Bölüm 22

767 96 1
                                    

YoonGi

Biz burada HoSeok'un çıkmasını beklerken bir de Jungkook beyin kanamasından içeriye alınmıştı. Bu kadar acı yetmiyor mu? Bu kadar üzüntü yetmiyor mu? Bu yaşananlar yetmiyor mu? Gözlerim dolmaya başladığında onların yanından ayrıldım. Koşarak hastahaneden çıkmayı hedefliyordum. Arkamdan gelen sesleri de önemsemedim. Dışarı çıktığım gibi çevirdiğim taksiye uzak bir yeri tarif ettim. Oraya doğru ilerlerken aklıma takılan küçük bir şey oldu. Bu kadar olay yaşadık ama ortalarda olmayan sadece bir kişi vardı. Tae. Gerçekten o neredeydi. Telefonumu çıkartıp numarasını tuşladım ancak kapalıydı. Ardından Jin hyungu aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı.

"Efendim YoonGi? "

"Tae'yi arayıp haber verdin mi? "

"Evet aradım ama açmadı. Evde de yoktu. Belki dışarı çıkmıştır dedim. Şu an şirketteyim ama sen de eve bak istersen. "

Akşam olmuş şirkette ne işin var be hyung?

"Tamam hyung. "

"HoSeok'a noldu çıktı mı? "

"Hayır hala ameliyatta. "

"Tamam. Bir şey olursa haber ver. Kapatıyorum. "

Telefonu kapattıktan sonra Jungkook'un durumunu söylemediğim için kendimi biraz kötü hissettim. Ama sonra ona söylesem üzülecekti onu üzmedim diye rahatlattım kendimi. Sonuçta yapması gereken işler vardı. Kafasını böyle şeylerle doldurup üzmemeliydim. Taksiyi kullanan adama doğru döndüm. Adresi değiştirip evin adresini verdim. Evden uzaklaştığımız için oraya varmamız uzun sürmüştü. Yol boyunca Tae'yi aradım ama hala kapalıydı. Belki eve gelmiştir ve uyuya kalmıştır diye düşünüyordum. Nedense hiç endişelenmiyordum. Eve vardığımda kapıyı açan kızlara Tae'yi sordum. Onların da haberi yoktu. Kapısının da kilitli olduğunu söylediler. İşte şimdi endişelenmeye başladım. Koşarak odasının kapısına gittim. Birkaç kez zorlayıp açmaya çalıştım ama gerçekten kilitliydi. Kapıya vurarak adını haykırmaya başladım. Bağırmama rağmen içeriden ses gelmiyordu. Birden sabah ettiğimiz kavga geldi aklıma. Ona söylediklerim. Onun bana söyledikleri. Koşarak aşağıya indim.

"Çabuk bana Tae'nin odasının yedek anahtarını verin! Çabuk!! "

Koşarak bana anahtarı getirdiklerinde hızlıca odaya döndüm. Kapıyı şiddetle açtıktan sonra odanın içini karış karış ettim ancak Tae hiçbir yerde yoktu. Kahretsin! Tam çıkacağım sırada masasının üzerinde duran beyaz kağıt dikkatimi çekti. Yapmış olamazsın Tae. Polise mi gittin? Yapamazsın. Kağıdı elime aldığım gibi hızlıca açtım.

Sevgili Ağabeylerim ve kardeşim Jungkook,
Benim yüzümden şu hafta birçok şey yaşadınız. Size daha fazla yük olmak istemiyorum. Zaten bu yükle sizinle de yaşayamıyorum. Benim yüzümden yalancı şahitlik yapan o kızın yaşadıkları, sizin benim yüzümden düzeninizi bozmanız ve vicdanımla her gece ettiğim kavgalar bana ağır geliyor. Size anlatmaya çalıştım ama dinlemediniz. Dinleseniz de önemsemediniz. Bu yüzden sizinle kalamam. Siz de benim yüzümden bu evde kaldığınıza göre eski yaşantınıza geri dönün. Eskisi gibi yaşayın. Böyle bir şey hiç yaşanmamış gibi. Kızları da rahat bırakın. Merak etmeyin. Ben de polise gitmeyeceğim. Bu vicdan sesiyle, içimdeki kavgalarla ben de hayatıma devam edeceğim. Yaptığınız her şey için teşekkür ederim. Hoşçakalın.
Sevgiler TaeTae...

Kahretsin Tae!! Kahretsin! Kağıdı tekrar katlayarak cebime koydum. Hızlı adımlarla evden çıktım. Telefondan NamJoon'un numarasını tuşladım.

"Efendim hyung? "

"Jungkook'la HoSeok nasıl? "

"İyi haber. İkisi de çıktı. Yoğun bakımdalar. Doktor iyi olduklarını söyledi. "

Sonunda iyi bir haber. Sonunda içimi rahatlatacak cümleler.

"Tamam. Ben gelicem sen Jimin'in yanında ol. Tamam mı? "

"Tamam. "

Telefonu kapattıktan sonra Jin hyungu numarasını tuşladım.

"Hyung acil durum. "

Açtığı gibi böyle konuşmam onu endişelendirecekti biliyorum. Ama gerçekten de acil durum.

"Noldu? HoSeok mu? Yoksa Jungkook mu? "

"İkisi de değil. İkisi de iyi. Yoğun bakımdalar. Sorun Tae. "

"Ona ne oldu? "

"Tae gitmiş hyung. Bir de not bırakmış. İşte bu vicdanla yaşayamıyorum demiş. "

"Ne?! Nereye? "

"Bilmiyorum. Kahretsin bilmiyorum. "

"Tamam şirketteyim ben yanıma gel. Burda bir konuşalım. Bir çaresine bakarız. "

"Tamam geliyorum. "

Telefonu kapattığım gibi yoldan bir taksi çevirdim. Nereye gidebilir ki? Ailesine gideceğini düşünmüyorum. Sonuçta oraya bakacağımızı biliyor olmalı. Ya da oraya da gitmiş olabilir. Ama eğer orda değilse ve biz ailesini ararsak onları da endişelendirmiş oluruz. Ailesine Tae'ye iyi bakacağımızı söyleyerek bizle yaşanmasını talep ediyoruz ve sonuca bak. Neden böyle bir şey yaptın Tae?

Jin hyungun çalıştığı şirkete geldiğimde hızlıca içeriye girdim. Danışmada oturan bayana onu sorup hızlıca yanına ilerledim. Kapısına geldiğim odaya girdiğimde telefonla hiddetli bir şekilde konuşuyordu. Bir eli cebinde diğer elinde de telefon vardı. İçeriye girdiğimi fark ettiğinde bana döndü. Cebindeki elini çıkartıp koltuğu işaret etti. Ben de geçip oturdum. Beş on dakika içerisinde o da konuşmasını bitirip yanıma oturdu.

"Biraz önce telefonda bir arkadaşımla konuştum. Telefonunu araştırıyor böylece bulunduğu yer öğrenebiliriz. "

"Harika haber. "

"Ancak telefonun kapalı olması daha fazla uğraştıracak. Yani normalde yarım saatte bulabiliyorlarsa bir saat uğraşacaklarmış. "

"İşin sonunda onu bulalım da isterse bir gün uğraşsınlar. "

"Doğru söylüyorsun. Çocuklara bundan haber vermeyelim. Zaten herkesin kafası dolu. Hatta işlerim de bitti. Gel hastahaneye gidelim. "

"Tamam. "

Oturduğumuz yerden kalkıp odadan dışarıya çıktık. Dışarıya çıktığımızda Jin hyung arabanın sürücü koltuğuna geçti. Ben de yanına oturdum. Bir taraftan gelen iyi haberler diğer taraftan kötü haberler. Umarım işin sonu iyi biter.

Playing With FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin