Aleksy ve ben evin arka tarafındaydık ve Niko'yu adamın yanında durması için evin ön tarafında bulunan kurumuş dere yatağının yanındaki tepelikte bırakmıştık.Sesi duyar duymaz o yöne doğru koştuk.Evin ön tarafına geldiğimizde neler olduğunu anlamamız çokta uzun sürmedi.
Ayakta biri vardı ve bu Niko değildi.En son baygın halde gördüğümüz ve muhtemelen de hayatını kurtardığımız adam elindeki tüfeği yerde yüzükoyun uzanmış Niko'ya doğrultmuştu.Aleksy hiç düşünmeden adama doğru yöneldi ama bu kötü bir tercihti.Çünkü adamda çetinceviz çıkmıştı.Tüfeği Aleksy'in ayağının hemen önüne ateşledi.
-- Bir adım daha atacak olursan sıradaki mermiyi tam kalbine saplarım, dedi.
Aleksy daha ileri gitmedi ama geri adım atmaya da niyeti yoktu.
-- Ne yaptığını sanıyorsun sen.Bu silah doğrulttuğun adamlar senin hayatını kurtardı.Bumu senin teşekkürün, dedi ama adam hiçte ikna olmamış gibiydi.
-- Neler olduğu umrumda bile değil.Tek umurumda olan karım ve kızım.Ancak onları bana getirirseniz arkadaşınızı bırakırım, dedi.Sesi ağlamaklıydı ama sertti.Devreye ben girdim.
--Seni anlıyorum ama bu şekilde anlaşamayız.Şoka girmiştin ve belliki olanları hatırlamıyorsun.Tüfeği yavaşça yere bırak ve sana,olan herşeyi bir bir anlatalım, biz düşmanın değiliz, dedim.
Adam biraz yumuşamış gibiydi ama tüfeği bırakmaya niyeti yoktu.
-- Anlat hadi.Ama bi yanlışını görürsem arkadaşını ölmüş bil, dedi.Sesi titrekti ve duyacaklarından korkar bir hali vardı.
Olanları bir bir anlattım.Bizim kim olduğumuzu, köye neden geldiğimizi, evde olanları, karısı ve kızının akıbetini....En çokta bu kısmı açıklarken zorlanmıştım.
-- YALAN, yalan olduğunu söyle, lütfen.Darya, Oleyssia... ölmüş olamazlar.
Bi an kendini kaybeder gibi oldu ama gözyaşlarını ceketinin koluyla silerek konuşmasına devam etti.Bana yönelmişti.
-- Beni onlara götür, arkadaşların burada kalacak.Arkamızdan geldiklerini anladığım anda seni öldürürüm, dedi.
Onu,karısı ve kızını gömdüğümüz yere götürdüm.
-- İşte buradalar ama onlar için yapılacak birşey kalmadı, dedim üzgün bir ses tonuyla.
Adam bi bana bi toprağa baktı, elleri titriyordu.Kendini daha fazla tutamadı ve tüfeği yere fırlatıp elleriyle toprağı kazmaya başladı.Hiç birşey yapmadım, sadece onu izledim.Bir babanın ,bir kocanın çaresizliğini izledim.O an gözlerimden iki damla yaş geldi ve istemsizce dizlerimin üzerine çöktüm.
Ne kadar süre bu halde kaldığımı hatırlamıyorum ama adamın kazmayı bırakmasıyla kendime geldim.Karısı ve kızı karşısındaydı ve bıraktığımız gibi yanyanaydılar.Hiç birşey yapmadan direkt onlara bakıyordu.Gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamadım ve yavaşça yerden kalkarak evin ön tarafına yöneldiğimde adamın birşeyler mırıldandığını duydum.
-- Teşekkür ederim,dedi.Bana bakıyordu.
-- Neden? diye sordum.
-- O adamları öldürdüğünüz için.Karım ve kızım benim yüzümden öldüler..Keşke biraz daha geç gelseydiniz.Şimdi bende onların yanında olacaktım, dedi.Bunları söylerken tamamen rahatlamış gibiydi.
Hiçbir şey söylemedim.Onları orada yalnız bırakıp arkadaşlarımın yanına gittim.Yaklaşık yarım saat sonra yanımıza geldi.Üstü başı çamur içindeydi elinde de kürek vardı.Elleriyle kazdığı toprağı kürekle geri koymuş olmalıydı.
Aleksy, Niko ve ben onu bekliyorduk, onun hakkında bilmemiz gereken çok şey vardı.Oturduğumuz yere iyice yaklaştı ve;
-- Adım Sergei. Sergei Kuzmanov, dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)