Lisa
İçeriye giren çocuğun alnımı öpüp çıkmasıyla küçük çaplı bir şok yaşadım. Bu çocuk benim neyim oluyordu ki alnımı öpecek kadar yakındık? Ve madem bu kadar yakındık neden onu hatırlamadığıma sevindi? Daha ben bişey diyemeden bir de dışarıya çıkmıştı. Keşke her şeyi hatırlayabilseydim. Yanımdaki unnielere döndüm. Parmağımı kaldırıp kapıyı gösterdim.
"O çıkan çocuk. Kimdi? "
İkisi birden birbirine baktı. Nasıl anlatacaklarını bilmiyor gibilerdi. Bunu anlatmakta ne var ki? Bana sadece onun kim olduğunu söyleyeceksiniz.
"O Kim TaeHyung. Uzun bir tanışma hikayesi var. Bunları sana sonra anlatırız. "
Sonunda cevap veren Rose unnie oldu. Ben hasta olduğuma ve daha burada olduğumuza göre anlatmasında bir sakınca olamazdı değil mi? Önümüzde bolca vakit var.
"Benim vaktim var. Anlatın bana. "
"Rose sen anlat. Ben dışardayım. "
Jisoo unnie anlatma sorumluluğunu tamamen Rose unnieye bırakıp dışarıya çıktı. Ardından da kapıyı kapattı. Rose unnie yanıma gelip elimi tuttu. Bu kadar abartacak ne olabilirdi ki? Sadece bir erkekle tanıştım ve bunu bana anlatacaksınız.
"Eski sevgilim falan mı o? Ayrılınca çok üzüldüm diye mi bu kadar anlatmak istemiyorsunuz? Rahat ol. Sonuçta onu hatırlamıyorum. Eğer anlatırsan üzülmem. "
"Keşke sadece eski sevgilin olsaydı Lisa. "
Tamam beni korkutuyordu. Bu da yüzümdeki ifadeden anlaşılıyor olmalıydı. Ağzını açıp konuşmaya başladı.
"Biz hep beraber bir partideydik. Dönüşte Jennie unnie bizi bıraktı. Sen de küçük bir olaya tanık olmuşsun. Evine doğru yürürken kapısı açık olan bir ev ile kar- "
Rose unnienin laflarını bölen dışarıdan gelen bağırışma sesleri oldu. Ve gelen ses Jisoo unniedendi. Neler söylediğini tam olarak anlamıyorduk. Hastahane ortamı olduğu için fazla bağıramıyordu. Ama sesi içeriye gelecek kadar yüksekti. Sesin geldiği yöne yani kapıya dönüp sonra tekrar Rose unnieye döndüm. Elimi tuttu.
"Sen dur. Ben bakayım. Sakin ol tamam mı? "
Kafamı evet anlamında salladım. Rose unnie alnıma bir öpücük kondurarak odadan dışarıya çıktı. Onun çıkmasından bir beş dakika kadar sonra ise sesler kesildi. Hala Jisoo unnienin bağırdığı kişiyi merak ediyordum. Hasta olmak gerçekten çok kötü. Bildiğim tek şey isimleri ve aramızda yaşananları hatırlamıyorum. Yine de o dışarda bağırdığı zaman sinirli olduğu için üzülüyorum. Sanırım hafızam çalışmasa da iç güdülerim iyi çalışıyor. Düşüncelerim açılan kapı ile bölündü. İçeriye Jennie unnie geldi. Gözlerinin kırmızılığından bir şeye üzüldüğü belliydi. Yattığım yatakta oturur vaziyete geldim. Kapıyı girdikten sonra kapatıp yanıma geldi. Yatağın köşesine oturup göğsüme doğru yaslandı. Elleri belimi bulup gözlerini kapattı. Bir sarılmaya ihtiyacı olduğundan ben de hemen ona sarıldım. Neler olduğunu hala bilmiyordum. Ancak üzgün olması benim de üzülmeme yetiyordu. Elimin biriyle saçlarıyla oynamaya başladım.
"Keşke ben senin yerine hafızamı kaybetseydim. Çok şanslısın. "
Tam aksine değildim. Önceden sevdiğim ya da nefret ettiğim insanları hatırlayamamak, ne yerim ne yemem hatırlayamamak, umutla bakan gözlere seni tanımıyorum demek bence çok zordu. Bir de böyle olaylar yaşandığında üzülen tarafın neden üzüldüğünü bilmeyip teselli bile veremiyordum. Bu yüzden neler olduğunu öğrenmem gerekiyordu.
"Anlatmak ister misin? "
"Çok uzun Lisa. Bu olayı bizim anlatmamız yerine senin hatırlaman daha iyi olacaktır. "
Hm gibi onaylayıcı bir ses çıkarttım ağzımdan. Kapalı gözlerini hala açmamıştı. Bir süre sonra orada uyuya kaldığını fark ettim. Ben de hiç kıpırdamadım. Onu rahatsız etmek istemiyordum. Kapı açıldı. İçeriye Jisoo ve Rose unnie geldi. İkisi de koltukla oturdu. Benden önce konuşan Jisoo unnie oldu.
"Sana bişey anlattı mı? "
Kafamı hayır anlamında salladım. Önemli olan şu an bu muydu? Bana anlatıp anlatamaması mı? Aralarında bir olay geçiyor ve benim hiçbir şeyden haberim yok. Kimse bişey anlatmıyor. O kızgın, Jennie unnie üzgün ve nasıl önemli olan benim haberimin olup olmaması olabiliyor?
"Neler oldu dışarıda? "
"Önemli bişey yok. "
"Önemli bişey yok mu? Senin bağırış seslerini duydum. Jennie unnie içeriye girdiğinde gözleri kıpkırmızıydı. Ama önemli bişey yok öyle mi? "
"Evet. "
"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsunuz? Bişey hatırlayamamak bu kadar iyi mi sanıyorsunuz? Hiçbir şey hatırlamıyorum aranızda bişeyler dönüyor ve anlatmıyorsunuz. Anlatmıyorsanız benimle alakalı. Ama şunu bilin siz anlatsanız da anlatmasanız da ben olanları hatırlayacağım. Kötü anılardan kaçarak bana iyi şeyleri anlatırsanız kötü anıları hatırladığımda çöküş yaşayan ben olurum. Bu kadar yakınsak bana kötü anıları da anlatıp üstümdeki yükü taşımama yardım etmeniz gerekiyor. Siz ise aksine. Kötü anıların hepsini bana bırakıyorsunuz. "
"Lisa böyle yap- "
"Yalnız kalmak istiyorum. Çıkar mısınız? "
Söylediklerimde sonuna kadar haklı olduğumu düşünüyorum. Ve haklıyım da. İstedikleri kadar kaçsınlar ben o anıları yaşadım sonuçta değil mi? Ayrıca bu olaydan daha kötü şeyler de yaşamışımdır. Neden bu olayı anlatmamakta ısrar ediyorlar anlamıyorum. Göğsümde oluşan hareketlilikle Jennie unnienin uyandığını fark ettim. Kafasını yavaşça kaldırdı.
"Benim de çıkmamı istiyor musun? "
"Hayır senin kalıp bana her şeyi anlatmamı istiyorum. "
Kafasını tamam anlamında salladı. Sonunda yanımda olan biri.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing With Fire
Fanfiction[TAMAMLANDI] İkinci kitap Blood Sweat & Tears'a beklerim ^_^ *** "Hyung seni görmeye ihtiyacım var. " "Sorun ne? Nerdesin? " Beni daha telefonu açtığım gibi endişelendirmişti. Daha merhaba ya da alo demeden beni görmeye ihtiyacı olduğunu söylemişti...