YAZAR NOTU
Herkese merhabalar. Hikaye hız kazanmaya başlarken ben de durmadan yazıyorum bu aralar. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Neler olması gerektiğini düşünüyorsanız, bir öneriniz varsa, sevdiğiniz ve ya sevmediğiniz şeyler olduğunu düşünüyorsanız hemen buraya yorum olarak bırakmanızı rica edeceğim.
Yukarıya bıraktığım şarkıyı bölüm sonuna kadar tekrar tekrar dinlemenizi öneriyorum. Sözlerine de bakarsanız daha çok anlam kazanır. Teşekkürler. Öpüyorum hepinizi.
<°°°>
"Ben onu koruyorum! O benim çocuğum!" annemle babam yine kavga ediyorlardı.
"Onun senin korumana ihtiyacı olmayacak. Başından beri ne için yetiştirildiğini de biliyorsun!" odamın kapalı olan kapısını yavaşça açtım.
Babam takım elbisesi ile koridorda dikilmiş bana bakıyordu. Annemde ellerini çaprazlamış duruşundan ödün vermiyordu.
"Anne" yanlarına gidip aralarında durdum. Yüzüm babama dönüktü. İnsanların yüz ifadesinden çok fazla şeyi okuyabiliyordum.
"Ne için yetiştirildim?" 12 yaşıma basalı henüz iki gün olmuştu. Artık bazı şeylerin bana açıklanması gerektiğini düşünüyordum. Hissediyordum ama anlayamıyordum.
"Odana geç Azra" annem beni kesin tonda uyardı. Ona dönmeden babama bakmaya devam ettim.
"Sen bir baba değilsin" hissettiğimi öylece söylemiştim. Bir baba gibi değildi. Hiç sevgi göstermiyordu. Bazı babalar böyleydi. Yamacın babası da böyleydi ama o bir babaydı.
"Çık evimizden" kapıyı gösterdim. Ne annem, ne babam konuşuyordu.
"Çık! Ve geri gelme!"Babam kapıdan çıkıp gitti iki gün sonra beni annemden ayırmak için geldiğinde, annem beni arka kapıdan çatıcılara, oradan da Koçovalıların evine yolladı. Ertesi sabah kendi geldi. O gün Koçovalılara veda edip Fransaya uçtuk.
Annem öldüğünde geri dönmem gerekti. Yavuzun ekibine de böyle girdim. Bir nevi onlar beni buldu. Babam ölmüştü. Söylenene göre ben 12 yaşındayken, biz buradan gittikten sonra. Nasıl olduğunu da bilmiyordum.Ve asla peşine düşmek istemedim.
Karanlık yolda ilerlerken arkamdan gelen arabayı fark ettiğimde aynaları kontrol ettim.Kim olduğunu karanlıktan dolayı göremiyordum.Aramızdaki mesafeyi kapatmaya başladığında,yükselen adrenalinim şimdi kulağımda çınlıyordu.
İyice yaklaştığında ani bir hareketle şerit değiştirdim.O da beklemeden arkamdan çarptığında sarsıldım. "Demek kirli oynamak istiyorsun.Öyle olsun"Hızlanıp tekli şeride girerken onun benim peşimden gelmesini bekledim.Bir kere daha bana vurduğunda aynadan arkayı görmeye çalıştım.Yüzü çok karanlıktı.Sağdan ve soldan arabama vurmaya devam ediyordu.İleride bir dönüş aradım ama görünürde yoktu.Bir kez daha vurduğunda direksiyonu hızla kavradım.Dolambaçlı yola girmeden bir defa ateş edebilirdim. Silahımı çantadan çıkarırken, direksiyonu tek elle tutuyordum.Açtığım pencereden vücudumu sarkıtıp iki el ateş ettim.Birincisi ön camı indirdi. Diğerini sıktığım an araba savruldu.Emniyet kemerini sıkıca tutup kendimi arka koltuğa attım.Koltuğa sinmiştim. Araba savrulurken bir kaç defa kafamı vurdum.Sonunda yuvarlanma bitince araba sert bir yere çarptı ve ters döndü.
Kendimi toparlamaya çalıştım.Ağzımdaki kanı tükürdüm ve çantamı ön taraftan aldım.Benim işimi bitirmek için birini göndermişlerdi ,ama hangisi?Rusya? Türkiye?Yavuz? Vedat?
Gökyüzüne bakıp kahkaha attım.
"Vazgeçmeyeceksiniz değil mi?" Histerik bir şekilde kahkaha atmaya devam ederken silah sesini duydum.Üzerime gelen kurşunlardan kaçmak için arbanın arkasına saklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...