---- Baba dur, baba dur gitme, lütfen. Sana ihtiyacım vara babaaa, diye bağırdım hafif ağlamaklı bir ses tonuyla. Ardından da tüm detaylarıyla karşımda duran bedeninin, yavaş yavaş karanlığa teslim oluşunu izledim. Olduğum yerde öylece kalakalmıştım ve ne kadar çabalasamda hiç bir uzvumu hareket ettiremiyordum. O da, bu sonuç vermeyen gayretimi farketmiş olacak ki bir an durdu ve aynaya her baktığımda görmeye alışkın olduğum kapkara gözleriyle doğrudan bana baktı.
---- Ben hep yanındaydım ve her zaman da seninle olacağım ama şimdi gitmem gerek. Annen beni bekliyor oğlum,dedi kendinden emin bir ses tonuyla ve geldiği gibi bir anda yok oluverdi.
O an arkasından, vücudumun her bir hücresinde biriktirdiğim enerjiyle öyle bir bağırdım ki her yanımı çepeçevre saran karanlık bir anda dağıldı ve içerisinde bulunduğum bu tarifi zor durum, harcadığım enerji yüzünden kaskatı kesilen bedenimin bir anda kendine gelip, kanter içerisinde uyanmasına neden oldu. Gözlerimi tekrardan gerçek dünyaya aralamam ile birlikte farkettiğim ilk şey ise acemice oyulmuş ahşap tavan süsü ve sırılsıklam halde ki hasırdan yapılma yastığımdı.
---- Tamam, tamam sakin ol Karl, yanındayım,dedi biri ama vücudumun her yerinde hissedebildiğim, dayanılmayacak şiddette sızlayan ağrılara bakılırsa, uzunca bir süredir uyuyor olmalıydım ve bu durum, aklımda ki karmaşık düşüncelerinde etkisiyle karşımda eğilmiş, doğrudan bana bakan yüzün kime ait olduğunu anlamamı güçleştirmekle kalmıyor aynı zamanda içimde küçük bir heyecanın da yayılmasına neden oluyordu.
---- Baba, baba dedim oldukça yorgun bir ses tonuyla ama yanımda ki her kimse durumumdan hiç de etkilenmemiş gibiydi hatta tam tersi gülümsüyordu.
---- Yani, en azından sana moral olması için babanım diyebilirim evlat ama bu senin saf duygularına hakaret olurdu. Ha bu arada hala tanıyamadıysan söyleyeyim, benim Tepegöz Artuk, dedi ve yüzünde acıma ve merhamet duygularının karışımı bir ifade yayılıverdi. Doğrusu adını söylemeseydi bir süre daha karmakarışık halde ki beynimi bu gereksiz konuyla meşgul edebilirdim.
---- Hatırladım dostum. Hatırladım dedim ve usulca yerimden doğrulmaya çalıştım ama vücudum öylesine uyuşmuştu ki bırakın ayağa kalkmayı, parmaklarımı oynatacak halim bile yoktu.
---- Dur sakin ol. Daha zamanı var dostum. Bir kaç gün daha sabretmen gerek dedi ve bir an göz göze gelmemizin ardından konuşmasına devam etti.
---- Unutma ki kanlı bir savaşın içerisinden ağır yaralı olarak çıktın ve uzunca süredir birlikte olmamıza rağmen henüz boynunu tam olarak iyileştiremedim,dedi.
O an sözlerinin bitmesini dahi beklemeden yavaşça kafamı yaranın olduğu tarafa doğru çevirmeye çalıştım ama haklıydı. Hiç bir şekilde ne sağa ne de sola başımı oynatamıyordum. Bu anlamsız çabamı farketmiş olacak ki, bir kaç saniyedir elinde ki şişelerle uğraşan Artuk, ani bir hareketle doğrudan bana baktı.
---- Dur, ne yapıyorsun dikişlerin zarar görecek,dedi tedirgin bir ses tonuyla ve hemen ardından da başımı eski konumuna getirip, tekrardan yerine oturdu.
O an daha önceki söylediklerininde etkisiyle adeta beynimden vurulmuşa döndüm. " kanlı bir savaş" tan bahsetmişti. "Tanrım" dedim kendi kendime ve doğrudan açık duran tek gözüne bakıp konuşmama devam ettim.
---- Lanet olsun, hala gözümün önündeler. Peş peşe ateşlenen silah sesleri, üzerime yığılan ölü bedenler, boğazımda ki kurşun yarası... dedim heyecanlı bir tavırla ve yaşadığım şokun etkisiyle yorgun olduğu her halinden belli olan doktorumun yakasına yapışıp sorgulayıcı bir ses tonuyla konuşmama devam ettim.
---- Neler oldu? Bilmek istiyorum,dedim şu an bile kendime yakıştıramadığım kaba bir üslupla.
---- Tamam, tamam sakin ol genç adam. Her şeyi anlatacağım ama durumun hala ciddiyetini koruyor. Kendine geldiğinde konuşuruz ha,dedi ama durumun önemi yüzünden üzerine gitmeye kararlıydım.
---- Hayır! Ben iyiyim. Anlat çabuk,diye bağırdım doğrudan saçı sakalı birbirine karışmış bakımsız yüzüne bakarak. Ona saygısızlık ettiğimin farkındaydım ama olan biteni de öğrenmek zorundaydım.
Tam o sırada zorladığım ses tellerim yüzünden boğazımın sol tarafında öyle şiddetli bir ağrı hissettim ki, vücudumun her yerine anlık olarak yayılan acı yüzünden bedenimi tekrardan yatağa bırakmak zorunda kaldım.
---- Karl, sakin ol artık, bilmen gereken her şeyi bileceksin, dedi az öncekine göre biraz daha yükselttiği ses tonuyla ve yaramı kontrol edip sızan kanı sildikten sonra usulca yerine oturdu. Hemen ardından da konuşmasına devam etti.
---- Pekala madem öğrenmeye bu kadar isteklisin, anlatmaya başlıyorum. O sabah ben de herkes gibi güvertedeydim ve Oleg denen çocuğun idam edilmesini bekliyordum. Ayrıca, boynunu sıyırıp Kaptan Andrey'e isabet eden mermi ateşlenmeden önce bir şeylerin ters gittiğinin de farkındaydım fakat bunları gereksiz detaylar olarak görüp dikkate almadım, dedi.
---- Detaylar derken neyden bahsediyorsun ayrıca Kaptan'a isabet eden mermi dedin. O öldü mü? diye sordum zorlukla sürdürdüğüm konuşmamı sonlandırırken.
---- Hayır, Andrey şanslı adamdır. Yalnızca kolundan vuruldu ama oğlu Pavel, daha sonra çıkan çatışmada ağır yaralandı. Malesef onu kurtaramadık,dedi ve kaba yüzünde bir anlıkta olsa hafif bir üzüntü yayılıverdi.
---- Buna üzüldüm. Kaptan'ın olanları duyduğunda hissettiği acıyı tahmin bile edemiyorum,dedim üzüntüsünü paylaşmak istercesine.
---- Ertesi gün güverteyi temizleyip, çatışmanın iç karartıcı izlerini silmek için ölüleri denize atmak gerekti ama Kaptan oğluna kıyamadı ve onu cesetlerin arasından kucağına alıp odasına götürdü. Gerçekten, duygusal bir sahneydi. Bir babanın, artık nefes almayan evladının cansız bedenini kucağında taşıması oldukça güç olmalı,dedi ve yüzü yeniden eski kaba halini aldı.
Aslında Pavel için gerçekten üzülmüştüm fakat yas tutmanın zamanı değildi ve uyandığımdan beri aklımı meşgul eden soruyu artık sormak zorundaydım. Tavana diktiğim bakışlarımı tekrardan doktoruma çevirdim.
---- Peki, Oleg'e ne oldu?
---- Oleg, şu idam edilmek üzere olan çocuk. Olay tamamen son bulup, güverteye derin bir sessizlik hakim olduğunda doğruca yaralı halde yerde yatan Andrey'in yanına gittim. Doğrusu idam mahkumununda hemen yanında olması gerekiyordu ama kesik bir kaç ip parçası, eski bir çakı ve deniz tarafında ki korkuluklara sürünmüş kan lekeleri dışında her hangi bir iz yoktu. Sanırım bir yolunu bulup kaçmış olmalı,dedi.
---- Ne yani denize mi atladı? diye sordum kuşkulu bir ses tonuyla.
---- O bir idam mahkumuydu Karl ve hayatta kalmasının tek yolu gemiden ayrılmasıydı. Açıkçası bunu yapmış olsması beni çok da şaşırtmaz,dedi ve ekledi.
---- Çakıdan bahsettiğimde yüzün değişti. Nedenini öğrenebilir miyim? diye sordu ve sorgulayıcı tek gözüyle vereceğim tepkiyi ölçmek istercesine doğrudan bana baktı. Gerçekten de o an kendi çakımı düşünüp bir an gerilmiştim. Onu daha fazla kuşkulandırmamak için konuyu değiştirmeliydim.
---- Peki Kaptan nerede? Yaralı olduğunu söylemiştin,dedim kısık bir ses tonuyla. Adeta vereceği cevaptan korkar bir halim vardı.
---- Pekala uzatmamam en iyisi Karl. Aldığın yara çok ciddiydi ve seni 3 kez ameliyat etmem gerekti. Çektirdiğim acıyı hissetmemen içinde, kanına karıştırdığım ilaçla seni sürekli uyutmak zorunda kaldım,dedi. Benim aksime bunları söylerken oldukça rahat görünüyordu.
---- Ne kadar? Ne kadar zamandır uyuyorum? diye sordum oldukça ciddi bir tavırla.
---- Üç aydır evlat,dedi ve yaşadığım şaşkınlığa aldırmadan devam etti.
---- Hadi gel, kalk ayağa. Sana bir şey göstermek istiyorum,dedi. Ardından da aylardır bir ölü gibi yattığım yatağımdan beni kaldırmaya çalıştı. Doğrusu başta bu çabasına anlam verememiştim fakat ağır adımlarla, ay ışığının odayı aydınlatmasını sağlayan pencerenin önüne geldiğimizde ne demek istediğini çok daha iyi anladım. Elimde ki nereden geldiğine anlam veremediğim mürekkep lekesini gömleğime sildim ve gözlerimi karşımda ki eşsiz güzellikten ayırmadan, cevabını bildiğim bir soru yönelttim, aylardır benimle ilgilenen doktoruma.
---- Burası, İstanbul mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)