter. Sonra cezamı çekmeye razıyım. Ben seni görmek için şartları zorlayacağım inan bana. O vakte dek, şimdilik sonsuz özlem. Kendine çok iyi bak oralarda olur mu? Sen demiştin, ah oğlum yakındır, uzak sanılan. Yakın annem, biliyorum, yakın...

Şizofren Şair.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin