"Nereye sevgilim? Kahvaltı yapmayacak mısın?" bir ona bir de az önce Demirin gittiği tarafa baktım.Yamacın onu görmemesi gerekiyordu.
"Yapacağım,geliyorum biraz hava alayım dedim"dedim ona gülümseyerek. "Sen geç ben hemen geliyorum" biraz beni inceledi ama daha sonra kafasını sallayıp beni bıraktı.Ben balkona ilerlerken kimse durdurmadı.
Demiri çalışma odasının arka tarafına giderken görünce hızla peşinden gittim. Duvara yaslanmış duruyordu.
"Neden her gittiğim yere geliyorsun?" kollarımı çaprazlamış kaşlarımı çatmıştım.Rahat bir şekilde beni süzdü.
"Senin bana gelmen pek olası değildi.Dosyaya baktın mı?"
"Baktım.Neden öldürmek istiyorlar adamı?"
"Senin işin soru sormak değil"
"Senin beni tanımadığın çok belli" dedim ona doğru bir adım atarak.Bu adamı okumak imkansızdı.Yüzünde tek bir ifade yoktu. "Ben neden ve kim için öldürdüğümü bilmek isterim"kıpırdamadan beni izliyordu.
"Çok yüksek yerlerden emir var. Yapmak zorundasın.Yetmez mi?"kanımın damarlarımda kaynadığını hissedebiliyordum.Onu hemen burada öldürsem ne olurdu? Yutkundum.Saçmalıyordum.
"Adamla ilgili bilmen gerekeni sana getirdim.Başka bir şey olursa ben sana ulaşırım"
"Beni takip etmeyi kes" parmağımı havada salladım.
"Buna mecburum.Nefret ediyorum ama mecburum" gerçekten de nefret ediyordu.Bu hiç ama hiç hoşuna gitmiyordu.
"Kimse,hiç kimse bilmeyecek.Ve ailemden kimseye dokunmayacaksınız" tehditkar bakışlarımın onda hiçbir etki yaratmadığı oldukça açıktı.
"Kırlangıcın zayıf noktası" sesi alçaktı ama duymuştum.Yüzündeki çarpık gülümsemeye bir süre baktım.Zayıf noktam vardı.Bu beni onlar için yenilebilir yapıyordu.
"Tamam" dedi soğuk bir ses tonu ile.Sonra sırtını duvardan çekip arka bahçeye ilerledi ve gözden kayboldu.Arkasından bir süre baktım sonra dönüp içeriye yürüdüm.Herkes masanın etrafına toplanmıştı bile.
"Damla sen neden gitmedin?Erdem seni alacaktı?" dedim Yamacın yanına otururken.
"Abisi gelmiş, eve gitmesi gerekiyordu"diye cevapladı beni.Benim yanımda oturan Karacanın hemen karşısındaki Begümü göz ucu ile süzdüm. Bu evden gibi görünmesi sinirime dokunuyordu.Karaca bana bir tabak uzattığında dikkatim dağıldı ve gözümü ondan çektim.
"Aa yüzük"dedi Karaca parmağıma bakarak.Onu dirseğimle dürttüm.Ama artık çok geçti.idris Babanın için için güldüğünü gördüm.Gayet memnun görünüyordu.Ayşenin şaşırmalarını izledim.Begümün renginin değişmesini,Yamacın masanın altından bacağıma dokunuşunu ve yüzündeki güzel gülümsemeyi izledim.Herkes şimdiden düğün havasına girmiş gibiydi.Begümün dışında elbette.
Kahvaltının geri kalanında Salihin,idrise baba dedirtmeye çalışmasını kahkahalarla gülerek izledik.Sonrasında erkekler kahveye inmek için ayaklanmıştı.Ben de onlarla gitmek üzere hazırlanıyordum ki Sultan anne tarafından durduruldum.
"Sen nereye?" dedi kapıda duran bana ve Yamaca bakarak.Yamaç botumun fermuarını kapatmak için diz çökmüştü.Begüm,Sultan annenin arkasından kaşları havada bu tarafa bakıyordu.
"Kahveye gidiyorum ben de anne" dedim çantamı yerinden almaya çalışırken az kalsın düşüyordum.Yamaç bacağımı kavradı.
"Azra rahat dursana" dedi Yamaç.Onun da dengesini kaybetmesine sebep olmuştum.
![](https://img.wattpad.com/cover/209429081-288-k181343.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...