Jungkook
Lisa'nın neden Tae hyungu almaya geldiği hakkında pek bir fikrim yok. Zaten ikisi arasındaki yakınlığı da bir türlü çözemiyorum. Lisa'ya sarılan Tae hyungu gördüğümde arabadan inip Lisa'nın yanına adımladım. Ben yanlarına gittiğimde Tae hyung çoktan arabaya binmişti. Ona hoşçakal demek için sarıldığımda Tae hyung gitmişti. Geri çekilip yüzüne baktım. Anlamadığım bir ifadeyle bana bakıyordu. Tae hyungla aralarında olan şeyi biliyorum. O yüzden onu fazla zorlamadım. Sonuçta o benim abim. Ona ihanet etmek istemem tabiki. Ama yine de Lisa'ya olan hislerim gerçek. Bunu ona da söyledim. Bana söylediği şey ise "Tae'ye onu bekleyeceğime söz verdim. " olmuştu. Şimdi ise Tae hyung çıkmıştı. Yani onu bekleyeceğine dair söylediği sözünü tutmuş oldu değil mi? Yine de onun kafasını daha fazla karıştırmak istemiyorum. Üstelik evinin önünde olduğumuzu düşünürsek burda resminizi çekebilecek birçok magazinci olabilir.
"Hadi eve git. Akşam seni ararım. "
"Tamam. Dikkatli olun. "
Başımla onayladım. O eve girene kadar bekledikten sonra arabaya geri döndüm. Şu sıralar Lisa'ya daha fazla önem vermem gerekiyor. Tae hyungun kafasını karıştırmasına izin veremem. Üstelik onu bekleyeceğine dair söz vermesini de göze alırsak. Ama diğer yandan da iki sene önce ona Tae hyungdan daha fazla önem gösteriyordum. Ve Tae hyung hapise girdiğinde bu arttı. Yine iki sene boyunca bana aynı kelimeleri söyleyip durdu. Şu saçma sözden bahsedip durdu. Dalgınlığıma anlamış olan Jimin hyung bana döndü.
"Noldu? Lisa'yla alakalı bir sorun mu var? "
"Hayır. Sorun Tae hyung. "
"Aaa anladım. Hapisten çıktığı için Lisa'nın aklını karıştıracak diye korkuyorsun. "
"Evet. Bu konuda çok şanslısın. Aramızdan hiçbiri Rose'ye karşı bir şey hissetmiyor. "
"Evet biliyorum. " diyerek alaycı bir gülüşle karşılık verdi. Keşke Jimin hyungla Rose kadar rahat bir ilişkim olsaydı. Benim Lisa'yı Tae hyungdan kıskanmam gibi sorun yaşayan YoonGi hyungla konuşsam daha iyi olacaktı. Tae'nin büyük ihtimalle bu olanlardan haberi yoktur. YoonGi hyung da Jennie'yi bıraktığında Jennie'ye olan hisleri açığa çıkan bir HoSeok hyungla karşılaştık. Her şey hastahaneden çıktıktan sonra yaşanmıştı. Jennie'yi bırakan YoonGi hyungun rahatlıkla yanımıza dönmesine rağmen Jennie ağlıyordu. Bunu gören HoSeok hyung da yanına gitti. İşte o olaydan sonra ondan hoşlanmaya başladı. Şimdi neler olacak ben de bilmiyorum. Tıpkı ben, Lisa ve Tae hyunga ne olacağını bilmediğim gibi. Gerçek bir erkek gibi adil olarak karşılaşmalıyız bu konuyla. Sonuçta biz senelerdir birbirimizi tanıyoruz ve bir kız için aramız bozulamaz. Bunu hepimiz biliyoruz. Kız kimi seçerse diğeri de boynunu eğip çekilmeli. Sorun şu ki eğer bu ben olursam gerçekten çekilebilir miyim? Sonuçta iki sene boyunca beni beklettiği için ona karşı duygularım her geçen sürede artmıştı. Şimdi birisi benden onu bırakmamı isterse yapabilir miyim bilmiyorum. Üstelik benim gibi utangaç birisi hoşlandığını söylüyorsa onu seçmemek büyük bir kötülük olurdu. Ona ondan hoşlandığımı söyleyene kadar canım çıkmıştı zaten. Bir de onu beklemek beni her gün öldürdü.
"Hadi geldik. "
Düşüncelerimi bölen Jimin hyungun sesi oldu. Önce beni bırakmaya karar vermişlerdi.
"Önce seni bırakalım. Ben Daegu'ya gidiyorum. YoonGi hyunga. "
Şaşkınca bakan yüzüyle sordu. "Anlamadım. Neden? "
"Onunla konuşmama gereken konu var. "
"Tamam öyleyse. Şoför bey duydunuz mu? "
"Duydum efendim. "
Bütün yol boyunca Jimin hyung bana konuyu sormadı. Ben de anlatmadım. Ne diyeceğim ki zaten? Susmayı tercih ettim. Jimin hyungun evine geldiğimizde ona hoşçakal dedim. Uzun bir yolculuktu. Sonuçta Seul'dan buraya kadar gelmek kısa sürmüyor. Şimdi ise Busan'dan Daegu'ya gitmek. Sanırım akşam olduğunda oraya varırız. Hatta belki sabah olduğunda. Tamam abartmayalım. Bütün yol boyunca kafamda konuşmalar yazdım. YoonGi hyunga söyleyeceğim her şeyi bir bir düşündüm ve ayarladım. Onun söyleyebileceği şeyleri de kafamda tarttım. Büyük ihtimal Jennie'yi unuttuğu için bana çok yardımcı olamayacaktır. Sonuçta Jennie'ye karşı bir şey hissetmiyorsa HoSeok hyungla aralarında yaşananları önemsemiyordur.
"Geldik efendim. "
Camdan dışarıya baktım. Ardından şoföre dönüp teşekkür ettikten sonra kapıyı açıp çıktım. Önümdeki apartmana doğru ilerledim. Eve gitmek yerine buraya mı geldi yani? Bu hyung müziğe tapıyor gerçekten. Yavaş adımlarla apartmana girip onun stüdyosuna ilerledim. Kapıyı çaldığımda açması uzun sürdü. Sanırım ağır adımlarla geldi. Beni gördüğünde şaşkın bir şekilde bakmaya başladı.
"Jungkook? Ne işin var burda? "
"Bir hyungun tavsiyesine ihtiyacım var. "
"Ve bu hyung benim çünkü.... "
"Sensin çünkü seninle aynı şeyleri yaşıyorum. Artık içeriye girebilir miyim? "
"Gel. " diyerek kapının önünden çekildi. Ben de içeriye doğru adım attım. Daha önceden aldığı yerden taşınmıştı. Eski yerine göre daha büyük bir stüdyoda kalıyordu. Kapıdan girince biraz ilerde mutfak vardı. Koltukların olduğu yerle mutfak yan yanaydı ve onları ayıran duvar vardı. Oraya doğru yürüdüm. Koltuklardan birisine oturdum. Arkamı döndüğümde onun da bana doğru geldiğini gördüm. Arkama doğru yaslandığımda o koltuğa oturmuştu. Gülümseyerek yüzüne döndüm.
"Burası güzel olmuş. Eskisinden daha geniş. Beğendim. "
"Lafı dolandırma da anlat hadi noldu? "
"Jennie'yi unuttun mu? Aradan iki sene geçti unutmuşsundur bence. "
"Nerden çıktı şimdi bu? "
"Ben Lisa'dan hoşlanıyorum. Ve şimdi Tae hyung ortaya çıktı. Onun dikkatini dağıtacak diye korkuyorum. Sen Jennie ve HoSeok hyungu bir arada gördüğünde ne hissediyorsun? "
Kafasını eğdi. Biraz düşündü. Sonra tekrar yüzüme doğru döndü. İfadesinden bir şey anlayamıyordum.
"Her saniye içten içe özlüyorum. Ve onu kaybettiğim için kendime küfürler ediyorum. "
İşte bunu YoonGi hyundan duymayı beklemiyordum. İki sene boyunca Jennie ona yalvarmasına rağmen onu kabul etmemişti ve şimdi bunları söylüyor olması biraz garipti. Ben onun Jennie'yi çoktan unuttuğunu sanıyordum ama öyle değilmiş demek ki. O zaman neden Jennie'yi affetmedi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing With Fire
Fanfiction[TAMAMLANDI] İkinci kitap Blood Sweat & Tears'a beklerim ^_^ *** "Hyung seni görmeye ihtiyacım var. " "Sorun ne? Nerdesin? " Beni daha telefonu açtığım gibi endişelendirmişti. Daha merhaba ya da alo demeden beni görmeye ihtiyacı olduğunu söylemişti...