Hırsız

32 2 6
                                    

      O an, her ne kadar aklımdaki cevabı vereceğinden emin olsamda, silah patlamalarının rahatsız edici etkisi yüzünden işitme kaybı yaşayan kulaklarıma, onlarca kez hayalini kurduğum bu zevki yaşatmalıydım. Uzun zamandır baygın bir halde yanında kaldığım ve hakkında çok az şey bildiğim doktorumun soluk ve dingin görmeye alıştığım yüz ifadesi, adeta heyecanıma ortak olmak istercesine bir hal aldı ve denizden yansıyan ay ışığının, bir yanıp bir söndüğü göz bebeğinde ortaya çıkardığı sabırsızlıkla, beklediğim cevabı verdi.
     ---- Evet evlat. Bu karşında gördüğün, uçsuz bucaksız denizle adeta koyun koyuna duran eşsiz güzellik, yüzyıllardır bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, destansı savaşların ardından adeta masal kitaplarından çıkmışçasına duran ve aynı zamanda da benim doğduğum kadim şehir, İstanbul'dur,dedi yorgun ses tonuyla ve adeta sevgilisine kavuşmuşçasına bir duyguyla pencereden dışarı baktı.
     O an her ne kadar mutluymuş gibi görünsede, her bir karışını ayrı ayrı süzdüğü onlarca sokaktan oluşan bu koca şehir, onun yaşlı bedeni üzerinde güzel anıların dışında farklı etkilerde bırakmış olacak ki, mimiklerinde beliren ani değişim, kalbinin en kuytu köşelerine hapsettiği, onu huzursuz eden bir şeylerin tüm canlılığıyla ortaya çıkmasına neden olmuştu. Hissettiği bu karmaşık duyguların hemen ardından da kalın sayılabilecek kaşlarını çatmasıyla bir şeylerin onu rahatsız ettiğini anlamam uzun sürmedi.
    ---- Söylesene Artuk Bey, dedim  gayet sakin bir ses tonuyla ve anlık bir duraksamanın ardından, kızarıklığı daha da artan tek gözüne bakıp aklımda ki soruyu sordum.
    ---- Bu büyüleyici manzarada seni huzursuz eden şey nedir?
   
                          #####
  
     Çok ta uzun sayılamayacak ömrüm boyunca ister istemez bir çok insanın yaşanmışlıklarıyla karşılaşmıştım fakat hiçbiri şu an karşımda duran ve koca cüssesine aldırış etmeden göz yaşı döken bu adam kadar beni şaşırtmamıştı. Az önce benimle birlikte yaşadığı heyecanın coşkusuyla manzarayı izleyen soğukkanlı doktorum yerini, tamamen çökmüş hatırladığı tatsız anıların altında ezilen birine bırakmıştı. O an sıkıca kavradığı kolumu istemsizce serbest bırakmasıyla bir an boşluğa düşer gibi oldum ve hemen yanımda duran masaya yaslanmak zorunda kaldım. Bu ani sendelemenin oda farkına varmış olacak ki tekrardan koluma sarılıp üzgün bir ifadeyle bana doğru baktı.
     ---- Özür dilerim Karl, dedi ve kısık sesle başladığı konuşmasına devam etti.
     ---- Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu. Takdir edersinki bu koca şehirde beni mutlu edecek, aynı zamanda da en ağır bunalımlara sokabilecek bir sürü olay yaşadım, dedi. Hemen ardından da boynunu koltuk altıma sokarak ayağa kalkmam için destek oldu.
    ---- Yeryüzünde ki tüm canlıların bir hikayesi var Artuk Bey. Eminim seninkide oldukça etkileyicidir,dedim onun bu yardımsever çabasına karşılık verirken.
    ---- 2 gün daha buradayız evlat. Birkaç denetleme yüzünden şehre girmemize şu an için izin verilmiyor. E gemide ölüm döşeğine düşecek kadar hasta insanda yok. Anlayacağın bolca vaktimiz var,dedi samimi ve babacan bir üslupla.
     Doğrusu bahsettiği bekletilme işi anlıkta olsa oldukça canımı sıkmıştı fakat şuan konuşmaya değil az da olsa rahat edebileceğim bir yatağa ihtiyacım vardı.
      Beni, agır adımlarla az önce bir çırpıda kaldırdığı ahşap ve rahatsız edici sedire doğru sürüklemesine izin verdim. Ardından da bedenimi dolu bir çuvalmışçasına serbest bırakıp oturur vaziyete getirdikten sonra meraklı gözler ile doktorumun iyiden iyiye kırışmış yaşlı yüzüne doğru baktım.
     Boynumdaki yara ve sargılar hareketlerimi kısıtlıyordu fakat çeneme vurulacak bir bağ henüz icat edilmemişti.
    ---- Madem bir kaç gün daha bu gemideyiz, kendi acınası hikayem dışında farklı hayatlarıda dinlemek isterim, dedim ayışığı ve duvarda asılı gaz lambasının aleviyle aydınlanan odanın, çürümüş odun kokan havasını içime çekerken.
    ---- Doğrusunu söylemem gerekirse daha önce kimseye hayatımın her hangi bir döneminden bahsetmedim. Zaten kimsede böyle bir şeyi merak etmemişti. Ben bir doktorum Karl. Senin ve ya diğerleri için yaralarınız iyileşinceye kadar hayatınızda varım. Daha sonrasında hatırlanmak gibi bir çabam olmadı,dedi odanın uzak köşesinde ki bir kaç ilaç şişesiyle uğraşırken.
    ---- Benide iyileştirdin. Hatta beni hayatta tuttun. Bunun için sana minnettarım dostum. İzin ver bende sana yardım edeyim. "Mutluluklar paylaştıkça çoğalır,dertler ise azalır" derdi annem. Bırakta onun bu nasihatınıda test etmiş olayım,dedim az öncekine göre daha samimi bir ses tonuyla.
    ---- Sana bir şey söyleyeyim mi Karl. Eminim şuan benim hakkımda en çok merak ettiğin şey gözümü nasıl kaybettiğimdir, öyle değil mi? dedi ve elindeki metal bardağı bana doğru uzattı.
     Haklıydı, onun hakkında merak ettiklerim yalnızca dağlanmış gözüne neler olduğuyla ilgiliydi.
     ---- Bu nedir? diye sordum avuçlarımın arasına bıraktığı bardağın içine bakarken.
    ---- Elma sirkesi. Boynundaki ağrıyı hafifletmesi için hazırladım. Kokusu ağırdır ama emin ol şuan bu gemide senin yerinde olupta onu içmek isteyecek onlarca denizci olduğuna eminim,dedi ve sözlerini bitirir bitirmezde sandalyesine oturup hazırladığı şeyle gurur duyarcasına bir bakış attı.
     Aslında küçükken, annem Valeria, kız kardeşlerim ve bana bu tarz içecekler hazırlardı fakat malzeme kalitesizliğinden olsa gerek, Artuk Bey'in karışımı o ana kadar aldığım en tiksindirici kokulardan birine sahipti. Neyseki boynumda hala varlığını sürdüren ve giderek daha da dayanılmaz hale gelen ağrıyı dindirme isteğim bu kokudan çok daha yoğundu. Hem doktorumu kırmamak hem de yapmayı planladığım işlere bir an önce hazır hale gelmek için tek hamlede tüm karışımı mideme indirdim fakat ters giden bir şeyler vardı.
     Midem, bir anda öylesine bir ağrıyla kaplandıki, istemeyerek az önce tamamını içtiğim sirkeyi tüm kokusuyla birlikte doktorumun üzerine çıkarmak zorunda kaldım.
    O an yoğun bir utanç duygusuyla Artuk Bey'e doğru baktım ama yüz ifadesinde hiçbir değişiklik yoktu. Aksine bunu bekler gibi bir hali bile vardı. Çok geçmeden de sert mizacıyla tamamen ters düşecek bir kahkaha patlatıp, alaycı bir ifadeyle bana doğru baktı.
     ---- Ah Karl, ah, dedi ve bir kaç kıkırdamanın ardından neşeli bir ses tonuyla konuşmasına devam etti.
    ---- Merak etme, daha önce hiç kimse bu karışımı içememişti. Doğrusu şaka yaptığımı anlarsın diye düşünmüştüm fakat sen kafana dikince bende engel olamadım,dedi ve somurtkan yüzüme bakıp derinden bir kahkaha daha patlattı.
     O an her ne kadar boğazımdaki ağrı iki katına çıkmış, hatta üzerine alay edilmiş bir durumda olsam dahi onun bu hali benimde hoşuma gitmişti. Tam neşesine ortak olup yüzümdeki sert ifadeyi düzeltecekken doktorumun hemen ayağının dibinde, çıkardığım iğrenç karışımın parçaları arasında, oraya ait değilmişçesine parlayan bir şey olduğunu farkettim. Bu gümüş renkte bir şeydi.
     "Benim kolyem"diye geçirdim içimden fakat şu an yerde bir tane vardı. Peki diğeri, asıl bana ait olan neredeydi.
   
   
   
   
  

    

Kara KutuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin