Soğuk zemin acıdan yanan vücuduma temas ederken henüz açılmış yaralarımdan kanın sızdığını hissediyordum.Karanlık hücrede hiçbir ışık kaynağı yoktu.Dışarıdaki ışığı görebileceğim bir anahtar deliği bile yoktu bu odanın.
Saatler ve günler artık birbirine girmişti.Buraya gelişimin üzerinde 24 saatten fazla geçmişti. Vedat ve diğerlerini en son gördüğümde bana masada, Davutla bağlantısı olan kızın kimliğini soruyorlardı. Ben cevap vermemiştim.Böylece beni alıp apar topar buraya getirdiler. Beni sorgulayan adamı daha önce hiç görmemiştim. Gerçi bu sorgu, yasal olmayan ama hukümet tarafından yürütülen sorgu prosedürüne göre işliyordu. Benimki kadar hafif bir durum söz konusu ise, en fazla 4 gün yani 120 saatleri vardı. Ama eğer durum daha da ciddi olsaydı bu süre bir aya kadar uzardı. Üstelik Vedat benim üzerime ne kadar gelirse benim ona dönüşümün daha da mükemmel olacağını biliyordu.
Çok önemli bir sorgu psikolojisi kuralıydı bu. Kişi ne kadar bastırılırsa, o kadar içe döner ve bir o kadar itaatkar olur. Bu düşünceye gülümsememek imkansızdı. Onu ve diğerlerini köpeğim yapmaya bir tırnak ucu kadar yakındım. Acı elbette geçecekti. Hem Ruslar işkence konusunda daha da kötüydü.
"Değil mi Gece?" odanın herhangi bir kenarında olduğunu bilerek seslendim.
"Öyleler, gerçekten berbatlar" diye cevapladı beni. Ben kahkalarla gülerken kaburgalarım sızladı.
"Özlememişim burada olmayı" dediğimde bu defa o güldü.
"Kim özler ki" dedi sonra durakladı ve devam etti. "Birazdan dönecekler" bana hatırlatmasını yaptı ve kayboldu.
"Gelsinler bakalım"
O SIRADA ERDEMİN DEPOSUNDA
Yamaç elindeki gazete ile sağa sola gidiyordu. Bu sabah gönderdikleri gazete bundan önceki ikisi gibi kapıdan alınmamıştı.Evin içinde bir hareket yoktu. Erdem ve Akın, Yamacı zor zaptetmişlerdi. Yamaca kalsa çoktan eve dalacak, Demiri alacaktı.
"Yamaç" Renas elinde bir kağıt ile içeri girdi. İçeride tuttukları Begüm artık sesini çıkarmıyordu.Onu ilk aldıklarında çok bağırmış, tehditler savurmuştu.Onu sorguya Erdem almış ve nazikçe konuşmaya çalışmış, ondan Davutun yerini öğrenmeye çalıştı. Ancak, Begüm konuşmaya niyetli değildi. Gittikçe sınırlarını zorlamıştı. Yamaç en sonunda çıldırmış ve içeri yanına girerek ona bağırmıştı. Begüm en sonunda ağlamış, diğerleri de Yamacı çıkarmışlardı.
Erdem daha sonra yanına girdiğinde bu defa bir adres vermişti. Renas da bu adresi araştırmıştı ve orada birilerinin olduğunu düşünüyordu. Renasın aslında burada olmaması gerekiyordu ama o yardım etmek istemişti. Azradan haber alınmadığını öğrenince merak etmiş kalmak istemişti.
"Bakmamız gereken bir adres derim" dedi Renas kağıdı Yamaca uzatırken. Yamaç elindeki gazeteleri masaya bıraktı. O sırada kapı çalındı. Gelen, Avukat Öyküydü. Yamacı arayıp, kardeşlerinin durumu ile ilgili bilgilendirme yapmış ve detayları yüz yüze görüşmek istediğini söylemişti.O içeri girerken Erdem koltuğuna Renas da karşısına oturdu.
"Yamaç Bey?" ayakta olan Öykü, Yamaca elini uzatmıştı ama Yamaç dalgın olduğu için onu fark etmedi.Silkelenip kadının elini sıktıktan sonra elini bıraktı. Öykü, Renas ile göz göze gelince, bir an zaman yavaşladı.Renas gülümseyerek hafifçe oturması için yerini verirken, yüzünde aptalca bir ifade oluşmuştu.
Öykü elini adama uzattı.Renas elini uzatıp sıkarken gözlerini gözlerinde tutuyordu.Erdem boğazını temizlediğinde ikisi de kendilerine gelip ayrıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...