Bölüm 1

3.3K 101 31
                                    

Başlama Tarihi: 29 Ocak 2020

Dar sokaklardan ağır adımlarla geçtim. Yağmurun ıslattığı taşlar sokak ışıklarının altında parlıyordu. Evlerin içinde ailelerin sesleri, arka sokaklardan araba sesleri, kahvelerden taş sesleri, açık olan dükkanlardan televizyon sesleri yükseliyor sokağı herhangi bir sokak lambasının yapacağından daha aydınlık yapıyordu.

Dostlar Kahvesi 'ne ulaşmaya çalışıyordum. Orada tanıdık birini bulmam gerekiyordu. Nişancı' yı görmem gerekiyordu. Çatıdakilerin haberimi ulaştırması uzun sürmeyecekti. Belki de ben kahveye varamadan onlar beni durduracaktı. Bu benim için daha kolay olurdu.

Karnıma saplanan ağrının etkisi ile durakladım. Elimi karnıma koydum. Kan elime bulaşırken yürümeye devam ettim.

Kahvenin olduğu caddeye geldiğimi ancak fark ettim. Birkaç adım sonra kahveye varacaktım. O sırada sokağın diğer tarafından gelen adamları gördüm.

Omzumun üzerinden arkama baktım. Arkamda iki kişi önümde de üç kişi duruyordu. Yüzlerini göremiyordum. Gerçi görsem bile tanımam pek olası değildi.

"Kimsin?" sorgulayan ses yankılandı. İşte bu sesi tanıyordum. En son 7 yıl kadar önce görmüştüm onu. Hatırlar mıydı ki beni?

"Yüzünü göster!" diye tekrarladığında kahveye doğru yürümeye devam ettim. Arkamda duran adamlar da yürümeye başladılar. Kahvenin önünde durdum. Kafamı kaldırıp paşaya baktım biraz daha çökmüştü. Kafamdaki kapüşonu indirdim.

"Benim Paşa, Tilki" yüzüm ışıkta aydınlanıyordu artık. Sokaktaki her ses bir an sustu. Kahveden gelen bardak sesleri ya da evlerinde televizyonda yaşananları eleştiren ailelerin sesleri yoktu artık.

Paşa gözlerini kıstı sonra temkinli ve hevesli adımlarla bana yaklaştı.

"Azra?" dediğinde içimdeki özlemin adeta vücuda büründüğünü hissettim.

Hafifçekafamı salladım. Paşa kısa bir süre bana baktı, sonra elinde emniyeti açık duran silahı bana doğrulttu.

"Kimsin sen? Azrayı nereden tanıyorsun? Gecenin bir vakti ne işin var Çukurda?"

Elbette inanmazdı. Öldüğümü sanıyordu. Herkes öyle sanıyordu. Ama yine de bu kalbimi sızlatıyordu.

"Paşa, benim. Emanetin benimle bak, çantamda duruyor"

Yanında duran adamlardan birine işaret verdi. Adam çantama bakmak için yanıma yaklaştı.

"Dur!" sesimle herkes bir anda gerildi. Bir yabancının Çukur'un sokaklarında sesini yükseltmesi hiçbir zaman iyiye işaret olamazdı. Benim içinde bulunduğum hiçbir durum iyiye işaret olamazdı. Ama buna rağmen, ben kendimi bu sokaklarda yabancı hissetmiyordum.

"Ben gösteririm"diyerek önümde duran ve benden hamle bekleyen adamlara tek baktım. Çantamı olabilecek en yavaş şekilde sırtımdan indirdim. Elleri bellerinde bekleyen adamları incelemeden kendimi alıkoyamamıştım. Kimse silahını çekemeden ben en az beş adamı indirebilirdim.

Yaram sızlayınca dişimi sıktım ve düşüncelerimi bir kenara bıraktım.
Çantamın dibinde Paşa'nın benim için yaptığı silahı bulup çıkardım. İşlemeli kabzası ışıklar altında parlayıp herkesin dikkatini çekti.Paşa bir bana bir de silaha baktı.

"Azra öldü dediler" sesindeki özlemi duymuştum. Asla duyamayacağımı sandığım o duygu buradaydı işte. Asla dönmeyeceğim sandığım Çukurun sokaklarından duruyordum.

"Öldüm bilin aramayın diye" açıklamaya giriştim ama söylenecek pek söz yoktu. Paşa çatık kaşlarla beni inceledi.

"Paşa beni Aliçoya götür. O beni tanır, doğrular beni" dedim sesimi sakin tutmaya uğraşırken yaram kanıyor, bacaklarımın güçsüzleşmesine sebep oluyordu.

ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin