Her ne kadar içimde ona karşı bir çok şüphe birikmiş olsa da, Oleg'i öylece arkamda bırakamazdım. Eğer dün gece söylediklerinde gerçekten ciddi ise, Kaptan Andrey hakkında öğrenmem gerekenler var demekti ve şu an ihtiyacım olan son şey, uzun bir yolculukta bana refakat eden, amaçları uğruna her an beni sırtımdan bıçaklayabilecek dost görünümlü bir haindi. Aslında her ikisinin gözlerine baktığımda da akıllarında aynı çıkarcı düşüncelerin olduğunu görebiliyordum ama şartlar göz önünde bulundurulduğunda böyle düşünmeleri gayet normaldi ve bunu doğal karşılamam gerekirdi. Her ikisinede şimdilik hakvererek bir süre daha sakince olacakları takip etmeliydim.
Oleg'in bizimle gelmesini istediğimde Kaptan Andrey öylesine afallamıştı ki istese de aklında ki planı bozmama rağmen bana karşı öfkelenemiyor gibiydi. Belki de bensiz başlayacak böylesine önemli bir görevin tamamen boşa uğraştan ibaret olacağının farkına varmıştı. Bir süre öylece gözlerimin içine baktıktan derin bir nefes alıp kendini toparladı ve sakince ağzından bir kaç kelime dökülüverdi.
---- Demek onunda bizimle gelmesini istiyorsun. Doğrusu bu olanlardan sonra bu önerine tamamen karşı çıkmam gerekir ama seninde söylediğin gibi henüz suçluluğu ispat edilemedi ve burada kalmasıda onun açısından hiç sağlıklı olmaz, dedi tamamen samimiyetsiz bir üslupla. Son kelimelerini doğrudan Oleg'e bakarak söylemişti ve adeta onu tehdit edercesine baştan aşağı süzüyordu.
---- Eğer izniniz olursa onu, beni de iyileştiren kadına götürmek istiyorum. Akşama kadar dinlenir daha sonra da yola çıkarız, dedim ama gerçek anlamda izin istemediğimin oda farkındaydı. Hoşuna gitse de gitmese de benim istediğim olacaktı.
Sözlerim biter bitmez Kaptan Andrey'in tedirgin edici bakışları Oleg'i rahat bırakarak birden bana yöneldi ve bir süre düşündükten sonra bir kaç adım atıp yakınıma kadar geldi. Söyleyeceklerini Oleg'in duymasını istemiyor gibiydi.
---- Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum genç adam ama savunduğun bu çocuk her ne kadar inanmak istemesende üç iyi dostumun katili. Tabi, kardeşinin intikamı için yapmış ta olabilir ama bu, yaptıklarının cezasını çekmeyeceği anlamına gelmez. Ayrıca sana son bir uyarı, yolculuk boyunca onu benden uzak tut aksi takdirde, her ikinizinde gözününüzün yaşına bakmam ve olacakların tek sorumlusuda sen olursun, dedi tehditkar bir üslupla ve hemen ardından da aceleyle kapıya yönelip dışarı çıktı.
Doğrusu kısa bir anlığına da olsa ona hakvermiştim. Sonuçta bu ölen insanlar en iyi arkadaşları olmalıydı ve söylediğine göre de geçmişte birlikte bir çok savaşa katılmışlardı. Tüm deliller ve ihtimaller de Oleg üzerinde yoğunlaşıyordu ki bu konuda Andrey'in verdiği aşırı tepki doğal karşılanabilirdi. O an Niko ve onun katillerini düşündüm. Biri çıkıp onları elimden almış olsaydı ne düşünürdüm? Dönüp arkamı gider miydim yoksa kalıp hepsiyle teker teker hesaplaşır mıydım? "İşte yine bir çok cevapsız soru" dedim kendi kendime ve yerde baygın halde uzanan Oleg'e baktım. Bu masumca uyuyan çocuk gerçekten katil olabilir miydi?
Kafamda ki sorulara cevap aramaktan bıkıp Oleg'e doğru yöneldiğim anda, yarı uykulu halde bana baktığını farkettim. Eminim onun aklında da benimle ilgili bir çok soru vardı ama her ikimizinde böylesine bir sohbet için ne zamanı ne de enerjisi vardı. Onu, Kaptan Andrey'in tek hamle de fırlattığı soğuk taş zeminden kaldırdım ve zamanında onunda bana yaptığı gibi koltuğunun altına girdim. Bir süre ifadesiz bir şekilde öylece birbirimize baktıktan sonra birlikte Andrey'in arkasında bıraktığı, ardına kadar açık kapıya doğru yöneldik. Sağlıkçı kadının kaldığı kulübeye kadar son bir gayretle yürümeye çalıştı ama gücünün artık yetmeyeceğini anladığım anda onu sırtıma almak zorunda kaldım. Sırtımda baygın halde ki Oleg ile birlikte güneşin biraz olsun ısıttığı kulübeye girdiğimizde Aleksy'in hala onu bıraktığım yerde uyuduğunu farkettim ve köylü kadında tam olması gerektiği gibi kendine özel hazırladığı köşesinde birşeylerle uğraşıyordu.
İçeriye girdiğimiz anda bakışları bizim üzerimize kilitlenmişti. Başta pek bir tepki vermemiş olsa da Oleg'i gördüğü anda bakışları birden değişti. Hemen ardından da elindekileri aceleyle önündeki masaya bıraktı ve koşar adımlarla yanıma gelerek genç adamı sırtımdan indirmeme yardım etti. Oleg'i tanıyor olmalıydı.
---- Oleg, oğlum iyi misin? dedi. Yüzünde ki üzgün ifadeyi saklamaya çalışsa da aşırı bir korku yaşadığı her halinden belliydi.
---- Merak etmeyin. Şu an için iyi yalnızca aşırı yorgun durumda. Biraz dinlense iyi olur,dedim rahatlıkla duyabileceği bir ses tonuyla. Ardından kısa süreliğine göz göze geldik ve hemen sonrasında tekrardan Oleg'e yöneldi.
---- Ne oldu, neden bu halde? diye sordu. Bana bakmıyordu ama benle konuşuyordu.
---- Sabaha kadar uyumamış ve dışarıda kalmış. Neden böyle yaptığını sormayın ben de bilmiyorum,dedim. O an için yaşananlardan bahsetmem tamamen gereksiz bir davranış olurdu.
Dizlerimin üzerine çöktüğüm soğuk ve ıslak zeminden kalkarak bunca olanlara rağmen hala uyumayı başaran dostum Aleksy'in yanına gittim ve onları başbaşa bıraktım. Köylü kadın gerçekten korkmuştu ama tüm heyecanına rağmen Oleg'in kirlenen ellerini ve yüzünü suyla temizlerken öyle şefkatli davranıyordu ki aralarında gerçekten özel bir bağ olmalıydı. Beni büyüten annem Valeria, o da beni böylesine severdi ve her ne nedenle olursa olsun çocuklırını incitmekten kaçınırdı.
"Tanrım" dedim içimden "acaba şu an derin bir uykuya dalsam,daha öncekiler gibi zamanlar arası geçiş yapıp her şeyin başladığı o ana, küçücük bir sepet içerisinde terkedildiğim o geceye tekrar dönebilir miydim?. Tekrardan her anına delicesine özlem duyduğum o kısacık, mutluluk dolu hayata geri dönebilir miydim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)