Hava kararmaya başlamıştı.Ne kadar acelemiz olsada geceyi dışarıda geçiremezdik.Hafiften esen rüzgar daha büyük bir fırtınanın habercisi gibiydi. Evde kimse yoksa bile, kapıyı kırıp zorla girmemiz gerekecekti.Evin ahşap olması tuhaftı. Çünkü bu bölgedeki evlerin çoğu tek katlı ve taşla örülmüş evlerdi. Dışarıdan bakılınca ev sanki başka biryerden buraya getirilmiş izlenimi veriyordu.Camları soğuktan buz tutmuştu.Ayrıca etrafta ağaç bile yokken bu kadar ahşap malzemeyi nereden bulmuşlardı?
Kafamdaki anlamsız soruları bir kenara bırakıp önümdeki daha önce hiç açılmamış gibi duran kapıya iki kez sertçe vurdum.O kadar gürültülü bir ses çıkmıştı ki içerdekiler evin neresinde olurlarsa olsunlar duyulmaması imkansızdı. 5-6 saniye bekledik ve hiçbir hareket yoktu. Niko daha fazla dayanamadı.
-- Arkadaşlar, belliki evde kimse yok. Şu lanet kapıyı kırıp girelim artık. Benim daha fazla bu soğukta kalmaya niyetim yok,dedi.
Sergei ve Aleksy bu fikri onaylarcasına gözlerle ona baktılar.
-- Benim yanımda balta var. Birazdan içeride oluruz, dedi Sergei ve atının yanındaki çantaya yöneldi.
Arkadaşlarım bu eve girmekte ne kadar istekli olsalarda benim o atla neler yaşadığımı bilmiyorlardı ve bizi bu eve getirende bana gördüklerimi yaşatan da o attı.Bütün bunlar içimi bir huzursuzluğun kaplamasına neden olmuştu. O sırada Sergei koşar adımlarla elindeki baltayla tekrar yanımıza geldi. Önce bize baktı ve sonra elindeki baltayı kaldırıp kapıya indirecekken bir an duraksadı. Donmuş gibiydi.
-- Dostum, neden durdun. Kır şu kapıyı artık, dedi Niko sabırsız bir ses tonuyla.Sergei elindeki baltayı yere indirdi.
-- Duymuyor musunuz? İçerden sesler geliyor. İçeride birileri var, dedi.
Haklıydı. İçeride birileri vardı ve ayak seslerini duyabiliyorduk. Ama bu sesler normal ayak sesleri gibi değildi, çok hızlıydılar ve kapıya yönelmiyorlardı.Odalar arasında gidip geliyor gibiydiler. Bizim burada olduğumuzu biliyor olmalıydılar. Daha önce kapıya iki kez vurmuştuk.
-- Karl, bir daha çal şu kapıyı.Belliki ilkini duymamışlar,dedi Sergei.
Elimi havaya kaldırıp bu sefer üç kez hafifçe kapıya vurdum. Sesler bir anda kesildi ve ev eski sessizliğine tekrar geri döndü. Neler oluyordu bu evde. Hiç bir şey olması gerektiği gibi değildi. İçeriden sesler geliyordu ama ne kapıyı açan vardı ne de bizim burada olduğumuzu farkeden birileri. Bu bekleyiş hepimizi germişti.Kapının açılmasını beklememiz bu sefer uzun sürmedi ve kilide giren bir anahtarın takırtısını duyduk. Kapının diğer tarafında biri vardı ve kapıyı açıyor olmalıydı.
Ben, ayak seslerine ve hızlarına bakılırsa içeride 4-5 çocuklu bir aile olmalıydı diye düşünürken ,kapının ardına kadar açılmasıyla gördüklerim bu düşüncelerimi tamamen yanıltır nitelikteydi.İçerisi karanlıktı ve ne odalar arasında koşuşturan çocuklar ne de karanlığı aydınlatan bir ışık vardı.Kapıyı açan kısa boylu, eski elbiseler giymiş,elinde bitmek üzere olan bir mum tutan yaşlı bir kadın sorgulayıcı gözlerle bize bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)