Duvarda asılı olan gazlambasının alevi odayı ne kadar aydınlatsada karanlık olanın oda olmadığını biliyordum. Karanlık içimdeydi ve her geçen gün etkisini artırarak daha da büyüyordu. Ama bu, o ve benim aramda bir sırdı ve başkasıyla paylaşmamalıydım.Kim veya ne olduğunu bilmiyordum ama sahip olduğum tek şeydi ve onu kaybetmeyi göze alamazdım.
Az önce yaşadıklarımın etkisiyle ne yapacağımı bilemez halde bir süre kapıya bakmaya devam ettim. Sonrada derin bir nefes alıp rahatlamaya çalıştım.Kendime gelinceye kadar bunu yapmaya devam ettim.Ardından yerde devrilmiş halde duran sandalyeyi kaldırıp sırtımı yasladığım duvarın dibine koydum.
Bir gün içerisinde bunca olay genç bir beden için çok fazlaydı. Yury'le konuşmaya başlamadan önce sadece bedenim yorgundu ama artık ruhumunda dinlenmeye ihtiyacı vardı.Sandalyeye oturur oturmaz bir şeyi farkettim.
"Acaba, daha öncedende bu kadar rahat mıydı? "
#
Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum ama beni aşırı tedirgin eden bir sesle kendime gelmem uzun sürmemişti.
"Karl, Karl uyan. Gitmemiz gerek Karl,hadi."
Biri bana sesleniyor gibiydi. Ses yabancı gelmiyordu ama düşündüğüm kişinin şuan burada olması imkânsızdı. Çünkü o, o çok uzaklardaydı ve benimle konuşabilmesi imkânsızdı. Neler olduğunu anlayabilmemin tek bir yolu vardı.Tam gözlerimi aralayacakken sesi tekrar duydum.
"Karl, kalk hadi acele et!"
Bu sefer daha net duyabiliyordum ve gözlerimi aralamamla birlikte artık her hangi bir şüphem kalmamıştı.Pencereden giren aşırı parlak bir ışık gözlerimi alıyordu ama onun yüzünü seçebiliyordum. Yüzündeki her detay, yeşil gözleri, bakışlarındaki sevecenlik tam da hatırladığım gibiydi. Valeria, beni büyüten,daha da önemlisi hayatta kalmamı sağlayan kadın karşımdaydı. Bense, karanlık odanın ahşap sandalyesinde değil, tavan arasındaki yatağımdaydım. Neler oluyordu böyle, herşey o kadar gerçekti ki.
-- Anne, bu sen misin? diye sordum titrek bir sesle.
-- Karl, saçmalamanın ne yeri ne de zamanı. Riyad, aşağıda bizi bekliyor gitmemiz gerek. Ben Anna'yı alıp iniyorum. Hazırlan ve hemen yanımıza gel, dedi ve sonrada kucağındaki Anna ile birlikte koşarak merdivenlere yöneldi. Ben yataktan kalkıp, her zamanki gibi masamın üzerinde duran hırkamı alana kadar o aşağıya inmişti bile. Hırkamı alıp üzerime geçirirken garip bir duyguya kapıldım. Ters giden bir şeyler vardı ve sanki bu anı daha önceden de yaşamış gibiydim.
Bir kaç saniye olduğum yerde öylece kalakaldım. Kafamın içinde o kadar şiddetli bir ağrı vardı ki düşünmekte bile zorluk çekiyordum. "Hadi Karl, hatırla hatırla"
İçimden birkaç defa bu kelimeleri tekrar ettikten ve odadaki her bir detaya göz gezdirdikten sonra tam kalbimde bir acı hissettim. Pencereden giren güneş ışığı, Valeria'nın kucağında ki Anna ile beraber merdivenlerden inmesi, masadaki hırka... "Lanet olsun" her şeyi hatırlıyordum. Bütün olanları en küçük detayına kadar hatırlıyordum. Acele etmeliydim, olacakların önüne geçmeliydim.
Elimdeki hırkayı yere fırlatarak kapıya doğru koştum. Tam ilk basamağa adımımı atacakken olmasından korktuğum şey kulağımdaki derin bir çınlamayla beni bulmuştu. Peş peşe ateşlenen tüfek sesleri evin her yerindeydi. Geç kalmıştım, daha önce olduğu gibi yine geç kalmıştım.Bu olanları yeniden yaşamamak için elimden gelen her şeyi yapardım ama şuan buradaydım ve hissettiklerimin gerçek duygular olduğuna yemin edebilirdim.
Ne yapacağımı bilemez halde merdivenin başında beklerken bir şey farkettim. Salondaki yemek masasının altında bir hareketlenme olmuştu. Daha dikkatli baktığımda, Anna'nın sarı elbisesinin bir kısmının,kanla boyanmış uzun masa örtüsünün dışında kaldığını gördüm.O hayattaydı ve Valeria onu masanın altına saklamış olmalıydı ama orada fazla şansı yoktu.
Salonun merdivenlere yakın kısmında bir gölge vardı ve giderek yaklaşıyordu. Onu bulmalarına izin veremezdim. Çaresizce etrafıma bakındım, bulabildiğim ne varsa dikkatlerini üst kata çekmek için kullanacaktım. Gözüme, kitaplığımda duran tahtadan oyduğum kurt heykeli ve yanında duran küçük çakım takıldı.
Küçüktü ama taşla keskinleştirdiğim için bir bıçaktan farkı yoktu.Acele etmeliydim, fazla zamanım kalmamıştı. Heykeli alıp tüm gücümle cama doğru fırlattım.Ortaya çıkan gürültünün ardından çakıyı elime alıp koşarak açık duran kapının arkasına geçtim ve gölgenin merdivenlere yönelmesini umdum. Aksi takdirde Anna, anne ve babasıyla aynı kaderi paylaşacaktı ve ben kardeşi olarak buna izin veremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)