Üzerimde hala Gorbaçov ile birlikte yurttan çıkarken, askerler tarafından dağıtılan kamuflajlar vardı ve doğrusunu söylemem gerekirse çok kötü kokmaya başlamışlardı. Ayrıca kuruyan çamur ve kendi kanımda dahil olmak üzere onlarca insanın kanı adeta kamuflajın rengini değiştirecek kadar kalın bir tabaka oluşturmuştu. Uzun zamandır da kendimi temizlemeye fırsat bulamamıştım ve dağda ki her hangi bir yaban domuzundan bile daha kötü kokuyor olmalıydım. "Keşke bu durumdan Kaptan Andrey'e bahsetseydim" diye geçirdim içimden ama söylesem dahi bu isteğim Kartal Yuvası'na geldiğim günden beri yaşanan onca trajik olayın gölgesinde kaybolup gidecekti.
Neyse ki havalar her zaman soğuktu ve bundan dolayı terlemek gibi bir sıkıntımda hiç olmamıştı ama buna rağmen elbiseler vücuduma öylesine yapışmıştı ki sanki her bir parçayla birlikte derimi de değiştiriyor gibiydim. Çok geçmeden Aleksy ile birlikte yeni kıyafetlerimizi giydikten sonra, rahatlamış bir ifade ile bakışlarımı ona çevirdiğimde, onunda bana baktığını farkettim. Aynı anlamlı bakışlarla o da bana bakıyordu. Anlaşılan yaşadığı onca olayın, ruhunu acıtan izlerinden kurtulmak ona da iyi gelmişti. Çıkardığımız kirli kıyafetleri günlerdir misafiri olduğum köylü kadına daha fazla yük olamamak için boşalan çuvalın içine koyduk ve zaman kaybetmeyerek kapıda duran askerlere doğru yöneldik. Yanlarına yaklaştığımızı farkettiklerinde kısa süreliğine birbirlerine baktılar ve hiç te samimi olmayan bir tavırla Kaptan Andrey'i aratmayacak bir cüsseye sahip olan asker söze girdi.
---- Hazırsanız Kaptan bizi bekliyor. Acele edelim,dedi ama bu ıssız, her yanı karlar ile kaplı dağ başında yapmam gereken son bir şey daha kalmıştı.
---- Hazırız ama bana bir kaç saniye verirseniz kurtulmam gereken bir yük var,dedim ve elimde ki çuvalı, içerisinde ki hatırlamak dahi istemeyeceğim anılar ile birlikte hemen önümüzde uzanan, parlaklığıyla geceyi gündüze çeviren dolunayın dahi tam olarak aydınlatamadığı uçuruma doğru tüm gücümle fırlattım ve ardından şaşkın bir ifade ile bana baktığını farkettiğim askere yöneldim.
---- Artık gidebiliriz,dedim. O an o kadar rahatlamıştım ki "Keşke tüm dertlerimden bu şekilde kurtulabilseydim"diye geçirdim içimden.
Daha bir kaç gün önce Peter ile birlikte yürüdüğüm, çok ta uzun sayılamayacak patikayı arkamızda bırakarak köy meydanına geldiğimizde aklıma takılan bir soru olduğunu farkettim. Son olarak baygın halde gördüğüm Oleg, ne kendime geldiğimde ne de Kaptan Andrey kulübeye girdiğinde yerinde yoktu. Peki o halde nereye gitmiş olabilirdi?
Aklımı kurcalayan bu sorunun cevabını bulmak zorundaydım ama aceleci de davranamazdım. Sonuçta Kaptan ona bir zarar vermeyeceği konusunda bana söz vermişti ve şartlara uyulmaması halinde vereceğim tepkiyi de ona tam olarak iletmiştim. Her ne kadar bedenimi dizginlemeye çalışsamda merakıma yenik düşerek adımlarımı sıklaştırdım ve önce dostum Aleksy'i daha sonra da diğer iki askeri arkamda bırakıp çitlerden atlayarak Kaptan Andrey'i gördüğüme emin olduğum sayısız meşale ile aydınlatılmış meydanda ki kalabalığa doğru yöneldim.
Adamları ile yaptığı sohbet o kadar hararetliydi ki yanlarına gelene kadar beni farletmeleri imkansızdı. Önüme her kim çıkarsa çıksın hafifçe kenara ittirip hedefime doğru olan kararlı yürüyüşümü devam ettirdim. Küçük bir temasla da olsa yanından geçtiğim her çift göz kuşkulu bakışlarını doğrudan üzerime çeviriyordu. O an Kaptan Andrey'e iyice yaklaştığım sırada aceleci ve yapabileceklerimin tam olarak kestirilmesini iyice zorlaştıran tedirgin tavrım, korumalardan birinin dikkatini çekmiş olacak ki aniden tam önümde bir gölge belirdi ve tam o anda göğsümün üzerinde bir sertlik hissettim. Asker sıkıca kavradığı tüfeğini beni durdurabilmek için acımasızca kullanmıştı. Aldığım darbe beni bir adım geri atmış olsa da amacımı gerçekleştirmekte kararlıydım ve tekrardan bir hamle daha yapıp önümde beliren iri bedeni aşmaya çalıştım.
Her ne kadar kalabalığın sesi istediğim etkinin yaratılmasına engel olsada, ortaya çıkardığım küçük çaplı arbede birilerinin dikkatini çekmişti.
---- Pavel, neler oluyor orada? diye bir ses duydum. Sahibi tarafından o kadar gür bir ses tonu kullanılmıştı ki meydanda ki uğultu birden kesilmişti. Çok geçmeden sesin sahibi olan Kaptan Andrey, arkasına küçük bir insan grubunu da takarak ağır adımlarla yanımıza geldi ve tedirgin edici bakışlarını doğrudan karşımda ki adama yöneltti.
---- Efendim, nöbetimdeydim. Bu adamın koşar adımlarla size doğru yaklaştığını gördüm ve ...
Asker sözünü bitiremeden Andrey araya girdi.
---- Yeter. Gereksiz konuşmalarını dinleyecek zamanım yok. Görevinin başına dön,dedi azarlarcasına bir tavırla ve yüzünde ki her bir karışı gerilmiş haldeki kaslarını gevşeterek bakışlarını bana çevirdi.
---- Bu cahil köylünün hadsizliğini bağışla Karl. Gel hadi, yola çıkmadan önce ki son toplantımıza sende katıl,dedi. Az önceki tedirgin edici ses tonundan eser yoktu.
---- Önemli değil, sadece görevini yapıyordu. Doğrusu bu davranışı için onu takdir etmeniz gerekirdi ama bu senin ve askerinin arasında ki bir konu,dedim ve bir anlık ta olsa göz ucuyla üzgün olduğunu saklamaya çalışarak yanımızdan ayrılan adama baktım.
---- Her neyse bırak şimdi onu Konuşmamız gereken çok daha önemli konular var ve seninle hayati öneme sahip bir kaç bilgiyi paylaşmam gerek,dedi ama benim istediğim şey çok daha farklıydı. Lafı hiç uzatmadan gözlerinin içine baktım ve söze girdim.
---- Kaptan, Oleg nerede? diye sordum. Her ne kadar hazırlıksız yakalanacağını düşünsem de bu soruyu bekler gibi bir hali vardı ve yüzünde beliren anlık gülümsemeyi de ortadan kaldırdıktan sonra sakin bir ses tonuyla cevap verdi.
---- Sana söz verdiğim gibi sevgili dostum. Onun kılına dahi zarar gelmedi ve gelmeyecek ama yolculuk boyunca onu tamamen özgür de bırakamam. Hala üç adamımın katili olabileceği şüphesini taşıyorum,dedi ve sürdürdüğüm meraklı bakışlarımında etkisi ile verdiği cevabın yetersizliğini kabul etmiş olacak ki konuşmasına devam etti.
---- Şu an elleri ve ayakları bağlı bir şekilde 5 iyi adamımın canları pahasına koruyacağı arabasında yatıyor. Annesi olarak gördüğü Alesia'da yanında. Yani artık onun için endişelenmeyi bırak ve beni takip et,dedi. Anlaşılan kulübede onu terslercesine söylediğim sözleri hala unutmamıştı ve donukluğuna alıştığım bakışlarından da anladığım kadarıyla benden intikam alır gibi bir hali vardı ama kontrolü tamamen ona bırakmamak konusunda karalıydım. Bizim için yaptığı onca iyiliğe rağmen Andrey'e hal güvenemiyordum.
Her ne kadar istemesemde şimdilik kararlarına uymak zorundaydım. Bir anlık bekleyişten sonra gecenin dondurucu havasını ciğerlerime çektim ve sözlerinden sonra adamları ile birlikte girdiği yeni kurulduğu her halinden belli olan genişçe yapılmış çadıra doğru yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Mystery / ThrillerHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)