Kader mi yoksa şans mıydı, beni ve sevdiklerimi bu noktaya getiren. Şuana kadar aldığım kararların doğruluğu veya yanlışlığını sorgulamam, varlığına inandığım yaradana isyankârlık olurdu fakat neredeyse tüm sevdiklerimi bir kaç kâğıt parçası yüzünden kaybetmiş olmak beni öylesine derinden yaralamıştı ki, artık kimsenin adaletine güvenemez hale gelmiştim. Sonu her nereye varırsa varsın kendi adaletimi kendim sağlamalıydım."Son bir kez,Karl" dedim içimden ve Andrey'in verdiği emrin ardından tüfeklerine sarılan askerlere baktım.
O an canım pahasına da olsa, belkide hayatım boyunca aldığım en zor kararı aldım ve atmaktan yorulmuş yüreğimde kalan son cesaret kıvılcımlarını bir araya getirip, duvardan da destek alarak yavaşça ayağa kalktım. Hala bakışlarında ki canlılığı görebildiğim, sevdiğim son iki insanın, soğuk namlulardan çıkacak acımasız kurşunlara hedef olmalarını engellemeliydim.
Tam hamlemi yapıp, odadan çıkmak için kapıya yönelen Andrey'in üzerine atılacakken, kimsenin beklemediği, az önce duvarı yerle bir eden iri yarı askerin elinde ki kutuyu düşürmesine dahi neden olan ani bir gelişme oldu. Tam çıkışın olduğu yerde tüm evi sarsan büyük bir patlama meydana geldi ve yerinden sökülen dev kapı hemen yanında duran askerlerin üzerine devrildi. Ardından da odayı saran yoğun dumanların arasında yapmam gerekeni yaptım ve büyükannem ve Esma'nın üzerine kapaklandım.
Bir kaç saniye süren derin sessizliğin ardından kulakları sağır edercesine peşpeşe ateşlenen silah sesleri tüm odada yankılanmaya başladı. Tek tek dokunup, enerjilerini hissettiğim eşyaların parçalanma sesleri ve acıyla çığlık atan insanların inlemeleri birbirine karışmıştı. Kısa süre önce varlığından şüphe duymaya başladığım tanrının adaleti, kendini yeniden gösteriyor olmalıydı. Artık son kez maruz kalmak istediğim çatışma sesleri bittiğinde, başımı usulca kaldırıp harap hale gelmiş odaya bakmak istedim. Daha birkaç dakika öncesinde pırıl pırıl olan duvarlar, işlemelerine hayran kaldığım tavan, sayısız kurşun delikleriyle dolmuştu ve koyu kızıllığını görmeye alıştığım kan, her yerdeydi. El işlemesi halılar, birbiri üzerine yıkılan cansız bedenlerle kaplıydı.
---- Durun, ateş etmeyin, ateş etmeyin, diye bağırdı biri yalvarırcasına bir ses tonuyla. Her ne kadar bu haline alışkın olmasamda sesin sahibinin Andrey olduğunu farketmem uzun sürmedi. Hala yaşıyordu. Onun bu isteği karşılık bulmuş olacak ki tek tük ateşlenen silah sesleri bir anda kesildi ve içeriye, cansız bedenlerin üzerinden geçerek kalabalık bir grup girdi. Odayı kaplayan duman tamamen dağıldığında ise liderleri olduğu her halinden belli olan adamı tanımam zor olmadı. Andrey ve ben aynı şeyi düşünüyor olmalıydık.
" Rostov kurdu, Yury Ivanov"
---- Lanet olsun Yury, bu sen misin? diye sordu dizleri üzerine çökmüş halde olan Andrey. Donukluğunu görmeye alıştığım yüz ifadesi yerini, bedenini tamamen kaplayan korkuya bırakmıştı.
---- Beni görmeyi pek ummuyordun sanırım, Kaptan. dedi ve ardından çizmesine bulaşan kanı hemen ayağının dibindeki cesede silip daha da ciddi bir üslupla konuşmasına devam etti.
---- Bana "Kurt" lakabı boşuna takılmadı sevgili dostum. Ben, Yury Ivanov, avımın peşini her nereye kaçarsa kaçsın asla bırakmam,dedi ve göz ucuyla bir anlığına bana doğru baktı.
Benle de olan hesabı aklına gelmiş olmalıydı ama bakışlarını tekrardan Andrey'e çevirmesiyle bir anlık rahatlayıp olacakları beklemeye başladım.
---- Bak, geçmişte ne yaşamış olurak olalım biz birbirimizi her zaman anladık dostum. İstediğin çalınan evraklar öyle değil mi? Hepsi bu kutunun içerisinde Yury. Ayrıca bunları sizden alan Vasily'nin oğluda burada. Benle bir derdin yok. Onları al ve git, dedi ama Yury'nin başka planları var gibiydi.
---- Kutu sahibini bulacak, sen tasalanma,dedi ve adamlarından birine kutuyu almasını işaret ettikten sonra sakinliğini korumaya çalışarak konuşmasına devam etti.
---- Benim senle olan derdim çok daha farklı Kaptan. Fazla zamanım yok bu yüzden işe yaramaz beynini çalıştır ve beni iyice dinle. Yıllar önce bu lanet evrakları bulma bahanesiyle Gorbaçov ile birlikte bir köyü bastınız. İçerisinde benim ailemin de olduğu Trev bölgesinde ki Petrovka köyünü. O lanet herif seninde yardımınla kardeşim ve ailesinin evini eliyle koymuş gibi buldu ve kim varsa katletti, dedi. Konuşmasına devam edecekti fakat Andrey aceleci bir tavırla sözünü kesip araya girdi.
---- Hatırlıyorum. Bak, Gorbaçov, o istedi bende gözüne girebilmek için söylemek zorunda kaldım ama yemin ederim onları öldüreceğini bilmiyordum, dedi ama Yury, onu dinlemiyor gibiydi.
---- İki kişi hariç, dedi yüksek sesle ve yanında ki yüzü bana çokta yabancı gelmeyen askerin omzunu tutup konuşmasına devam etti.
---- Peter ve Oleg. Onlar sizin kirli intikam planınızdan kurtulmayı başardılar,dedi.
Tabi ya bu asker... Oleg. Onunla ilgili hatırladığım son şey ağır yaralı olarak gemiden atladığıydı. Doktorum Artuk Bey, onun öldüğünü söylemişti fakat öz amcası olduğunu imâ eden Yury Ivanov onu kurtarmış olmalıydı.
---- İki yeğenimi intikamlarını alabilmeleri için bir şekilde senin yanına soktum Kaptan.Planımız çok iyi işledi ve her ne kadar Peter'ın canına mâl olmuş olsada, Gorbaçov hakettiğini buldu. Ardından sıra sana gelmişti fakat pek sadık korumaların Oleg'e engel olmaya çalıştı. Bizde sana onların kesik başlarını gönderdik, dedi. Karanlıkta kalan sırları bir bir açıga çıkarmak istercesine.
O kesik başlar. O insanları gerçekten de Oleg öldürmüştü. "Lanet olsun"dedim içimden ve zamanında sözlerine inanmadığım Andrey'e doğru baktım ama onun dikkati tamamen, bir cellat gibi başında bekleyen Yury'nin üzerindeydi.
---- Ne yani, onları öldüren... dedi Andrey fakat kurt kadar sinsi bakışlara sahip Yury, cümlesini bitirmesine izin vermeyerek araya girdi.
---- Eee, bu kadar sohbet yeter. Sevgili yeğenim, yarım kalan işini bitirmek ister misin? dedi Yury, elinde ki ateşlenmeye hazır halde duran tüfeği Oleg'e uzatırken. Bu durum Kaptan'ın hiç te hoşuna gitmemişti.
---- Oleg, yapma. Yıllarca ekmeğimi yedin, kapımda büyüdün Oleg,yap..., dedi ama artık her şey için çok geçti. Sözlerini tam bitirecekken kurşun izleri ve cesetlerle dolu odada son bir silah sesi daha yankılandı ve Andrey'in parçalanan kafasından sıçrayan kan, arkasında ki sediri tamamen kızıla boyadı.
---- Doğru, yıllarca besledin, kapında büyüdüm ama ben senin köpeğin değilim soysuz herif, dedi Oleg, genç ve bir o kadarda kararlı ses tonuyla. Yüzünde ki ifadede aldığı intikamın rahatlığı ve huzuru vardı.
Olan olmuş, hakeden cezasını bulmuştu. Peki ama bize ne olacaktı. Sonuçta ben de Yury'nin kardeşini öldürmüştüm ve içindeki intikam hissinin soğumadığıda her halinden belliydi. O an bana her ne yaparsa yapsın umurumda değildi ama aileme eli uzandığı takdirde her şeyi yapmaya da hazırdım. Ben bu düşüncelerle beynimi yorarken odada yeni bir hareketlenme oldu. Biri bize doğru yaklaşıyordu ve kim olduğunu tahmin etmem çok ta zor olmadı.
---- Sen, Karl Maksim Stephanov. Kalan son kardeşim Koca Ivan'ın katili. Doğrusunu söylemem gerekirse canını şuracıkta almam gerekir fakat düşünüyorumda, arkadaşın Niko'nun istemeden de olsa hayatta kalmamı sağlaması, Peter için yaptıkların, o Kartal Yuvası çöplüğünden çıkmamı sağlanman ve son olarakta Oleg'e kaçması için çakını vermen, beni bu isteğimden alıkoyuyor, dedi ve kısa süreliğine ailem üzerinde gezdirdiği bakışlarını tekrardan bana çevirip, takındığı ciddi ifadeyle konuşmasına devam etti.
---- Babanı tanırdım evlat. Bir keresinde savaş alanında canımı kurtarmıştı. Her ne kadar beni kötü biri olarak tanısanda emin ol Gorbaçov'un onu öldürmemesi için de elimden geleni yaptım ama benim gücümde bir yere kadar yetti. Onu kurtaramadım. Şimdi ise Vasily'e olan borcumu ödeyebilmem için ayağıma bir şans geldi. Sana teklifim şu genç Stephanov. Ayağa kalk ve ailenide alıp bizimle Rusya'ya dön ya da burada kalıp ata topraklarında yeni bir hayat kur, seçim senin, dedi ondan asla beklemediğim bir nezaketle.
Aklım mıydı geleceğimi belirleyecek olan yoksa kalbim mi? Onlarca kayıp verdiğim, kilometrelerce yol katettiğim hayatımda belki de yapacağım son bir seçim kalmıştı. O an, her hayale daldığımda bana cehennemi yaşatan karanlık varlıkları ve hiç bir insanın hayatı boyunca yaşamaması gereken acılarımı bir kenara bıraktım. Ardından da beni asla yalnız bırakmayan ve tüm evrenin dengesini elinde tutan Tanrı'nın, vücudumda yaydığı ferahlık hissiyle kararımı verdim.
########Huzur ve mutluluk. Benim gibi, bilinmezlikler ve acılarla dolu hayatlarında hep yalnız kalmaya mahkûm edilmiş insanlar için onları bulmak o kadar zor ki. Kayıplar,kazançlar, hayatın her zaman hiç çekinmeden önüne çıkardığı engeller... Rusya'ya dönüş yolculuğumda bunları düşünmek için fazlasıyla zamanım olmuştu. Bir zamanlar cehennemi yaşadığım bu topraklara ayak bastığım o ilk anda burnuma gelen çiçek kokuları mıydı içimi kıpır kıpır eden, yoksa hala kalpleri benle birlikte atan insanların varlığını biliyor olmam mıydı, hissettiğim yoğun duygularımın asıl kaynağı.
İçerisinde daha öncede bulunduğum bu üç katlı ahşap binanın penceresinden, karşımda ki uçsuz bucaksız manzaraya bakıyorumda, harlanan kızıl bakışlarını doğrudan üzerime çevirmiş olan Huxley ve arkamda ki merdivende durup, öylece beni izleyen, onlara her baktığımda beni büyüleyen güzellikteki yeşil gözler... Sanırım hayatımın geri kalanında ihtiyacım olan tek şey onların varlığıydı.
### FİNAL###

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Misterio / SuspensoHasta olduğunu bilemeyecek kadar aciz bir adamın tanıştığı insanlarla birlikte her dakika değişen yaşamı ve bu hareketliliğin getirdiği geri dönüşü olmayan ölümcül kararlar. Tam da Stephanov ailesine yakışan bir hayat. (Satışta)