Doğrusu ben de onunla görüşmeyi ve aklımda ki soruların cevaplarını almayı çok istiyordum fakat şu an yapmam gereken çok daha önemli bir işim vardı. Yaslandığım korkuluktan yavaşça doğrulup elçilik görevi üstlenmiş, alacağı cevabı acele ile Kaptan'a götürmeye hazırlanan genç köylüye baktım.
---- Kaptan ile görüşmeyi ben de çok istiyorum ama şu an Aleksey revirde ve onu kontrol etmem gerek. Lütfen ona nazik daveti için teşekkür ettiğimi ve dostumun iyi olduğundan emin olduğum zaman yanına geleceğimi söyle,dedim samimi bir üslupla.
Ardından yüzüme şaşkın şaşkın bakan genç askerin omzuna hafifçe dokunup, revirin de olduğu alt güverteye inen merdivenlere doğru yöneldim ama arkamdan gelen sesle bir an olduğum yerde kalakaldım.
---- Kaptan isteğinin geri çevrilmesinden hiç hoşlanmaz bayım,dedi. Az önce ki samimi üslubundan eser yoktu.
Ona doğru yarım bir bakış atıp, gerilen yüz ifademle doğruca masmavi gözlerine baktım ve ağzımdan, hala çok net hatırladığım, her kelimesini kalpten bir duyguyla söylediğim o sözler dökülüverdi.
---- Dostluk nedir bilir misin genç adam? Sen ağlarken seni güldürmeyi bilen, sen mutluyken mutluluğunu katlayan ve acı çekerken de acını çekip alan, sana huzur veren insandır. Şu an da ben dostumun yanına gidiyorum ve her kim karşıma geçip beni bu yoldan çevirmek isterse, bu kişi Kaptan Andrey dahi olsa hiç düşünmeden ezer geçerim, dedim ve son kez sert bir bakış atıp yoluma devam ettim.
Aleksey'in yaşadıkları çok ağırdı. Her ne kadar ruhsal anlamda içinde yaşadığı savaşı kazanmış olsa da, son zamanlarda zayıflayan ve biçare halde olan bedeni hala şoktaydı. Daha iki gün önce parlak ay ışığının dahi güçlükle aydınlatabildiği karanlık çadırımızda " Ne olursa olsun ben senin yanındayım Karl" demişti ve şimdi, belki de verdiği bu kararından dolayı acı çekiyordu. Eğer onu bu halde bırakıp kendi dertlerimin peşine düşseydim, dostuma saygısızlıkların en büyüğünü yapmış olacaktım. Genç askerin pek te samimi olmayan sözlerinden sonra aklımda anlık olarak ortaya çıkan bu düşünceler ile birlikte, yıllardır bakımı yapılmadığı her halinden belli olan ahşap merdiveni de geçip alt güverteye indim.
Duvarlarda asılı her hangi bir şamdan ve ya mum yoktu. Ayrıca güverteye indiğim ilk anda öylesine keskin bir kokuyla karşılaşmıştım ki elimle ağzımı ve burnumu kapatmak zorunda kaldım. O an içimden " Eğer Aleksey buradan geçirilmişse, aldığı kokuyla kesinlikle kendine gelmiştir" diye düşündüm ve yüzümde anlık olarak bir gülümseme belirdi. Tam o sırada, merdivenden inerken çıkarttığım rahatsız edici sesi ve içerinin az da olsa aydınlanmasını sağlayan güneş ışığını engelleyen bedenimi farkeden bir çift gözün doğrudan bana odaklandığını gördüm ve bu durum istemsiz olarak irkilmeme neden oldu. Bir kaç adım önümde, köşesinde cansız bir eşyaymışçasına oturan, saçı sakalı birbirine karışmış yaşlı bir adam, ruhsuz bakışlarıyla beni süzüyordu.
---- Aferdersiniz reviri arıyordum. Nerede olduğunu biliyor musunuz? diye sordum bulunduğum yerden ama o kadar donuk bakıyordu ki sırtını dayadığı duvardan farksız gibiydi. Ayrıca cevap vermek için de hiç istekli değildi. O an yaşından dolayı sorumu anlamayabileceğini düşündüm ve şansımı tekrar deneyip ona doğru bir kaç adım. Tam sorumu yineleyecekken birden toparlandı ve korkmuş gözlerini üzerimden alıp zemine doğru çevirdi.
---- Gelme, gelme beni rahat bırak,dedi bir kaç kez. Elleriyle de beni engellemeye çalışıyordu ama aklımda ona zarar vermek gibi bir düşüncem yoktu.
---- Tamam, tamam sakin ol gidiyorum, dedim normal sayılabilecek bir ses tonuyla ve onu daha fazla rahatsız etmek istemeyerek yanından yavaşça geçip koridorun sonuna doğru yürüdüm ama üzerimde öylesine garip bir etki bırakmıştı ki, reviri buluncaya kadar attığım her üç dört adımda içimde engel olamadığım bir istekle arkamı dönüp, ürkek bakışlarının hala üzerimde olup olmadığına yönelik merakıma yenik düşüyordum.
Neyse ki çok yakınımdan gelen tanıdık bir sesin, içerisinde bulunduğum bu tedirgin durumdan beni çekip çıkarmasıyla bir anda kendime geldim. Bu ses dostum Aleksey'e aitti.
---- Aleksey! dedim heyecanlı bir ses tonuyla ve aralık duran kapıyı ardına kadar açıp diğerlerinden daha iyi havalandırılmış olan odaya adımımı attığımda tahminimde yanılmadığımı gördüm. Yarı oturur vaziyette hemen başucunda duran adamla bir şeyler konuşuyordu. İçeri girenin ben olduğumu farkettiğinde ise toparlanıp ayağa kalkmaya çalıştı ama adımlarımı sıklaştırarak yanına gittim ve tekrardan yerine oturmasını sağladım.
---- Tamam, burdayım dostum yanındayım,dedim ve elimi titrek avuçlarının arasına koydum.
---- Karl, az kalsın seni öldürüyordum. Affet beni, dedi ve her iki gözünden de yaşlar süzülmeye başladı.
---- Senin suçun değildi. Biliyorum, neler hissettiğini ve neler yaşadığını biliyorum. Hiç biri senin suçun değildi, dedim.
---- Onu gördüm. Kapkara bir yaratık. Gözlerinden alevler saçıyordu ve defalarca seni öldürmem gerektiğini fısıldadı kulağıma. Karşı koydum dostum, yemin ederim karşı koydum ama sonrasında her şey daha da kötüye gitti. Vücudumu ve zayıf düşmüş ruhumun her bir zerresini teker eker ele geçirdiğini hissettim. Affet beni Karl, affet dedi ve iki koluyla boynuma sıkıca sarılıp çocukça ağlamaya başladı.
Hiç bir şey söylemedim ve doğruca karşımda duran ve doktor olduğunu düşündüğüm orta yaşlı, kilolu adama baktım.
---- İyi olacak mı? diye sordum samimi bir üslupla.
---- Olacak. Tabi sen yanında olduğun sürece,dedi.
Ben yanında olduğum sürece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Misterio / SuspensoHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)