Çadırın hemen girişinde biriken köylü ordusunu da arkamda bıraktım ve nöbetçi askerlerin artık alıştığım şüpheli bakışları arasında içeri girdim. Bir kaç alalade yerleştirilmiş gaz lambası dışında her hangi bir ışık kaynağı olmadığından ilk an da birbirleriyle fısıldaşan gölgeler dışında hiçbir şey göremedim. Bir süre öylece olduğum yerde kalıp, acemice yapılmış pencere deliklerinden sızan ay ışığının da yardımıyla gözlerimin ortamın loşluğuna alışmasını bekledim ama arkamda halihazırda zaten kalabalık olan çadıra girmek isteyen o kadar insan vardı ki, onlara da yol açmak için istemsizce Kaptan Andrey'in olduğu tarafa yöneldim. O an Kaptan'ın bakışlarının da doğrudan bana yöneldiğini farketmem bir anlık irkilmeme neden oldu.
Karanlıkta parlayan bir çift kedi gözü gibi alevlenmiş göz bebekleri tüm dikkatiyle benim üzerimdeydi ve hafifçe gülümsüyordu. Her ne kadar samimiyetsiz bir tavırla bunu yapmış olsa da aklımdaki şüphelere teslim olmayarak ona karşılık verdim ve hafifçe baş selamımı verip adımlarımı daha da sıkılaştırdım. Tam yanına varmak üzereydim ki iki elini birbirine vurdu ve hararetli konuşmaların tamamen kesilmesini bekledikten sonra yüksek sesle konuşmasına başladı.
---- Sevgili Kartal Yuvası halkı hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Lütfen aranızda yaptığınız meraklı sohbetlerinize bir süreliğine ara verin ve hepimizin kaderini belirleyecek sözlerime kulak verin,dedi samimiyetine inanmadığım bir tavırla. Hemen ardından da köylülerin meraklı bakışları arasında konuşmasına devam etti.
----Almak zorunda olduğumuz ani bir karar nedeniyle sizleri buraya topladım. Hepinizin de bildiği üzere aylardır bizleri buraya hapseden, yollarımızı geçilmez birer sıra dağlar haline getiren, her gün uçsuz bucaksız manzarasına alıştığımız kar, nihayet erimeye başladı. Bundan dolayıdır ki artık taştan mabetlerimizden ayrılıp tek kazanç kaynağımız olan odun ticareti piyasasında ki yerimizi almamız gerekmektedir. Uzun lafın kısası dostlarım, Kaptanınız olarak sizlerden ricam, ihtiyacınız fazlası olan tüm kesilmiş odunlarınızı meydanda beklemekte olan arabalara yüklemenizdir. Bir sonraki yağış mevsiminde besin ve giyecek sıkıntısı çekmemek için bunu yapmak zorundayız,dedi ve sözlerinden sonra alacağı tepkileri merak etmiş olacak ki çadırdaki insanların tek tek gözlerinin içine bakıp bir süre olduğu yerde öylece kalakaldı.
Aslında alacağı tepkiyi ben de çok merak etmiştim. Halihazırda devam etmekte olan savaş yüzünden zaten bitik durumda olan, zor şartlarda hayatta kalmaya çalışan bu insanlardan muhtemelen sahip oldukları tek geçim kaynaklarını istiyordu. Ayrıca o kadar kararsız ve ürkek bakış, Kaptan Andrey'e yönelmişti ki, köylülerden istediği cevabı kolay kolay alamayacak gibi görünüyordu. Tam o sırada kalabalık arasında yüzünü görmekte zorlandığım köylülerden biri bir anda oluşan derin sessizliği bozmak istercesine sağ elini havaya kaldırdı ve bir adım öne çıktı. Saçı sakalı birbirine karışmıştı ve diğerlerine göre oldukça yaşlı görünüyordu ve üzerindeki elbiselerin durumuna da bakılacak olursa oldukça zor durumda olmalıydı. Samimi bir ifade ile doğrudan Kaptan'a bakarak cılız sesiyle onun ve muhtemelen diğer köylülerin aklındaki düşünceleri dile getirdi.
---- Sen iyi tanırım Andrey. Bugüne kadar, hiç bir bağın olmamasına rağmen bizlere hakkını vererek liderlik yaptın. Açları doyurdun, fakirleri giydirdin. Yaptığın onca iyiliğe karşılık ne yaparsak yapalım borcunu asla ödeyemeyiz. Bu çadırda ki her bir adamdan canını istesen seve seve senin yolunda feda eder ama bu adamaların sorumlu oldukları evlatları, kadınları kısacası aileleri var Kaptan ve ellerinde ki tek yaşam kaynakları da istemekte olduğun odunlar,dedi ve derinden bir iç çekerek konuşmasına devam etti.
---- Demem o ki kimseyi mağdur etmeyelim, kervanı yola çıkartmayalım,dedi yaşının getirdiği kendinden emin bir sestonuyla.
O anda karanlıkta parlayan kedi gözlerini andıran onlarca göz bir anda Kaptan Andrey'e yöneldi. Doğrusu yaşlı adamın söylediği sözler hiç hoşuna gitmemişti ve hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi ve karşısında ki ürkek ve fakirlikten kırılan halka bakarak normal bir ses tonuyla konuşmasına başladı.
---- Seni anlıyorum Baba Yorgo,dedi yaşlı adamın olduğu tarafa yönelerek.
---- Hepinizi anlıyorum. Sorumluluklarınız ve bakmakla yükümlü olduğunuz aileleriniz var. Ayrıca kabul etmeliyiz ki zor bir kış geçirdik ama bu durum geleceğimizi düşünmeyeceğimiz anlamına da gelmez ve sizlerin olduğu gibi benim de sorumluluklarım var,dedi. Hemen ardından da konuşmasına daha ciddi ve tehditkar bir ses tonuyla devam etti.
---- Açıkça konuşayım o odunları ve sahip olduğunuz tüm mal varlıklarınızı bana kendi isteğinizle gece yarısına kadar getirmeniz gerekmekte. Aksi taktirde hiç birinizin bakmakla yükümlü olacağı bir ailesi kalmayacak,dedi ve hemen yanında duran iri yarı askere eliyle bir işareti yaptı. Bu sert konuşmanın ardından neler olabileceği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Kendi halkına bile düşmanca davranıyordu artık ve gözlerinin içine baktığımda onca iyilik yaptığı, lider olarak seçildiği bu biçare insanlara karşı tek bir merhamet belirtisi bile göremiyordum.
Tam o sıra da, köylüler Kaptan'ın söylediği sözlerin şaşkınlığını henüz üzerlerinden atamamışken çadırın girişi aralandı ve zaten kalabalık olan ortam bir anda onlarca silahlı askerle doluverdi. Kimse neler olduğunu dahi anlayamadan peş peşe yükselen silah seslerinin kulakları çınlatan gürültüsünün de etkisiyle, ayakta adeta taşlaşmışçasına iki büklüm duran bir kişi dışında tüm köylülerin bir anda yere kapaklanamalarına neden oldu. Bu o yaşlı adamdı ve az önce ki samimi bakışları yerini tarif edilemez bir öfkeye bırakmıştı.
---- Bizleri hafife alma Andrey. Senin kim olduğunu kimlere hizmet ettiğini biliyoruz,dedi tüm çadırda duyulabilecek kadar yüksek bir ses tonuyla ve elini usulca kabarık duran,yamalarla dolu paltosunun sağ cebine götürdü.
O an olmasından korktuğum şey gerçekleşti ve halkın geleceğinin konuşulması gereken parlak ay ışığının dahi güçlükle aydınlatabildiği çadırda son bir silah sesi daha duyuldu. Bu bir tabanca sesiydi ve diğer tüm silah seslerini susturmak istercesine ateşlenmişti. Usulca kafamı kaldırıp yaşlı adamın olduğu yöne doğru baktım ama az önce yere kapaklanan onca adama aldırış etmeden tek başına ayakta kalan Baba Yorgo, onu son gördüğüm yerde değildi. Hemen arkasında ki sandığın üzerine yığığılmıştı ve karanlığa rağmen alnından süzülen kanın, beyaz sakalını kızıl renge boyadığı görebiliyordum.
Ateşlenen silah hemen yanımda duran Kaptan Andrey'e aitti ve öfkeli bakışlarını doğrudan, artık ruhunu teslim etmiş olan Baba Yorgo'ya çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Misterio / SuspensoHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)