AZRA'DAN
Ne kadar yorgun olduğumuzu fark etmiş olacaklar ki, İdris Baba eve gitmemizi söyledi. Oturduğumuz sandalyelerden kalktık. Ben, Selim, Erdem, Salih ve Yamaç dışarı çıktık. Koçaovalılar önden giderken Erdem ve ben arkadan yürüyorduk. Erdem bir şey diyecek gibi oldu ama Yamaç dönüp yanımıza geldi.
''Bir sorun mu var?'' dedi bir bana, bir Erdeme bakıyordu. Dönüp Erdeme baktığımda, dün geceyi gözlerinde gördüm.
12 SAAT ÖNCE
Odanın kapısı açılınca kafamı kaldırdım. ''Beni üstüne götür''dedim elinde tutan adama Sırpça. Erdem kafasını kaldırmış, bana ve adama bakıyordu.
''Ne söyleyeceksen bana söyle''diye cevap verdi adam.
''Sana söylemem gereken bir şey değil. Hadi''
Adam bir süre bana baktı sonra ''Yürü '' deyip kendisi ile arama silahı koydu.
''Azra'' Erdem arkamdan bağırırken kapıdan çıktım.
''Gelicem. Sessizce otur burada''
Kapı Erdemin üzerine kapanırken, adam beni silahı ile ittirdi. Bir odanın önüne gelene kadar yürüdük. Odanın önünde duran adamlar beni süzdüler. Sonra içlerinden biri, geldiğimi haber verdi. Kapı ardına kadar açılınca içeri girdim. Masanın başında orta yaşlarını geçmiş bir adam oturuyordu.
''Anlaşma yapmaya geldim'' Sırpça konuştuğumu duyduğunda şaşırmış olsa da toparlandı.
''Ne için anlaşma?''
''Hayatımız için'' dedim ve adam hafifçe güldü.
''Benim işimi hallettikten sonra, ikiniz de öleceksiniz''şimdi gülen bendim. Ölmeyecektim.
''Sırp Elçisinin peşinde olduğunuzu biliyorum. Çok uzun zamandır. Onu indirebilirim''daha çok ilgisini çekmiştim. Onun başında olduğu suç örgütüne sızmış bir Rus casus vardı. Aslında erişime kapalı bir dosyaydı ama ben içindekileri biliyordum.
''Nereden biliyorsun bunu?'' diye sordu.Omuz silktim.
''Bana yapmamı isteyip istemediğini söyle. Gerisini ben halledeceğim''gözündeki gözlüğü çıkarıp masaya koydu.
''Neden sana güveneyim?'' karşısında duran koltuğa oturdum.
''Canım için pazarlık yapıyorum. Bundan daha somut bir sebebin olamaz''
Biraz durdu.''İşin ucu bana dokunmayacak. Eğer herhangi bir şekilde bu olaydan benim başım yanarsa, seni bulur ve öldürürüm''kafamı salladım.
Bana öylece güvenmesi normal bir durum değildi bunu kıabul ediyordum ama eriştiğim bilgini değeri sayesinde bunu yapmam ona bir şey kaybettirmezdi. Bana bir şey borçlu değildi ama ben hayatımı kurtarmak için bunu deneyeceksem bana engel olmaya niyetli değil gibiydi.
''Hemen yola çıkacağım. Bana nerede olduğunu öğrenin yeter" adamlarına haber verip aramaya başlamalarını istedi. Birkaç dakika sonra bir otelde olduğunu söylediler.
"Eğer başarısız olursan, ya da yakalanırsan, onu öldürürüm"
"Başarırsam, adamların onu istediğim yere bırakacak"adam kafasını salladığında odadan çıktım.
İstediğim silahları bir el çantasında elime tutuşturdular. Beni oraya bir araba bıraktı. Otelin karşısındaki boş inşaata çıktım. Elçi on birinci kattaydı ve durduğum yerden pencereleri net görüyordum. İçeriyi görmeye çalıştım ama perdeler kapalıydı. Serbest atış için erişimim yoktu. Binadan inip, otele girmek için yangın merdivenini aradım. Binayı bir tur dolaştım. Kafamı sürekli önümde tutuyordum. Kameralardan ve tanıklardan kurtulmanın tek yolu buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...