Uzun yıllar, kış aylarının dondurucu soğuğundan korunabilmek için sığındığım, bir çoklarının ise hayatlarının son dönemlerini tanıdık yüzler arasında geçirebilmek ve en azından mutlu bir şekilde ölebilmek için kaldığı o taştan mabette, küçükte olsa bir kütüphanemiz vardı. Çok fazla kitap yoktu ve çoğu da zamanında yakacak olarak kullanılmıştı ama okuma yazma sayısının düşük olması bana ve arkadaşlarıma bir şeyler öğrenebilmek için yeterli zamanı tanıyordu. Hala da gerçek ailem olarak kabul ettiğim insanlar öğretmişti bana okuma yazmayı. Beni büyüten annem Valeria, çok iyi bir öğretmendi ve okuma yazma olayını aşırı ciddiye alırdı. Bir harf fazla öğrenebilmek için Anna ve Irina ile yaptığım yarışlar hala aklımın bir köşesinde. O zamanları düşündügümde ise içimi hala tarifi imkansız bir mutluluk kaplıyor.
Kaptan Andrey'in bahsettiği yer okuduğum bir kaç kitaptan da öğrendiğim kadarıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentiydi ve bir çok devletinde gözdesiydi ama annemin orada ne iş vardı. Bu merakımı acilen gidermeliydim. Derin bir nefes aldım ve sorgulayıcı gözlerle Andrey'e baktım.
---- İstanbul mu? Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul mu? diye sordum.
---- Evet. Şu an amansız bir savaşta olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu'nun,dedi ve bakışları bir anda şüpheci bir hal aldı. Neler olup bittiğini öğrenmeliydim.
---- Peki annemin bu işle ne ilgisi var? diye sordum. Büyük bir merakla doğrudan gözlerinin içine bakıyordum.
---- Bahsettiğim ve yakın zamanda deşifre olan dolunay tarikatının bünyesinde, çok fazla Türk ajan barındırdığı da ortaya çıktı Karl ve Aliye'de bir Türk'tü. Eğer tahminlerim doğruysa ve annen bir Osmanlı ajanıysa, korkarım babanı bu yaptıkları için o zorlamış olabilir,dedi ve hiç te samimi olmayan donuk gözleriyle bana baktı.
---- Yury'nin anlattıkları hala aklımda. Babam bulunduğunda ne annemden ne de belgelerden hiç bir ize rastlamamışlar. Sence onları da alıp İstanbul'a kaçmış olabilir mi? Gözlerini hayata yeni açmış evladını hiç tanımadığı bir ailenin kapısına bırakıp ardına bile bakmadan gitmiş olabilir mi? diye sordum. Elimde olmadan gözlerimden bir damla yaş süzülmüştü.
---- Baban ve annen gördüğüm,tanıdığım en iyi insanlardandı genç Stephanov. Eminim planlarını bu şekilde yürütmelerinde haklı sebepleri vardır ve muhtemelen de seni böyle bir çıkmazın içerisine sokmamak için arkalarında bırakmışlardır,dedi ama onları bu kadar iyi nasıl tanıyabilirdi ki. Aklımda ki şüpheleri bir kenara bırakarak konuşmama devam ettim.
---- Babam bu kolyeyi ve içerisinde ki mesajı benim için bıraktı ama böyle bir durum da, nerede olduğunu dahi bilmediğim bir dağın başındayken oraya nasıl gidebilirim? diye sordum kendime Kaptan Andrey'in de duyabileceği bir ses tonuyla. Aslında onu deniyordum ve bu soruma karşılık vereceği tepkiyi merak ediyordum.
---- Sana yardım edebileceğimi söylediğimde boş konuşmuyordum Karl. Hala bir dağın başında, sıradan köylüler arasında yaşıyor olabilirim ama geçmişiminde etkisiyle orduda ve bir kaç yerde daha tanıdığım dostlarım var. Eğer anneni ve yanında götürdüğü sırları bulmayı gerçekten istiyorsan sana seve seve, çıkacağın bu yolculukta rehberlik edebilirim,dedi.
Aslında hala samimiyetine tam olarak inanmıyordum ve davranışlarında yardımseverlikten çok bir çıkarcılık seziyordum ama istediğimi alana kadar onu yakınımda tutmalıydım.
---- Anneme ve bir çok kişinin peşinde olduğu o uğursuz belgelere ulaşmak istiyorum ama bahsettiğin yolculuk sıradan bir yolculuk değil. Ayrıca, ikimiz hakkında da bilmesi gerekenden daha fazla bilgiye sahip olan Yury Ivanov hala yaşıyor ve adamlarıyla birlikte peşimize düşcektir,dedim ama bahsedilen belgeler umurumda bile değildi. Benim asıl istediğim onu gördüğümde geçmişimin tüm parçalarının yerine oturacağı annemdi.
---- Seni anlıyorum Karl ama Yury'nin güvendiği tüm adamları Rostov'daydı ve hepsini tek bir baskında kaybetti. Şu an her ne kadar dışarıda olsa bile tamamen tükenmiş durumda ve bırak bizi takip etmeyi bu şartlarda hayatta kalabilmek bile onun için büyük başarı olur,dedi. Kendine fazlasıyla güveniyordu ve belgelerden her bahsedildiğinde gözlerinde beliren parlama ben olmasam dahi o adrese gideceğinin bir göstergesiydi. San ki benim ona değilde onun bana ihtiyacı var gibiydi.
---- Pekala Kaptan Andrey, size güveniyorum. Planınızı yapın ve yola çıkmak için hazır olduğunuzda bize haber verin,dedim ve onu oturttuğum sandalye de yorgunluktan uykuya dalmış Aleksy'e yöneldim. Başı, bedeni artık onu taşıyamıyormuşçasına bir ileri bir geri gidiyordu ve rahat olmadığı da her halinden belliydi. Usulca kulağına eğilip gitmemiz gerektiğini söyledim ama bir anda irkilip kan çanağına dönmüş gözleriyle bana baktı.
---- Niko, Niko, dedi büyük bir korkuyla. Benim kalbime gömdüğüm onun ise hala unutamadığı acı aklını hala meşgul ediyor olamlıydı ve yaşadıklarını düşününce de verdiği bu tepkide fazlasıyla haklıydı.
---- Tamam, tamam sakin ol, burdayım,dedim ve bir anda titremeye başlayan vücuduna sıkıca sarıldım ve onu ayağa kaldırdım. Tam o sırada da arkamdan Kaptan Andrey'in sesini duydum.
---- Karl, eğer yapabileceğim bir şey varsa... dedi ama cümlesini bitirmesine izin vermeyerek araya girdim.
---- Hayır, küçük bir travma biz aramızda hallederiz, dedim ve az öncekine göre kendini biraz daha toparalamış görünen Alelsy ile birlikte dış kapıya doğru yöneldim. Titremesi geçmişti ama aklındakileri unutması zaman alacaktı.
Dışarıya çıktığımızda havanın çoktan karardığını ve fırtınanın da etkisini tamamen kaybetmiş olduğunu farkettim. Bir an duraksayıp kafamı kaldırdım ve bir parlayıp bir sönen yıldızlara doğru baktım. Aralarında öyle biri vardı ki zifiri karanlık olması gereken geceyi adeta gündüz kadar aydınlatıyordu. Muhteşem görkemiyle ay, dolunay evresindeydi ve sanki az önce konuşulanları duymuşçasına tüm dikkatiyle üzerinde bulunduğumuz dağa bakıyor gibiydi. O an annemi babamı ve uğruna hayatlarını heba ettikleri tarikatı düşündüm. Gerçekten de bütün bu yaşananlara değermiydi.
Yakında başlayacak yolculuğum sırasında bunları düşünecek çokça zamanım olacaktı ama şimdi hem benim hem de dostum Aleksy için dinlenme zamanıydı. Bildiğim ve güvendiğim tek yer olan, sağlıkçı olduğunu düşündüğüm köylü kadının da kaldığı kulübeye doğru yöneldim. Ağır adımlarla dolunayın fazlasıyla aydınlattığı patika yoldan ilerlediğimiz sırada içimde garip bir ürperti belirdi sanki biri bizi takip ediyor gibiydi. Merakıma da yenik düşerek ani bir hareketle dönüp arkama baktım ve tahminimde yanılmadığımı gördüm.
Tam arkamızda bir gölge vardı ve tüm dikkatiyle bakışlarını üzerimize çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)