Odada oluşan derin ve ürpertici sessizliği Aleksy'in kahkahası bozdu.
-- Dostum, gerçekten güzel bir hikayeydi. Bir an tüylerim diken diken olmadı değil. Deden esaslı adammış, zamanında sizi epey korkutmuş olmalı,dedi koltuğa iyice yaslanarak ve hala gülüyordu.
Ne varki odada ondan başka gülen yoktu.Aleksy'in alaycı tavırları Niko'nun da biraz olsun rahatlamasını sağlamıştı.
-- Beyler,sonuçta yaşlı bir kadından bahsediyoruz ve bizim de dört küçük kız çocuğu olmadığımızı düşünürsek, korkulacak bir şey de yok demektir, öyle değil mi? dedi ve konuşmasının sonunda onunda yüzünde bir gülümseme oluştu.
Niko ve Aleksy'in tavırları Sergei'in pekte hoşuna gitmemişti.
-- Siz bilirsiniz alaycı kuşlar. Gece uzun.Herkes başının çaresine baksın o zaman, dedi.
Sonra da elindeki tüfeği iki eliyle iyice kavradı ve yavaşça oturduğu sandalyeden kalkarak ağır adımlarla odanın diğer tarafındaki çalışma masasına yöneldi. Doğrusu orayı ben gözüme kestirmiştim ama Sergei erken davrandı.
Anlatılan hikaye mi yoksa dışarıdaki dondurucu fırtına mı neden olmuştu bilmiyorum ama odanın sıcaklığı düşmeye başlamıştı. Koltuktan kalkıp odunların yanına gittim ve kalın dallaradan bir kaçını seçip şömineye attım. Ateşe sürekli odun atılması gerekiyordu aksi takdirde uykumuzda donarak ölebilirdik.İlk gönüllü nöbetçi Sergei oldu.Ardından sırasısıyla Niko, Aleksy ve son olarakta ben kalkacaktım. Aralıksız en uzun uykuyu tadacak olmanın rahatlığıyla gözlerimi kapattım.
-- Karl, hadi kalk sıra sende,diye bir ses duydum.
Bu Aleksy'in sesiydi.Konuşmasını bitirdikten sonra da gecenin tüm yorgunluğuyla koltuğa yığıldı.Odadaki karanlık dağılmıştı ve dışarıdaki karın beyazlığı odayı azda olsa aydınlatıyordu.Üzerimde uykuya dalan Aleksy'i yavaşça koltuğa yatırdım ve uyuşmuş bacaklarımın yardımıyla ayağa kalkmaya çalıştım. Ateş hala yanıyordu, bizimkiler iyi iş çıkarmıştı. Zorlada olsa ayağa kalktım ve etrafıma bakındım. Niko, Aleksy'in ayak ucunda ayaklarını karnına doğru çekmiş uyuyordu ve Sergei'de onu son gördüğüm yerdeydi. Çalışma masasının yanındaki sandalyede kafasını önüne doğru eğmişti.Uyuyor olmalıydı ve tüfeğini hala sıkıca iki eli arasında tutuyordu.
Bacaklarımdaki uyuşmanın geçmesi için ağır adımlarla odanın içerisinde yürümeye başladım. Dün gece farketmemiştim, odada ne çok tablo vardı. Hem yürüyüp hem de göz ucuyla tablolara bakıyordum. Hepsi ayrı birer sanat eseri gibiydi ve usta eller tarafından yapıldıkları belliydi.Çok fazla tablo vardı ama biri diğerlerinden çok farklıydı ve ayrı bir duvarda tek başına asılı haldeydi.Sanki tablo değilde duvar sonradan yerleştirilmiş gibiydi. Doğruca o duvara doğru yürüdüm ve 6 ya da 7 adımda tablonun önüne kadar geldim.Eski bir kağıdın üzerine aşırı gerçekçi genç bir kadın yüzü resmedilmişti.Çizimin yapıldığı kâğıt çok büyük değildi ve içerisinde bulunduğu gümüş renkli çerçeveyi tam olarak doldurmuyordu.
Resmedilen kadının esmer bir teni ve kömür karası saçları vardı.Orantılı bir yüze ve o ana kadar gördüğüm en güzel iki yeşil göze sahipti.Boynunun yanından vücudunun ön kısmına sarkan saçları sanki tek tek çizilmiş gibiydi.Elbisesi, eskiden rus kadınlarının giydiği sarafanı andırıyordu. Yurtta bulduğum bir dergide görmüştüm. Eskiden soylu rus kadınları bu elbiseyi giyermiş.Bu sanat eseri tabloyu incelerken birden kapı girişinden bir ses duydum.Arkamı dönüp baktığımda kapının hemen yanında bir kedi olduğunu farkettim.Yaşlı kadının kedilerinden biriydi ve bakışları doğrudan bana kilitlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)