Saatlerdir yanyana olduğum adam kucağımda cansız bir halde yatıyordu.Hareket etmeye çalıştım ama vücudum beni dinlemedi.Tamamen uyuşmuş gibiydim."Arabalardan inin,arabalardan inin.Yere yatın" diye bir ses duyduğumu hatırlıyorum.Şoka girmiştim.Niko cesedi üzerimden aldı ve beni arabadan aşağıya itti.Beraber yere kapaklandık.Tanrım neler oluyordu? Etrafımda bir bir vurulup yere düşen insanlar görüyordum.Bu savaş mıydı şimdi.Yoksa katliam mı?
Daha savaşın ne olduğunu bile bilmeyen insanlar, merminin sıcaklığını vücutlarında hissediyorlardı.Korkmuş, çaresiz ve ağlayan yüzler gördüm.Hıçkıra hıçkıra ağlayan yüzler...
Vücudumun heryerini tek tek kontrol ettim.Hayır vurulmamıştım.Ama merminin nereden geldiği bile belli olmadığı bu yerde uzun süre kalamazdım.Niko yanımdaydı ve nereye ateş ettiğini bile bilmeden tekrar tekrar tüfeğinin tetiğine basıyordu.Gözlerim bi an Aleksy' i aradı.Ölülerin olduğu yerlere bakmak istemiyordum.Ölmüş olmamalıydı çünkü o her zaman paçasını kurtaracak bir yol bulurdu.
Hala hayatta olan birilerini görebilmek için bakabildiğim her yere bakmaya çalışıyordum.O an gözlerim yirmi metre illerimizde duran, at arabasının arkasındaki şapkalı adama takıldı.O şapkayı nerde görsem tanırdım.Aleksy yaşıyordu ve bize yanına gitmemiz için eliyle işaret yapıyordu.Niko ile birbirimize baktık.
-- Karl, ben seni korurum.Üçe kadar sayıyorum.Arkana bakmadan Aleksy' in yanına koş.
-- Lanet olsun seni burada bırakamam.
-- Eğer şimdi koşmazsan ikimizde burada ölürüz.İstediğin bu mu?
Bu konuşma hiç bir yere varmayacaktı.Şansımı denemeye karar verdim.Silahımı Niko' ya bırakıp, olabildiğince eğilerek at arabasına doğru koştum.Yanımdan geçen mermilerin sesini duyabiliyordum.Neredeyse varmak üzereydim ki nereden geldiğini anlamadığım bir darbeyle yere yığıldım.Kolumdan vurulmuştum.Neyse ki sürünürekte olsa Aleksy' in yanına gitmeyi başardım.Kolum acımıyordu ama akan kanın durmaya niyeti yok gibiydi.Aleksy belindeki sargıyı çıkarıp vurulduğum yerin hemen üzerinden sıkı bir düğüm attı.
-- Tamam.Karl çok kötü görünmüyor.Kurşun kemiğe gelmemiş, sıyırmış sadece.Sen beze bastırmaya devam et, dedi.
Dediğini yaptım.Hiç gücüm kalmayıncaya kadar bastırmaya devam ettim.Akan kan, beyazlığını görmekten bıktığım karı kırmızıya boyamıştı.Önce gözlerimin önüne bir perde indiğini hatırlıyorum.Sonrada bilincimi tamamen kaybetmem çokta zaman almamıştı.
Uyandığımda aynı yerdeydim ve kulağımda hala çınlamasını duyduğum kurşun sesleri kesilmişti.Kolumda ufak bir sızlama vardı.Yaranın ilkinden daha temiz bir bezle sarılı olduğunu farkettim.Sargının arasından dikiş izleri görülebiliyordu.Neyseki hayattaydım ve vücudumun başka bir yerinde kurşun deliği yoktu.O an aklıma Niko geldi.Onu son gördüğümde kurşunların arasındaydı.Neyseki bu sorumun cevabını almam uzun sürmedi.İkiside sapasağlam karşımda duruyordu.
-- Demek yine paçayı kutardınız ha,dedim yerimden doğrulup yavaşça ayağa kalkarken.Niko' nun her zaman ki gibi rahatlığı üzerindeydi.
-- Eee, biz asker doğmuşuz evlat.Öyle senin gibi bir kurşun sıyrığına kendimizden geçecek kadar düşmedik daha, demesi bana yurtta sırf farelerden korktuğu için yatakta yatmakta direttiği günlerimizi hatırlattı.Yüzümde engelleyemediğim küçük bir gülümseme belirdi.Benim gülümsemem onların daha fazla gülmesine neden oldu ve hayatta olmamızın sevinciyle küçük bir kucaklaşma merasimi gerçekleştirdik.
O an Aleksy' in elinde bir şey olduğunu farkettim.Bu bir zarftı.Mühürlü bir zarf.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Детектив / ТриллерHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)