Son Bir Adım

36 3 3
                                    

     ---- Tanrım, dedim ve daha fazla ayakta duramayacak kadar yorgun olan bedenimi zorlayarak, Aleksey'in boynuna sarıldım ve elimde olmadan ağlamaklı bir hal alan ses tonumla konuşmama devam ettim.
     ---- Dostum, yaşıyorsun. O kadar korktum ki, seni de kaybettiğim için o kadar korktumki, dedim ve onu daha iyi görebilmek için olduğum yerden bir kaç adım geri çekildim.
     Sakal bırakmıştı ve yol boyunca gördüğüm Osmanlı insanları gibi giyinmişti fakat açık kahverengi saçlarının parlaklığını örtmeye çalıştığı mavi gözleri, onu fazlasıyla ele veriyordu.
    ---- Karl, bende seni gördüğüm için sevindim fakat gitmemiz gerek. Burası tekin değil,dedi ve tek elini omuzuma koyarak, Artuk Bey'e adeta minnet duyarcasına bir kafa işareti yaptı. Sanki, aralarında bir anlaşma var gibiydi. Benim üzerimden dönen bir anlaşma.
    ---- Neler oluyor, Aleksey? dedim imalı bir ses tonu kullanarak. Ardından, her ikisine de birer bakış atıp, sakince konuşmama devam ettim.
    ---- Bilmem gereken şeyler var sanırım,dedim ve dostumun nazikçe uzattığı eli geri çevirdim. Yaptığım hareket ikisininde fazlasıyla dikkatini çekmişti. Lafa ilk giren de ortamda ki tedirgin havayı bozmak istercesine bir tavırla yaşlı doktorum oldu.
    ---- Sakin ol Karl. Haklısın aramızda bir anlaşma yapıldı fakat bu konuda konuşmanın şuan ne yeri ne de zamanı ,dedi ve sokağın sonuna doğru meraklı bir kaç bakış attıktan sonra kesik kesik sürdürdüğü konuşmasına devam etti.
    ---- Ben yapmam gerekeni yaptım ve sizi buluşturdum. Bundan sonra yalnızsınız. Artık gitmem gerek kusura bakmayın, dedi ve samimi bir baş selamının ardından geldiği yöne doğru seri adımlar atarak kalabalığın arasına karıştı. Öyle hızlı hareket etmişti ki ağzımı açıp yaptıkları için ona bir teşekkür dahi edemedim.
      Tam o sırada, rehberimin ardından öylece bakakalmışken, sırtıma atılan kalınca paltonun ağırlığıyla bir anda kendime geldim.
     ---- Bu seni gizleyecektir. Ayrıca artık buradan uzaklaşsak iyi olacak. Beni takip et, dedi Aleksey ve ardından günlerdir buralarda olmanın verdiği özgüvenle sokağın sonuna doğru sakin ve emin adımlarla yürümeye başladı. Her şeyin bir anda gelişmesi ve yaşadığım şaşkınlık duygusu, her ne kadar aklımı kontrol etmemi zorlaştırıyor olsa da, yapmam gerekeni yapıp dostumun peşine takılıp, bir kaç adım gerisinden onu takip etmeye başladım ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bunu Aleksey'in ses tonundan çok iyi anlayabiliyordum.
     ---- Kahretsin, dedi tüm içtenliğiyle ve ondan beklemediğim bir hareket yapıp aniden arkasını döndü. Yüzü değişmişti. Onu en son içindeki varlığa teslim olduğu anda bu kadar agresif ve tedirgin bir halde görmüştüm.
    ---- Aleksey, ne oldu? diye sordum ama neler olduğuyla ilgili olan merakımı gidermem çokta uzun sürmedi. Sokağın her iki tarafıda yalnızca karanlık silüetlerini görebildiğim bir düzine insan tarafından kapatılmıştı ve bakışlarında ki öfke hiçte iyi niyetli olmadıklarını gösteriyordu. O an tekrardan arkamı dönüp Aleksey'in gözlerine bir kez daha baktım. Üzgündü ve özür diler gibi bir hali vardı. Ayrıca elini beline doğru götürmüştü ve adeta taş kesilmişçesine bir ifadeyle olacakları bekliyor gibiydi. Aklındaki her neyse ikimizinde sonu olabilirdi.
    ---- Aleksey, sakin ol ve çek elini oradan,dedim ama titremesi ve gerginliği hala devam ediyordu. Bir şeyler yapmalıydım.
    ---- Onlar kaptanın adamları dostum. Bize ihtiyaçları var, zarar veremezler. Şimdi sakin ol ve elini oradan çek, dedim. Bir taraftan da arkasından giderek yaklaşan adamlara bakıyordum.
    ---- Lanet olsun, lanet olsun Karl, böyle bitmemeliydi, böyle bitmemeliydi dostum kaçman gerek, dedi bir kaç kez. Eğer onu tanıyorsam bir delilik yapacaktı. Aklına ve bedenine hükmedemiyor gibiydi. O an Peter'ın ölümü aklıma geldi. Bir anda o taştan mahzende hissediğim çaresizlik duygusuna yeniden kapıldım ama bu sefer geç kalamazdım. Daha önceki hatam bir cana mal olmuştu. Aleksey'i kutarmalıydım.
     Bir kaç adım atıp, tam hamlesini yapacakken üzerine atıldım ve tabancayı sıkıca kavradığı elini havaya doğru kaldırıp, var gücümle onu yere yıktım. Neyseki o an Aleksey dışında tetiğe basan olmadı. Başıma aldığım sert darbeden hemen öncesiyle ilgili hatırladığım tek şey ise dostumun "Neden Karl,neden"dercesine bakan, rengini gökyüzünün en koyu tonundan alan gözleriydi.
    
                       #######

       Rutubet, nem ve uzun süre havasız kalmışçasına derinden çekilen bir kaç nefes... Kendime geldiğimde, ilk olarak hissettiğim duygular bunlardı. O an elimde olmayarak, tüm vücudumu saran, kapana kısılmış olmanın verdiği telaş ve tedirginlik ile gözlerimi aralayıp, nerede olduğumu görmek istedim. Fakat yüzümün neredeyse tamamını kapalayan, ensemden sıkıca bağlanmış halde, beni görme yetimden mahrum bırakan kapkara bir bez parçası, amacıma ulaşmama engel oluyordu. Bulunduğum yer o kadar karanlıktı ki, bu durum gözlerimi kısıp küçük deliklerden bakma umudumu dahi kısa sürede yitirmeme neden oldu. O an sesimi duyurabileceğim birilerinin olup olmadığını merak ettim.
     ---- Merhaba, kimse yok mu? diye sordum boşluğa doğru ama odada hiç bir hareketliliğin olmaması ümidimi oldukça azaltmıştı. Tam yalnız olduğumu ve tekrardan hayallerime dalmış olabileceğimi düşündüğüm sırada, odanın uzak köşesinden cılız bir ses duydum.
    ---- Karl, bu sen misin? dedi biri ama o kadar yorgun ve bitkin bir sesti ki kim olduğunu tahmin etmem neredeyse imkansızdı.
    ---- Evet, adım Karl ama sen kimsin? Burası neresi? diye art arda sorular yönelttim, doğrudan sesin geldiği yöne odaklanarak.
    ---- Benim dostum,Aleksey dedi ama bu imkansızdı. Duyduğum ses ona ait olamayacak kadar yıpranmış bir tondaydı. Tam söze girip tekrardan sorular yöneltecekken araya girdi ve adeta can çekişirmişçesine bir kaç mırıldanmayla sözümü kesti.
    ---- Kendimi iyi hissetmiyorum Karl. Ellerim, ayaklarım, gözlerim bağlı ve hiç bir uzvumu hissetmiyorum,dedi ama onu son gördüğümde gayet sağlıklıydı.
    ---- Sakin ol dostum, sakin ol, dedim ve rutubet kokulu havayı bir kaç kez içime çekip, konuşmama devam ettim.
    ---- Vücudunda her hangi bir ağrı var mı? diye sordum ama cevabı zaten biliyor gibiydim.
    ---- Neresi ağrımıyor diye sorsan daha kolay cevaplayabilirdim. Hareket dahi edemiyorum,dedi. Kesik kesik ve cansız  konuşuyordu.
     Bir şeyler yapmalıydım. Bizi buraya kimler attıysa yakınlarımızda olmalıydılar. Sahip olduğum tüm gücümü toplayıp olanca gücümle ,bir kaç kez "Kimse yok mu?, Kimse yok mu?" diye bağırdım ve olacakları beklemeye başladım.
     Şuan için bir işlevi olmayan gözlerimi tamamen kapatıp odadan ve ya dışarıdan gelebilecek ayak sesleri duymaya çalıştım. Neyse ki az önce,gırtlağımı parçalarcasına çıkardığım ses boşuna gitmemişti. O an çok ta uzağımda olmayan kapının hemen arkasında bir hareketlenme oldu ve bezle kapatılmış olmasına rağmen kapı aralığından gelen ışığın, yüzüme vuran sıcaklığıyla iki veya üç kişi odaya girdi.
     ---- Kendilerine gelmişler Tahsin Reis'e haber verin dedi biri ve doğrudan bana doğru sakince bir kaç adım attı.
     ---- Konuşabiliyor musun? diye sordu pek te samimi olmayan bir üslupla. Hiç içimden gelmesede Aleksey'in durumu yüzünden onunla konuşmalıydım.
     ---- Benimle değil dostumla ilgilenin, durumu pek iyi değil,dedim ve her ne kadar göremiyor olsamda başımı olduğunu tahmin ettiğim yere doğru çevirip dik bir konuma getirdim.
     ---- Haklısın, şuan can çekişir bir halde ve arkadaşını bu duruma sokan kişi olarak söylemeliyim ki, onunla hasret gidermelisin. Çünkü bir kaç saat sonra bu hayattan tamamen göçmüş olacak,dedi yalnızca bir katile ait olabilecek soğukkanlılığıyla.
     ----Aşşağlık herif, diye bağırdım olanca gücümle ve üzerine atılmaya çalıştım ama ayaklarım o kadar sıkı bağlanmıştı ki, harcadığım çaba tamamen boşa gitmiş, üzerine birde olduğum yere yıkılmama neden olmuştu.
     ---- Bu kadar yıpratma kendini. O hala hayattaysa senin sayende Karl. Eğer üzerine atılıp silahını havaya kaldırmasaydın şuan vücudundaki sayısız kurşunla denizin dibinde olacaktı, dedi ve bir kaç saniye süren sessizliğin ardından konuşmasına devam etti.
    ---- Her neyse, artık icraat zamanı, dedi. Ardından da arkasını dönüp kapıdaki adamlardan birine doğru yöneldi ve anlamadığım bir dilde konuşmaya başladı. Neler söyledi bilmiyorum ama bu sohbetin hemen ardından birinin yanıma yaklaşıp ayaklarımdaki ipi çözmesiyle, hikayemin sonuna bir adım daha yaklaştığımı hissetmem uzun sürmedi.
      Adeta, kolumdan tutulup, zorla çıkartıldığım merdiven basamaklarının bir türlü bitmiyor olması gibi.
    
    
    

      
    

Kara KutuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin