Jungkook
Lisa geldiğinde heyecandan konuşabileceğimi bile düşünmüyordum. Hayatım boyunca hep utangaç bir insan oldum. Yanımdan bir kız geçtiğinde ona dönüp bakamazdım. Kızlarla göz kontağı bile kuramıyordum. Ama ona gelince gözlerimi gözlerinden ayırmak istemiyordum. Karşımda otursa bütün gün onu izleyebilirdim. Lisa benim ilk aşkımdı. Yani eğer benimle birlikte olursa ilk aşkım olacak. Olmazsa platonik olarak kalacak ve unutmak zorunda kalacağım.
Karşıma oturdu. Yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı. Benimle kötü bir şey konuşacağı belliydi. Bu konu onu üzüyor olmalı ki biraz da üzgündü. Onun üzgün olmasına dayanamıyordum. Karşılıklı oturuyorduk. Ben de kalkıp yanına oturdum. Dizlerinin üzerinde olan ellerine bakıyordu. Ellerini ellerimle kavradım. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Ellerini tutan ellerimden birisini yüzüne yaklaştırdım. Yanağına uzanırken de "Ne oldu? Canını sıkan ne? " dedim. Bana bakan gözleri tekrar aşağıya bakmaya başladı. Onu bu kadar üzen ne olabilir ki? Ellerini elimden çekmesiyle benimle alakalı bişeyler olduğunu anladım. Acaba Tae hyung mu? Ona mı gitti? Düşüncelerimle kendimi boğmadan yüzüne bakıp açıklama beklemeye karar verdim.
"Lisa anlat artık. Ne oldu? "
Açılıp kapanan ağzından sonunda kelimeler dökülmeye başladı.
"Haberleri gördün mü? Seninle benim hakkımda olan. "
Bizim hakkımızda haber mi çıkmış ki? Ayrıca en fazla ne olabilir ki? "Hayır. " diye cevaplarken cebimden telefonu çıkarttım. Aramaya Lisa'nın adını yazdıktan sonra çıkan haberlerden birisine tıkladım. Başlığı görmemle şok oldum. Dönüp Lisa'ya baktım.
"Lisa ben özür dilerim. Gazetecilerin orda olabileceğini tahmin edemedim. "
Gerçekten aklıma bile gelmemişti. Onunla birlikteyken onun bir idol olduğunu unutuyordum. Sanki iki yıl önce bize kafa tutan Lisa karşımda duruyormuş gibi. Oysa ki o artık herkes tarafından tanınıyor.
"Jungkook ben seninle daha fazla görüşemem. Kusura bakma. "
Duyduğum kelimelerle gözlerim büyüdü. Yüzüne bakmaya başladım. Bana ne olduğunu bilmiyorum ama gözlerim dolmaya başlıyordu. Onun önünde ağlamamak için kendimi tuttum. Gözlerimi kapatıp gözyaşlarımı geri yollamaya çalıştım. Derin bir nefes alıp verdim. Beynimde söylediği tekrarlarken o konuşmaya devam etti.
"Haberler yayınlandığında menajerim aradı. Güzel bir azar yedim. Şirket zaten birileriyle birlikte olmamıza izin vermiyor. O yüzden bu konuyu basınla konuşup seninle liseden arkadaş olduğumu ve şans eseri orada karşılaştığımı söyleyeceğim. Eğer bir daha yollarımız çakışmazsa şüphelenmezler. "
Hala yorum yapmadan yüzüne bakıyordum. Şirket izin vermiyor demek. Lise arkadaşı demek. Her şey o kadar güzel ayarlanmış ki benim haberim olmadan, bana sadece verilen rolü oynamak düşüyor.
"Peki ya Tae hyung. Ona ne diyeceksin? Eğer onun yüzünden benimle görüşmek istemiyorsan söylemen yeterli. "
"Hayır. Yanlış anladın. "
"Tae hyungla görüşmediğiniz sürece sorun yok değil mi? İkimiz arasında seçim yapman gerekiyordu. Benimle görülmenden faydalanıp Tae hyungu seçeceksin öyle değil mi? "
"Jungkook saçmalıyorsun. "
"Tabi ya ben saçmalıyorum. Benim sevgimin ne önemi var ki? Orda Tae hyung varken ben kimim ki? Önce ona söz verdin. Sonra bana yakın davrandın. Şimdi o çıkınca bir daha ona dönüyorsun. Baya güzel kullandın ikimizi de. Aferin sana! "
Kurduğum cümlelerle yüzüme bir tokat yedim. O an sinirle söylediğim sözlerin farkına vardım. Yüzüne döndüm. Bana bakan yüz ifadesi beni olduğum yerde yerin dibine sokuyordu. Oturduğu koltuktan hiddetle ayağa kalktı. Peşinden kalktım. "Lisa dur! Sinirle söyledim. Özür dilerim. " gibi kelimelerle arkasından bağırmama rağmen beni önemsemedi. Hatta Jennie'yi bile önemsemeden evden çıkıp gitti. Ben de Jennie ve YoonGi hyungun yanına mutfağa doğru gittim. Duvara yaslanmış ve onu öpmek için yaklaşan YoonGi hyungu gördüğümde ortamı bozmak istemesem de bozmak zorundaydım.
"Jennie. "
Adını seslendiğim gibi ikisi birden anında birbirinden uzaklaştı. Küçük çaplı bir panik yaşayan Jennie'ye o halleri yüzünden gülen YoonGi hyung karşımda duruyordu. "Ne oldu? " diye cevap verdi Jennie.
"Biz Lisa'yla biraz tartıştık da. O da gitti. Tabi siz anın etkisinden sesleri falan duymadınız herhalde. Onu yalnız bırakma diyecektim. Çok üzgün olduğumu da söyle. "
"Tabi tabi. Tamam. Hemen gidiyorum ben. Zaten gidecektim. "
Başımı alayla evet anlamında salladım. Jennie de koşar adımlarla yanımızdan ayrılıp evden çıktı. YoonGi hyungun yüzünde gülen bir ifade vardı. Buzdolabına doğru uzanıp su şişesini çıkarttım. Bu yaşananlardan sonra soğuk bir su iyi gelecekti. Bir şişeyi bitirdikten sonra arkama YoonGi hyunga döndüm.
"Yavaş şişeyi de yeme. "
Söylediğine cevap vermeden şişeyi çöpe attım. Salona doğru ilerledim. Peşimden de YoonGi hyung geldi. Koltuklara oturduğumuzda bana neler olduğunu sordu. Her şeyi tek tek anlattım. Haksız olduğumu biliyordum ve bunı duymaya ihtiyacım yoktu. Yine de anlattım. Bitirdiğimde bana "Aptalsın! " diye cevap verdi. Aptal olduğumu ben bilmiyorum sanki. Aptalın en önde gideniyim hem de. Ama bir an sinirle hepsini söyledim. Beni bırakıyor olmasına dayanamadım. Gidiyor olmasını kabullenemedim. Onu bir daha görmeyecek olmak yaptırdı bana bunları. Söylediğim sözler ise onun daha çabuk gitmesine neden oldu. Gitmesin diye uğraşayım derken giderken kullanacağı kapıyı açtım resmen. Buyur git dedim ona. Kalbim acıyor.
"Ne yapacağım hyung? "
"Öncelikle beni Jennie'yi öperken görürsen bizi ayırmayacaksın. "
Ortamı yumuşatmaya çalışıyordu ama olmuyordu. Şu an kim ne derse desin bu ortam yumuşayamazdı.
"Bu konuda yapacağın bişey yok Jungkook. Gitmesine izin vereceksin. "
Yapamıyorum ki. Yapabilsem keşke. Başka bir yol olmalı. Onu bana getirecek başka bir yol olmalı.
"Özür dileyip kendini affettir. Sonrasına karışma. Bunu mesleği için yapmak zorunda. Hayranları için yapmak zorunda. "
Ben idol olsam böyle yapar mıydım diye düşündüm. Sanırım Lisa'yı hiçbir şeye değişmezdim. Ama o gözünü bile kırpmadan bunu yapabilmişti. Nasıl unutacağım? Nasıl kendimi affettireceğim? Nasıl vazgeçeceğim? Ne yapacağım?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing With Fire
Fanfiction[TAMAMLANDI] İkinci kitap Blood Sweat & Tears'a beklerim ^_^ *** "Hyung seni görmeye ihtiyacım var. " "Sorun ne? Nerdesin? " Beni daha telefonu açtığım gibi endişelendirmişti. Daha merhaba ya da alo demeden beni görmeye ihtiyacı olduğunu söylemişti...