Tae
Sabah olduğunda gözlerimi açtım. Yaşanan olaydan sonra evde kimseyle düzgün bir şekilde konuşmamıştım. Beni daha da suçlu hissettiriyorlardı. Vicdanım beni hiçbir zaman yalnız bırakmıyor ve geceleri uyumama engel oluyordu. Yatağımdan kalkarak odadan çıktım. Herkes kahvaltıya oturmuştu bile. Masada tek eksik bendim. Mutfağa girdiğimde herkes dönüp bana baktı. Hepsinin yüzünde de güller açıyordu. Beni şaşırtan YoonGi hyungun bile uyanık olmasıydı. Anlayamıyordum.
"Günaydın hyung. "
"Günaydın. "
Jungkook şaşkın ifadelerimi bölüp ona cevap vermemi sağladı. Ama cevap verdikten sonra yine şaşkın halime geri döndüm.
"Nedir bu yüzlerinizin ifadesi? "
Dayanamadım ve sordum tabiki. Anlamsız bir şekilde yüzüme bakmaya başladılar. Bunda anlamayacak ne var?
"Diyorum ki hepiniz çok mutlusunuz. Sebebi ne? "
"Hep birlikteyiz, beraber kahvaltı edeceğiz, senin sorunun çözüldü... Daha sayayım mı? "
Jimin hyung daha dün Rose'yi özleyeceğini söylüyordu. Evet onlarla pek konuşmadım ama konuşulanları duyabiliyorum. Yatacağım diye odama çekilip onları dinliyorum. Aslında odama çekilme sebebim onlarla konuşmak istememem. Konuya dönersek dünkü Jimin hyung ile bugünkü kişi farklıydı. Ölecek miyim? Böyle şeyleri ilk defa görüyorum. Daha fazla ayakta dikilmektense ben de masaya geçtim. Madem herkes mutlu benim sorunum ortadan kalktığından dolayı o zaman günlerdir aklıma takılı kalan o soruyu sorabilirim.
"O gün benim Lisa'yla buluştuğumu nerden öğrendiniz? "
Herkes birden durdu. YoonGi hyung elindekileri masaya bıraktı.
"Herkes mutluyken neden bu konuyu açıyorsun? "
"Merak ediyorum hyung. "
"Tamam. Jin hyungdan izin istediğin sırada o bişeyler döndüğünü anladı tabiki. Telefonunu dinledik. Şimdi cevabı da öğrendiğine göre bu soruyu hiç sormamışsın gibi devam edelim. "
"Benim yüzümden onlara zarar verdiniz. Vicdan azabı çektiğimi ve polise gitmek istediğimi söyledim beni dinlemediniz. Mesele benim meselem olmasına rağmen benim dışımda herkesin fikri dinleniyor. Bu vicdan azabından geceleri uyuyamıyorum ve siz hayatınıza bu kadar kolay devam edebiliyorsunuz. "
"Yaaa! "
YoonGi hyung ayağa fırlayıp sandalyesini düşürdü. Yanıma geleceği sırada yanında oturan HoSeok hyung da ayaklanıp ona engel oldu. Ben ise soğuk ve boş bir ifadeyle ona bakıyordum. Artık umrumda değildi. Ne olursa olsun. Ama onu gerçekten sinirlendirmiş olmalıyım ki kendini tutamıyordu.
"O bakış da ne öyle? Ölmek mi istiyorsun ha?! Ölmek mi istiyorsun?!!! "
HoSeok hyung ona sarılarak mutfaktan çıkartmaya uğraşıyordu. Sinirinden olsa gerek güçlenmiş olmalı ki çıkartamıyordu.
"HoSeok!! Bırak beni! "
Daha fazla dayanamıyorum. Ben de onun gibi oturduğum yerden ayakladım.
"Yeter!! Ölmek istiyorum evet!! Tamam mı?! Ölmek istiyorum! Bu vicdan azabıyla yaşamak istemiyorum! Daha önce öldürdün mü birisini?! Ya da daha önce bazı insanlar senin yüzünden acı çekti mi?! Anlıyorum beni korumaya çalışıyorsunuz ama yapmayın! Ben zaten gözünüzün önündeyken de ölüyorum yavaş yavaş görmüyor musunuz? Sadece nefes alan bir et parçasıyım. Fark etmiyor musunuz? Ruhum ölmüş zaten bedenim yaşasa ne olur?! Hadi öldür beni! Öldür! "
"İkiniz de kesin sesinizi!! "
Sinirlenen Jin hyung herkesin dikkatini üstüne çekmişti. Hepimiz ona dönmüş bakıyorduk. O ise sinirden yüzü kızarmış bir şekilde ikimize bakıyordu.
"NamJoon YoonGi'yle çıkın hava alın. HoSeok sen de Jungkook'u al işiniz var biliyorsun. Jimin sen de Tae'yi al. Aynı yaştasınız anlayın birbirinizi sakinleştir onu. Döndüğümde burda sorun kalmasın. "
Herkes dönüp birbirine baktıktan sonra NamJoon hyung oturduğu yerden kalkıp YoonGi hyungun yanına gitti ve dışarı çıktılar. Aynı şekilde de Jungkoook oturduğu yerden kalktı. O da HoSeok hyungla gitti. Jin hyung da çıktıktan sonra geriye sadece Jimin hyung ve ben kaldım. Üzgün bir ifadeyle suratıma bakıyordu. İçeriye giren iki bayan masayı toplamaya başladı. Gözlerimi Jimin hyungun gözlerinden ayırıp kendimi mutfaktan hatta evden dışarı attım. Yalnız yürümek istiyordum. Ama hemen arkamdan Jimin hyung geldi. İkimiz de hiçbir şey konuşmadık. Upuzun bir yol yürüdük ama gerçekten küçücük bir kelime bile etmedik. Evden çok uzaklaşmıştık. Benim umrumda değildi. O eve dönmek istemiyordum bile.
"Tae yeter. Dur artık. "
"Yorulduysan dönebilirsin. "
"Tae yapma böyle. Sinirinin geçmesi için bekledim. Hadi konuşalım dök içini. "
"Dökecek bişey kalmadı. Ben söyleyeceğimi söyledim evde. Ama dediğim gibi kimse tarafından önemsenmiyor. "
Dönüp geldiğimiz yola baktım. Gerçekten de uzundu. Ardından geldiğim yolu geri yürümeye başladım. Jimin hyung da hiçbişey demeden peşimden geldi. Tekrar evin önüne kadar geldik. İçeriye girdiğimizde beni rahatsız etmemesi için odamda uyuyacağım söyledim. O da kendi odasına geçti. Çalışma masamdaki defterden bir parça koparttım ve yazmaya başladım. Yaklaşık bir yarım saatimi cümleleri toparlamaya çalışarak ve düzgün bir yazı çıkartmaya uğraşarak geçirdim. Yazı yazma işlemi bittikten sonra müzik listesinden bir şarkı seçtim. Hareketli bir şarkıydı ve sesini de fulledim. Birkaç dakika içerisinde duracak şekilde ayarladım. Ardından dolabımdan çıkarttığım bu eve gelirken kullandığım valizi çıkarttım. Ne bulduysam koydum içine. Doldurdukça doldurdum. Odamın da kapısını kilitledim. Sonra da odanın camından dışarıya çıktım. Neyse ki işi fazla abartıp kapıya koruma falan koymak gibi aptal şeyler yapmamışlar. Rahatça evden çıktıktan sonra boş yolda yürümeye başladım. Şehrin ücra köşelerinde bir evimiz olduğu için pek taksi geçmiyordu. Bu yüzden biraz yürümem gerekiyordu. Bir saat kadar yürüdükten sonra yolda gördüğüm bir taksiyi çevirdim.
Valizi bagaja koyduktan sonra arabaya bindim.
"Nereye efendim? "
"Daegu. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing With Fire
Hayran Kurgu[TAMAMLANDI] İkinci kitap Blood Sweat & Tears'a beklerim ^_^ *** "Hyung seni görmeye ihtiyacım var. " "Sorun ne? Nerdesin? " Beni daha telefonu açtığım gibi endişelendirmişti. Daha merhaba ya da alo demeden beni görmeye ihtiyacı olduğunu söylemişti...