"Başbaşa yemekler falan yiyorlardı diyorum Erdem"
Azra, Erdemin depodaki ofisindeki deri koltuğa oturmuş olanları Erdem'e anlatıyordu. "Ruslar peşimden birini göndermiş ya! O gözden kaçırdığı için ben şimdi kendimle birlikte herkesi tehlikeye atmış oluyordum"
"Ya uçakla gelmediyse?" Azranın hemen karşısında oturan elindeki kahveyi yudumlayan Erdem'in Azraya yönelttiği soru ile Azra kaşlarını çatıp düşündü. Erdem haklıydı. Uçakla gelmemiş olma ihtimali çok ama çok yüksekti. Rusların bu konudaki yetenekleri göz ardı edilebilir bile değildi. Neredeyse okuduğu her dosyada, bir iz kaybettirme operasyonu düzenlenmişti. Sovyet Rusyadan beri Ruslar bu konuda büyük bir titizlik ile peşlerine düşmesi muhtemel diğer ajanları atlatmayı başarmışları.
"Bu büyük bir ihtimal" dedi kafasını sallayan Azra. Düşüncelerinde adeta kaybolmuştu. Aklı sürekli Yamaca gidiyordu.
"Sen bir suikastçi misin yoksa casus mu?" Erdem aklını kurcalayan bu soruyu bir anda sorunca Azra kafasını kaldırıp ona baktı. Kendisi biliyor muydu ne olduğunu?
"İkisi de oldum. Kendine yeni bir meslek seçmeyi düşünüyorsan bunlardan birini seçme" dedi gülerek onu cevaplayan Azra. Erdem de ona katılarak güldü.
"Başka planlarım var" dedi Erdem ciddileşerek.
"Ne gibi?" Azra onun ciddi olduğunu fark edince hafifçe öne eğilip dirseklerini dizine yasladı.
"Tekne almak istiyorum. Sonra da Karadeniz'e gidicem. Orada bir evim olsun, belki bahçem" aklındakileri tek tek sıraladıktan sonra Azra derin bir nefes aldı.
"Erdem, tünelden önceki son çıkışa geldik. Eğer şimdi teknen ile birlikte buralardan gitmezsen, belki de tünelin sonunu göremeyeceksin. Bana seni kurtaramadığım, seni koruyamadığım için vicdan azabı çektirirsen seni asla affetmem. Gelirim, seni bulurum artık nerede olursan, cennet olsun cehennem olsun, sana bunu çok pis ödetirim. Duydun mu?" İşaret parmağını havada sallayan Azranın sesinde fazlası ile duygu vardı. Kaybettiklerinin ağırlığını taşıdığı belliydi. Ama o üzüntüyü nefret ile bastırmaya çalışıyordu.
Bunu yapmak elbette ki ona zarar veriyordu. Çok uzun zamandır kendini öfke ile hayatta tutan biri için uzun ve acılı hatta sancılı birkaç yıl geçirmişti. Ama o teslim olmayı kabul etmiyor, edemiyordu.
"Biliyorum. Ama tünelin sonu dahi olmasa yine seninle birlikte yürürüm. Bu iş bitecek. Sonrasında da gidebilirim. Karadenize ya da öbür dünyaya. Yine de senin benim istediğim bir şey için vicdan azabı çekmene izin vermem" Erdem ona güven veren gözler ile bakıyordu. Azra kafasını salladı.
"O zaman sana da planı anlatma zamanı geldi" dediğinde Erdem'in yüzünden bir şaşkınlık dalgası geçti. Azranın bir plan yapacağını biliyordu ama o plan hayata geçtikten sonra bundan haberi olur diye düşünmüştü.
"Ne zamandan beri bir plan yapıyorsun?"
"Çukuru terk etmeden hemen önce planın taslağını aklımda oluşturdum. Sonra adım adım planladım. Vedata dair elimde koz olsun diye biraz daha fazla uğraşmam gerekti ama olsun. Elimde ona karşı kullanabileceğim fazlası ile koz var. Onu Ruslara vereceğim. Etlerini kemiklerinden ayırıp tekrar dikecekler. Nihat'ı biz alacağız. Onunla da hesabımı göreceğim"
"Ne hesabın var onunla?" diye sordu Erdem.
"Annemi öldürdüler. O ve Vedat"
"Vedat mı istedi bunu?" diye soran Erdem şaşırmıştı.
"Onun emri olduğuna eminim ama bunu doğrulaması gereken insan Nihat. Bana sebepler lazım. Kendi karısını, kızını nasıl bir adamın ellerine öylece bırakır. Bilmek istiyorum" Duygudan yoksun ses tonu sakin olsa da kalbinde, zihninin derinliklerinde bu durum onun canını acıtıyor, aklını kurcalıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanficSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...