Kapının altın ve gümüş renkte ki işlemeleri, gecenin karanlığını bir nebze olsun aydınlatan ay ışığının da etkisiyle öylesine dikkat çekici duruyordu ki, hemen girişte çapraz şekilde tuttukları tüfeklerle kaskatı kesilmiş halde duran iki askeri son ana kadar farkedememiştim. Gerçek bir ustanın ellerinden çıkmış bu sanat eserinin arkasında her ne varsa korunmaya ihtiyacı olmalıydı. Genç adamdan aldığım işarete de bakılırsa beni beklediğini düşündüğüm Kaptan Andrey bu kapının ardında olmalıydı.
Ayrıca, dışarıya kadar gelen sohbet sesleri de yalnız olmadığını gösteriyordu. Tam aceleci tavrımında etkisiyle açılmaya hazır gibi duran kapıya yönelecekken benimle birlikte yürüyen, adını dahi bilmediğim genç adam, boğazını temizler gibi bir hareket yapıp, koyu mavi renkteki gözleriyle doğrudan bana baktı ve saygılı bir tavırla konuşmaya başladı.
---- Bayım, öncelikle bilmenizi isterim ki şu an içeride önemli bir toplantı var. Kaptan Andrey görüşmeler başladığında sizinde yanında olmanızı istemişti fakat hesapta olmayan bazı olayların gerçekleşmesi nedeniyle geç kaldınız. Ben de görevim gereği bu durumu kendisine ilettim ve dostunuza karşı olan sadakatinizden bahsettim. Uzun lafın kısası bayım, size bu davranışınızdan dolayı takdirlerini iletti ve toplantı bir sonuca bağlanana kadar da içeriye girmenizi yasakladı, dedi gözlerini hafiften kısarak. Ardından da nöbetçilere doğru yarım bir bakış attı.
---- Ne yani? İçeriye giremiyor muyum? diye sordum, sözlerini söyler söylemez yüzümde beliren şaşkınlığımı belirtir bir ses tonuyla.
---- Söylediğim gibi efendim. Kaptan Andrey'den bir emir gelmediği sürece bu kapıdan girmenize izin veremem,dedi az önce işeret verdiği asker içeri girdiği sırada.
---- Pekala dostum. Senin dediğin gibi olsun, dedim pek te samimi olmayan bir ses tonuyla ve hoşnutsuzluğumu belirtircesine bir ifade ile doğrudan gözlerinin içine bakıp konuşmama devam ettim.
---- Ben biraz daha deniz havası almalıyım o halde. Her hangi bir haber gelirse bana haber verirsin,dedim ve vereceği karşılığı dahi beklemeden arkamı dönüp ağır adımlarla güvertenin, karanlık yüzünden zar zor görülebilen en uç noktasına doğru yürümeye başladım fakat attığım her adımdan sonra aklıma hücum eden sorularında etkisiyle tam arkamı dönüp, tekrardan kapıya yönelecekken, az önce içeriye giren nöbetçi aceleci bir tavırla dışarı çıkıp doğrudan emrinde olduğu ve kararlı bir tavırla bana odaklanmış halde olan askere yöneldi.
---- Kaptan misafiri istiyor, dedi kısık bir ses tonuyla ve her ikisi de imalı bakışlarını bana doğru çevirdi. O an kapkara bir renge bürünmüş denizden esen rüzgardan mı yoksa bu iki donuk bakışın üzerimde bıraktığı etkiden mi bilmiyorum ama ruhumu dahi derinden etkileyen bir tedirginlik hissettim. Daha fazla bekleyemezdim.
---- Evet baylar, emir de geldiğine göre artık girebiliriz, öyle değil mi? diye sordum, sabırsız bir tavırla ve her hangi bir cevap gelmesini beklemeden doğruca, Kaptan Andrey'in de içinde olduğunu düşündüğüm kamaraya yöneldim ve kapıyı açmak için hamle yapan nöbetçiden önce davranıp tokmağı kavradım. Ardından da tecrübesiz oldukları her hallerinden belli olan üç askerin şaşkın bakışları arasında içeriye girdim.
Bir kaç şamdanın aydınlatmaya çalıştığı oda da öylesine loş bir hava vardı ki gözlerimin ortama alışabilmesi için bir kaç saniye olduğum yerde öylece beklemem gerekti. Çok geçmeden odanın her bir detayı daha da görünür hale geldiğinde ise bir şey farkettim. Girişin hemen önünde elleri bağlı şekilde dizleri üzerine çökertilmiş bir adam vardı ve odada rastgele dizilmiş sandalyelerde oturan on ve ya on beş kişilik grup ise,beni görür görmez tüm dikkatini üzerime yönelten Kaptan Andrey'e öylesine odaklanmışlardı ki içeriye girdiğimi farketmediler bile. Tam o sırada hemen arkamdan gelen askerin söze girmesinin ardından, her türlü duyguya bürünmüş yüzlerin bir anda bize doğru dönmesiyle ufak çaplı bir korkunun tüm bedenimde yayıldığını hissettim.
---- Özür dilerim Kaptan. Ani bir hareketle içeri girdi ve onu tutamadım,dedi. Her ne kadar titrek mavi gözlerini kaçırmaya çalışsa da tedirgin bir üslubu vardı.
---- Zaten hangi işi layıkıyla yerine getirdin ki Dmitri. Çık dışarı, dedi Kaptan Andrey ve elinin tersiyle, hoşnutsuzluğunu belirtircesine bir hareket yaptı. Ardından da hiç istifini bozmadan donuk göz bebeklerini doğrudan üzerime çevirdi.
---- Hoşgeldin Stephanov. Seni aramızda görmek büyük şeref, dedi ve ayağa kalkıp olduğum yere doğru bir kaç adım attıktan sonra ellerini arkasında birleştirdi. Ardından da bir süre hareketsiz kaldı ve odadaki herkesin net şekilde duyabileceği bir ses tonuyla konuşmasına başladı.
---- Sevgili Kartal Yuvası halkı. Bu karşımda görmüş olduğunuz ve şu ana kadar da kimliğini saklı tutmak istediğim genç adam, yıllarca Rus ordusunda emrinde çalıştığım, tanıdığım en onurlu insanlardan biri olan Vasily Stephanov'un öz oğludur,dedi ve tek bir bakışıyla, sözlerinin ardından ortaya çıkan uğultuyu susturduktan sonra konuşmasına devam etti.
---- Lütfen bay Stephanov, size ayırtmış olduğum yere oturun ve bu cinayet davasında mahkememizin aldığı kararı dinleyin, dedi eski bir sandalyeyi işaret ederek.
Sözlerini bitirir bitirmez de doğruca az önce oturduğu yere yönelip yönünü tekrardan meraklı bakışlarla onu izleyen halka çevirdi.
Cinayet davası demekle neyi kastetmişti ve yalnızca Kartal Yuvası halkının katıldığı bir mahkemede benim de olmamı neden istemişti? Aklımda bir anda beliren bu soruların cevaplarını ararken gözlerim istem dışı olarak başı önüne düşmüş, biçare halde oturan tutsağın sapsarı saçlarına takıldı. "Lanet olsun!" dedim içimden ve tekrardan kim olduğunu anladığım tutsağa baktım. Bu Oleg'di ve onu Kaptan'ın eline bıraktığımdan beri her ne yaşadıysa durumu çok daha kötüye gitmiş gibi görünüyordu. Tam Oleg'i kendine getirmek için hamle yapacağım sırada ise Andrey bunu sezmiş olacak ki araya girip kaba bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
---- Karar,dedi yüksek bir sesle ve tek bir sözüyle tüm ahalinin ayağa kalkmasını zevkle izledikten sonra sözlerine devam etti.
---- Geçtiğimiz ayın 18'inde gerçekleşen ve Kartal Yuvası birliğine mensup üç rütbeli askerin canice katledilmesiyle sonuçlanan davanın baş zanlısı durumunda ki Oleg Kurzavski, mahkeme süresince, görgü tanıklarının da verdiği ifadeler göz önüne alınarak suçlu bulunmuştur. Suçu kesinleşmiş olan zanlı, yarın gün doğmadan asılarak idam edilecektir,dedi ve donuk kahverengi gözleriyle doğrudan,öfke ile şaşkınlık duyguları arasında gidip gelen gözlerimin içine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)