Bölüm 62

473 58 7
                                    

BTS'in yeni logosunu ve şarkısını nasıl buldunuz? Ayrıca BTS isminin anlamı da değişmiş. Önceden Bulletproof Boy Scouts anlamındaydı. Artık anlamı Beyond The Scene yani Sahnenin Ötesinde. Ayrıca iki logoyu birleştirince ortaya da bir kapı çıkıyor. Biraz araştırırsanız logonun ne kadar anlamlı olduğunu görebilirsiniz. Ben gerçekten çok beğendim. Ve Ağustos'ta olacak come back de Eylül'e ertelenmiş. Benden bu kadar size iyi okumalar...

Jimin

Herkesi uğurladıktan sonra koskoca evde yalnız başıma kalmıştım. Sabahın erken saatinde kalktığım için uykum da vardı. Tekrar yatmak yerine biraz pratik yapmaya karar verdim. Telefonumdan sürekli dinlediğim şarkılardan bazılarını bir liste hazırlayarak çaldım. İçimden geldiği şekilde dans ediyordum. Zaten şarkıların ritmini de bildiğim için ayak uydurabiliyordum. Dakikalar sonra iyice terlemiştim ve yorulmuştum. Şarkıyı durdurmadan banyoya ilerledim. Kısa bir duş almak istiyordum. Evde yalnız olmak gerçekten sıkıcıydı.

Banyoya gidip duş aldıktan sonra üstümü giyindim. Odamda yatağa uzanmışken aynı zamanda telefonumda sosyal medyada geziniyordum. Uzun zamanımı da telefonda geçirdim. Gerçekten yapacak bir şey yoktu. Bu yüzden Rose'yi aradım. Şaşırdım çünkü erkenden açtı. Yeni şarkıları yüzünden çok çalışıyordu ve boş vakti yoktu.

"Günaydııın! " diyerek heyecanla açtı telefonu. Ben de aynı şekilde karşılık verdim.

"Her zamanki gibi erkencisin. Neden bu saatte uyandın? "

"Şirkete gitmem gerekiyordu. Sen nerdesin? "

"Bildiğin gibi müzik videosunun işi bitti sayılır. Bugün son gün. "

Şarkılarını ben de heyecanla bekliyordum. Bana bile söylememişti. En çok merak etmemin sebebi de şarkıyı yazarken onun da işin içinde olduğunu bilmemdi. Ayrıca bana bazı yerleri yazdığını söyledikten sonra beni düşünerek yazdığını söylemesi beni daha da heyecanlandırmıştı.

"Pekala işin ne zaman bitiyor? "

"Bilmiyorum neden? "

"Evde yalnızım ve canım sıkılıyor. Bişeyler yaparız diye düşündüm. "

"Tamam o zaman işim bitince seni ararım. "

"Bekliyorum. "

Telefonu kapattıktan sonra daha da heyecanlandım. Hemen üstümdeki ev kıyafetlerini çıkartıp daha havalı bişeyler giydim. Saçlarıma şekil vermeden önce koşarak mutfağa ilerledim. Şansıma dolapta birkaç bişey vardı. Telefonumdan bazı yemek tariflerine bakmaya karar verdim. Ne zaman geleceğini bilmediğim için kolay bişeyler yapmayı düşünüyordum. Geldiği zaman suyu kaynatıp kısaca ramen yapabilirdik. Bu yüzden ben de pirinç keki yapmaya karar verdim. Dolaptan pirinç ununu çıkarttım. Aynı şekilde yağı, tuzu ve bir kabı da. Kabın içine unu koyduktan sonra yavaşça su ilave ederek karıştırmaya başladım. Ardından tuzunu da koydum. Hamuru biraz yoğurduktan sonra bir tencerede su kaynatamaya başladım. Su kaynarken hamura şekil verdim. Sonra da kaynayan suyun içine koydum. Sırada sadece pişmesini beklemek vardı. Onların pişmesini beklerken de ortalığı toparladım. Tam bir ev hanımı gibiydim. Pirinç kekleri de hazır olduğunda tabağa koydum. Odama çıkıp saçımı da yapmaya başladım ve tam hazır olduğunda salona döndüm. Rose de tam vaktinde beni arıyordu.

"Jimin benim işim- "

O konuşmasına devam etmeden ben konuşmaya başladım. İşim dedikten sonra zaten ne diyebilir ki? Geleceğini söyleyecektir.

"Harika sana konum atacağım ve buraya gel. "

"Jimin ben- "

"Acele et ama. Sana ufak bir sürpriz hazırladım. "

"Jimin beni dinler misin? "

Doğru ya başından beri onu bölüp duruyordum.

"Tabi özür dilerim. Seni dinliyorum. "

"İşim bitti. "

Tamam işte. Bunu söylemesine ne gerek var? Ben zaten biliyorum işinin bittiğini. İşi bitmiş ama söyleyecekleri bitmemişti. Konuşmaya devam etti.

"Ama gelemeyeceğim. Bir işim çıktı. Özür dilerim. "

O kadar heyecanım boşuna gitmişti ve şahsen üzülmüştüm. Ama tabiki bunu ona belli etmedim. 

"Sorun değil. Başka zaman buluşuruz. İşlerini hallet. Sen en iyisisin bu yüzden en iyisini yap. Tamam mı? "

"Tamam da kırılmadın mı? "

"Hayır tabiki. "

Yalan söylemiyordum. Ona kırılmadım. Sadece gelmemesine üzüldüm o kadar.

"Tamam o zaman. Seni seviyorum. "

"Ben de. "

Telefonu kapattıktan sonra koltuğa bırakıp tekrar odama yöneldim. Çıkarttığım ev kıyafetlerini geri giydim. Mutfağa gidip yaptığım pirinç keklerini yemeyi düşünüyordum. Düşündüğüm gibi de yaptım. Masaya oturup yemeye başladım. Bir yandan da düşünüyordum. Rose ve ben.

O çıkışlarından bu yana daha da ün kazandı. Şu an herkes ismini biliyor ve çok yoğun bir programı var. Ben ise daha yeni staja başlayan çıkış yapacağı belli bile olmayan Busan'lı bir çocuğum ve kimse beni tanımıyor. Onun yoğun programları var. Benim ise tek yaptığım evde oturmak. Ona hazırladığım yemeği bile kendi başıma yiyiyorum. Bu gün geçtikçe daha kötü bir hal alacak. Yakında turlara çıkmaya başlayacak. Japonya, Çin, Amerika... Şarkılarıyla herkes onu tanıyacak. Belki Kore'de bile çok fazla vakit geçiremeyecek. Hatta belki Kore'de olduğunda bile onu göremeyecek hale geleceğim. Ben stajyerlik yaparken o hayranlarının önünde şarkılar söyleyecek. Sevgilisi olduğunu kimse bilmediği için ona çok fazla yakın olmaya çalışan erkek olacak. Şimdiye kadar bunları hiç düşünmüyordum ama daha önce hiç beni böyle bırakmamıştı. Daha önce hiç programı bu kadar yoğun olmamıştı. İki gündür belki de üç bilmiyorum deli gibi çalışıyor. Hatta belki daha önce de böyle çalışıyordu ama bana belli etmiyordu. Peki ben onun bu ünüyle yaşayabilecek miyim? Gerçekten neden birden bire bunları düşünmeye başladım? Kendine gel. Rose'yi seviyorum değil mi? Önemli olan bu. Ona güveniyorum. Ayrıca Skype üzerinden de konuşabiliriz. Ya da FaceTime. İki insan birbirini sevdiği zaman onları hiçbir şey ayıramaz. Hem belki ben de çıkış yapacağım ve artık insanlara bir sevgilisi olduğunu söyleyebilir. Sonuçta ikimiz de ünlü olmuş olacağız. Her şey daha güzel olacak. Bir staja başlayayım da. Belki kısa süre sonra çıkış yaparız. Belki her şey hemencecik düzelir. Sözleşmeyi de okumadım ama sevgili yasağı var mıdır onlarda olduğu gibi? Bilmiyorum. Bu en son düşüneceğim şey. Yasak olsa da kimseye söylemeden devam ederim. Bir yasak bana engel koyamaz.

Yemeğimi bitirdikten sonra tabağı da makineye koyduktan sonra odama geri çıktım. Bütün gün yaptığım şey evin içinde odamdan mutfağa yürümek oldu resmen. Arada bir de salona uğradım. Gerçekten çok sıkıcı. Odama vardığımda da kendimi yatağıma attım. Az uyuduğumu söylemiştim. Hala uykusuzum. Bu yüzden kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Playing With FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin