Cenaze ertesi güne bırakılmadan o gün yapılacaktı. Azra olduğu yerden kıpırdamadan neredeyse iki saat boyunca iki büklüm durdu. Beyninde aynı sesler dönüyor aynı yüzler gelip geçiyordu. Midesinde bir ağrı, ağzında ise acı bir tat vardı. Yamaç onun önünde diz çökmüş dakikalardır eli ile sırtını sıvazlıyordu. Belki bir nebze olsun ona varlığını hissettirmek istiyordu ama Azra bunu da hissetmiyordu. Adeta dünya ile bağları kopmuştu.
"Sevgilim..." ona bir kez daha seslendi. Azra, Yamacın sesini çok geriden duyuyordu. Ona cevap vermek istiyordu ama beynindeki sesler aklını karıştırıyordu.Bir de o çınlama vardı. Her şeyi bastıran o keskin ses...
"Yamaç" diye fısıldadı hafifçe kıpırdayarak.
"Buradayım ben. Hadi bak bana. Yanındayım" Azra kollarını çözmek ona sarılmak istiyordu ama sanki bu bile acı veriyordu.
"Hadi sevgilim" dedi Yamaç onun çözülmesine yardım ederek. Kollarını çözen Azra açtığı gözlerini kısmak zorunda kaldı. O kadar sıkı yummuştu ki. Gözleri acıyordu. Yamaç ellerini uzatıp onun yüzünü kavradı.
"Dinleme, duyma. Bak sana yalvarıyorum Azra. Benimle kal, bende kal. Buradayım bak" Yamaç onun gözlerine, derinlere baktı. Sanki ne zaman kendini geri çekse, Azra siliniyor, ikisinin arasındaki ipi düğüm yapıyor ve Yamacın karşıya geçmesine engel oluyordu. Azra kafasını onun saçları arasına koydu. Kokusunu içine çekiyor, yaşadığını, onunla olduğunu kendine hatırlatıyordu. Boş kahvenin duvarları şimdi üzerine gelmiyor gibiydi. Nefes aldığını hatırlamıştı ona.
"Seni korkutmak istemiyorum" dedi Yamaca açıklama yaparken.
"Biliyorum" dedi Yamaç kıpırdamadan. Rahatının bozulmasını istemiyordu. Azranın kafasının ağırlığı kendi kafasının üzerinde dururken, o da rahattı. "Ben sana yetersiz gelmekten korkuyorum" diye açıklama yaptı. Azra birden kafasını geri çekti.
"Ne demek bu?" şaşırmıştı.Yamaç yavaşça yerden kalkıp masaya yaslandı.
"Sen boğuluyor gibi olurken, sana nefes olamamaktan korkuyorum ben. Ben düşerken seni de çekmekten-" Azra onun açıklama yapmasına izin vermeden yerinden kalktı.
"Birini, birilerini kendi ile düşüren bir tek ben varım Yamaç. Sen ne yaptıysan benim için yaptın. Ailen için bu mahalle için yaptın. Kendini suçlamana izin vermem. Benim için sorumluluk almana izin vermeyeceğim gibi. Bunların sorumlusu benim. Ama bitiyor. Bu defa söz veriyorum. Bitiyor" Yamaç onun son cümlesinde endişelenip yaslandığı yerden doğruldu.
"Ne bitiyor? Azra bak... Yine bir yere gideceksen..." Yamaç hemen en olumsuz senaryoları düşünmeye başlamıştı ki Azra onu durdurdu.
"Dur bi, bir yere gitmiyorum. Otur dinle. Sana neler olacağını anlatacağım. Benim bir planım var" dedi gözleri parlayarak. Yamaç da bunu fark etmişti. Endişesi biraz azalsa da kaybolmamıştı. O bu pırıltıyı biliyordu.
Yamaç oturunca Azra tüm detayları ile planı açıklamaya koyuldu. Sağa sola gidiyor ellerini havada savuruyor, bazen yaptığı plana kendince gülüyor hatta içten içe kendi ile gurur duyuyor ve bunu belli etmekten kaçınmıyordu.
"Demek, kitap Aliçoya planı açıklamak içindi. Ee neden aylar önce verdin? Hatta neden oturup anlatmadın?"
"Yavuzun gözü onun üzerindeydi. Onun canını tehlikeye atmak olurdu bu"
"Şimdi sen bu planı Renas ve Erdem'e de anlatacaksın. Ama onlara şifreli anlatmayacak mısın?" diye sordu kafasında parçaları birleştirmeye çalışarak. Azra kafasını iki yana salladı.
"Ortada kimseler yok çünkü, Demir, Uraz, Vedat..." Urazın adını söylerken ürperdi. Onu kabusta gördükten sonra yüzü aklından çıkmamıştı. Aylar önce gördüğü rüya aklına geldi. Rüyasında karşıya Gecenin yanına geçmeye çalışırken, kırılan buzdan içeri düşmüştü. Aynı şekilde ölen Uraz olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...