Günler ve saatler öyle karışmıştı ki artık bu kavramların önemsiz olduğuna kanaat getirmiştim.Eğer doğru hesap yaptıysam bugün bu delikten çıkmam gerekiyordu. Elbette burada bulunan tek bir canlıya güvenmiyordum. Ama çıkacağımı biliyordum. Öyle ya da böyle. Yamaç çoktan yapması gerekeni yapmış olmalıydı.
Ben kendi kendime düşünürken artık üzerinde yattığım soğuk zemin yatağım kadar rahat olmuştu benim için.Ne kadar ironik olduğunu düşünmeden edemedim. Koridordan yükselen ayak sesleri bana doğru gelirken bekledim. Bu defa beni çıkarmak için geliyorlardı. İki ajan kapıdan girip beni yerden kaldırdılar. Zincirleri kollarımdan ve ayaklarımdan çıkarırken sessizce bekledim.
Kollarım zincirlerden ayrılıp iki yanıma düşerken kendimi bitkin hissediyordum. Kollarıma girip beni hücreden çıkardıklarında gözlerim kamaştı. Günlerdir ışık görmemiştim. Bir kapının önünde durduk. Biri kapının kilidini açarken ,diğeri kolumu sıkı sıkı tutuyordu.
"Ben artık mahkum değilim bunu biliyorsunuz değil mi?" kollarımı tutan, sağ tarafımda duran adama bakıyordum.
"Buradan çıkana kadar sen bir mahkumsun" diye cevap verdi. Adam adeta suratıma tükürerek konuşmuştu. Bana işkence yapanlardan biri olup olmadığını düşündüm ama aklıma gelmiyordu.
"Bu konuyu Vedat ile konuşmam gerekecek" o beni açılmış kapıdan içeri sokarken diğeri de ışıkları yakıyordu.Açtığı dolaptan buraya gelirken üzerimde olan kıyafetleri çıkardı.
"Giyin" elindeki kıyafetleri bana uzattı. Diğeri de elimi bırakıp karşıma geçti. Orada öyle duracaklarını biliyordum. Arkalarını bile dönmeyecekler idi. Bu garipsediğim bir durum değildi artık. Her türlü pisliğe alışmak zorunda kalmıştım. Ayrıca, zaten yarı çıplaktım. Kıpkırmızı olan iç çamaşırımın üzerine kıyafetlerimi geçirirken canım acımış, taze yaralarımın hepsi sızlamıştı.Gözlerimi bile kırpmadan kıyafetlerimi giydiğimde karşımda duran adamların memnun olmadığını görmüştüm. En azından itiraz etmemi beklemiş olmalılardı. Ama ben yeni yetme değildim.
"Hadi beni Vedat'a götürün. Onu çok özledim" Beni biraz önce kollarımdan tutan adam tekrar beni tuttu. Koridorlardan geçip üst kata giden asansöre girdik. Asansör yukarı tırmanırken az sonra olacaklar için gülerken adamlar dönüp bana baktılar.
"Kafayı yedi herhalde" dedi içlerinden daha uzun olanı.
"Yedim, yedim. Ama size de başka şeyler yedirticem" deyip tekrar kahkahalara boğulmuştum ki asansör bir ses ile katta durdu. Bu kat bodrum katı gibi, küf kokmuyordu.Karanlık da değildi. Etrafta kimseler olmasa da deliklerinde çalışan bir sürü fareyi duyabiliyordum.
"Vedaaat!" sesim koridorda yankılanınca kolumu tutan adamlar beni sarstılar. Onlara aldırmadan tekrar bağırdım.
"Kuş eve döndü! Neredesin?" Tam karşıda duran kapının önünde beliren kadın bizim olduğumuz tarafa baktı. Sonra telefona sarıldı. Biz kapıya yaklaşırken telefonu dinledi. Ahizeyi yerine bırakırken konuştu. "Vedat Bey şimdi sizinle görüşecek" kafasını o an kaldırmış ve beni yakından görmüştü. Gözlerinden geçen korkuya gülümsedim.
"Vedat Beye ve bana ikram edecek neyin var? Alkollü bir şey tercihim" ben onunla konuşurken o da masasından kalkıp kapıyı açmaya gitti.
O daha bir şey dememişti ki adamlar beni açılan kapıdan içeri soktular. Kadın hala olduğu yerde duruyordu ki ajanlar ona çıkması için kapıyı gösterdiler sonra da kendileri çıktılar.
"Havalı girişler yapmak tam senlik"masasında oturan Vedat, önünde duran kağıtlara bakarak konuşuyordu.
"Sana veda konuşması yapmak üzere geldim" dikkatini çektiğimde kalemi yavaşça masaya bırakıp bana baktı. Artık çift taraflı ajanı bilen başka biri olduğu için, Vedat'a bağlı kalmak zorunda değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
Fiksi PenggemarSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...