Bölüm 21

852 100 13
                                    

Rose

Lisa daha iyi olduğu için hepimiz mutluyduk. Yoğun bakımda gözlerini kapatmış yatıyordu. Hepimiz uyanmasını bekliyorduk. Sabahtan beri buradaydık. İçimden bir ses bütün geceyi de burada geçireceğiz diyordu. Ne kadar durumu diğerlerine göre iyi de olsa sonuçta bir ameliyat atlattı. Aldığı narkozdan biraz daha uyuyacağını tahmin edebilirdim. Hemşirelerden de Jungkook'un çıktığını ancak HoSeok'un hala ameliyatta olduğunu öğrenmiştim. Jungkook'un başında ise Jimin bekliyordu. Aramızda pek mesafe yoktu. Ancak o kadar odaklanmış bir şekilde odanın camından içeriye bakıyordu ki bizim burada olduğumuzu fark etmemişti bile. Yanına doğru ilerledim. Jimin'in yanına doğru ilerlemek bana garip hissettiriyordu. Ancak engellemeyeceğim bir şey değildi. Ve yanına vardığımda ise hala beni fark etmemişti.

"Jimin? "

Adını söylediğim gibi dönüp bana baktı. Yüzündeki ifadeden Jungkook ve HoSeok için ne kadar endişelendiğini görebiliyordum. Adete suratı çökmüştü. Jungkook'un ameliyattan çıktığına mı sevinsin? Yoksa HoSeok'un hala ameliyatta olduğuna mı üzülsün? Bu ikilem onu bitirmişti. Ağlamak istiyor gibiydi ama ağlamıyordu.

"Bitkin görünüyorsun. Gel biraz hava alalım. Konuşuruz. "

Kafasını sallayarak onayladı. Yanıma doğru geldiğinde beraber koridorda yürümeye başladık.

Daha sabah gayet enerjikken akşama kadar bütün enerjisinin çekilmesi ve yüzünün bu denli değişmesi beni çok şaşırtıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Daha sabah gayet enerjikken akşama kadar bütün enerjisinin çekilmesi ve yüzünün bu denli değişmesi beni çok şaşırtıyordu. Ancak onu gayet iyi anlayabiliyordum. Çünkü aynı hisleri Jennie unnie kaçırıldığında ben de hissetmiştim. İçinde kalan soru işaretleri insanı yiyip bitiriyor. Acaba yaşayacak mı ölecek mi?

Dışarıya çıktığımızda banklardan birine oturdu. Ben de gidip ikimize de kahve aldım. Yanına geçip oturdum. Uzattığım kahveyi aldı ve elinde tutmaya başladı. Bişey söylemeye çekiniyordum. Böyle bir zamanda ona ne söyleyebilirdim ki? Ne desem faydası olabilirdi ki? Söyleyeceklerimi kafamda düşünüp kendi kendime diyaloglar hazırlıyordum. Ben bunu söylesem o da şunu söyler gibi şeyler beynimi kaplamışken beni bütün zahmetten kurtarıp o konuşmaya başladı.

"Korkuyorum. "

Aslında konuşmasına şaşırmıştım. Bu da anlık tepkiyle birden ona dönüp şaşkın suratla bakmamı sağladı. Ardından hemen yüz ifademi değiştirdim.

"Jungkook iyi. Şu an yoğun bakımda. Ama HoSeok hyung hala içerde. Ya dışarı çıkamazsa? Ya... "

"Böyle bişey olmayacak. O ihtimali aklından çıkart. Tamam mı? "

"Jennie'yi aldığımızda sen o ihtimali çıkartabildin mi aklından? Ya da Lisa yoğun bakımdayken çıkartabildin mi? "

Cevap vermedim. Çünkü cevap zaten belliydi. O haklıydı. Saatler geçmesine rağmen içerde kalan sadece oydu. Kim olsa endişelenir. Kafamı aşağıya eğip sadece yeri izliyordum. Bir süre daha söyleyeceklerimi düşündüm. Kendimi hazır hissedip kafamı kaldırdığımda benim gibi kafasını gömmüş olduğunu ve sessizce ağladığını fark ettim. Ellerimi yanaklarına götürüp kendime çevirdim. Küçük bir çocuğun elinden şeker alırsın da ağlar ya. Aynı onun gibiydi. Avucumun içindeki yüzü, kapalı gözlerinden akan yaşlar ve ifadesi. Aynı küçük bir çocuk gibiydi. Yanaklarındaki ellerime gözyaşları dökülmeye başladı. Baş parmaklarımla gözyaşlarını sildim. Ardından ellerimi çekip kollarımla ona sarıldım. Kafası anında boynumu buldu ve bana sarılarak ağlamaya devam etti.

"Gözyaşlarının hepsini harcama. HoSeok çıktığında onlara mutluluktan ağlayabilmek için ihtiyacın olacak. "

Bir süre öylece kaldık. Ne kadar bilmiyorum. Beş dakika? On dakika? On beş dakika? Sonunda ağlaması durdu ve kafasını yavaşça kaldırdı. Gözünde kalan yaşları elleriyle sildi. Arından dönüp bana baktı.

"Teşekkür ederim. Yanımda olduğun için. "

Gülümseyerek yüzüne baktım.

"Peki üçünün o arabada ne işi vardı? Biliyor musun? "

"Şey galiba bunun cevabı bir süre daha karşılaşacağız olacak. "

"O ne demek? "

"Jin hyung Lisa'yı takip etmekte kararlı. Hala içinde bir endişe var. "

"Saçmalık. Ona şikayet etmeyeceğimizi söyledik zaten. "

"Ona göre bu saçmalık değil. "

Cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? Diğer abileri yüzünden kaza geçirmeleri sanırım o abiye bir ders olmuştur.

Hastahanenin açılan kapısından koşarak NamJoon geldi. Yanımızda durup eğilip ellerini dizleri üstüne koydu. Nefeslerini kontrol ettikten sonra doğruldu. Jimin ise güzel bir haber için gözlerinin içine bakıyordu.

"Hyung noldu? Anlat artık! "

"Jungkook. " diyerek uzun bir nefes daha aldı.

"Noldu Jungkook'a? Uyandı mı? "

"Hayır. Beyninde iç kanama başlamış. Onu tekrar ameliyathaneye aldılar. "

"Ne?! "

Jimin oturduğu yerden ayaklanıp koşarak hastahaneye gitti. Peşinden de NamJoon. Ben ise arkalarında öylece bakakaldım. HoSeok için endişelenirken bir de ortaya Jungkook çıktı. Ayağa kalkıp ben de hastahaneye girdim. Yoğun bakıma doğru yaklaştığımda Jennie unnie ve Jisoo unnie koşarak yanıma gelip bana sarıldılar. Tepki vermeden kaldım. Ayrıldıklarında ikisinin de yüzünde güller açıyordu.

"Noldu? "

Elimden tutup beni yoğun bakım camına getirdiler. İçeriye baktığımda gözlerini açmış olan Lisa'yla karşılaştım. Mutluluktan gözlerimden yaşlar geliyordu.

"D-doktora söylediniz mi? "

"Evet. Yarım saat kadar sonra onu görebileceğimizi söyledi. "

Ellerimle yüzümü kapatarak daha da ağlamaya başladım. Yakında normal odaya bile alınabilir. Umarım öyle olur.

Playing With FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin