Ürperti ile uyandığımda karşımda yanan ışık ile gözlerimi kırpıştırdım.Refleks olarak ellerimi hareket ettirme çabam boşa çıktı.Bir ip ile ellerim bağlanmıştı. Kafamı çevirip ayaklarıma baktığımda onların da oturduğum sandalyeye bağlandığını gördüm.Üstelik parmaklıkların arkasında duruyordum.
İçimden küfürler savuruyordum ama aynı zamanda korkmaya başlamıştım.Beni hangi taraf almıştı? Neler olduğunu düşünürken bayılmamdan hemen önce olanlar ve Yamaç geldi. Ama o beni böyle bağlamazdı.Yapar mıydı yoksa?
"Yamaç?" sakinleşmiş bir ses tonu ile seslendiğimde sesim bana döndü. "Lütfen ses ver" içimden beni burada tutanın o olmasını diliyordum. Ama öyle olmayabilirdi.
Ayak seslerini duydum nereden geldiklerini anlamaya çalışırken olduğum tarafa gelen gölge daha da kısaldı. Sonunda karşımda duran Yamaç ile göz göze geldim.Arkasındaki ışığı kapatmış yüzüme gölge düşürmüştü.
"Buradayım" ağlamıştı.Gözlerinden anlayabiliyordum. Yutkunup kafamı dik tuttum. O karşımda duran koltuğa otururken ben kafamı yere eğdim. Yüzleşmemin en zor olduğu insandı o. Hiçbir hukümete boyun eğmeyecek olsam da, konu o olduğunda tüm iradem yerle bir oluyordu.
"Kaçmaya çalışacağını bildiğim için bağlısın" karşımda oturmuş ellerini önünde bağlamıştı.Cevap vermeden neler diyeceğini dinliyordum.
"Çünkü biliyorsun kaçmayı seviyorsun" iğnelemesi karşısında kafamı kaldırıp kısa bir süre ona baktım.
"Konuşmamız gerekseydi ben sana gelirdim" diye cevapladım.
"Her şeye sen karar veremezsin!" Sesi oldukça yükselince sustum.O devam etmeyince bu defa ben konuşma kararı aldım.
"Sana Davutu getirecektim" kafamı kaldırıp ona baktım. O da kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Beni ona götüren sen değil miydin zaten?"dedi.
"Begüm,Davuta çalışıyor" buna şaşırdığını belli eden yüz ifadesini izledim. Konuşmaya devam ettim. "Uzun zamandır Çukurun peşinde olduğu belli. Benim bundan yeni haberim oldu.Çukuru terk ettiğimde bilmiyordum. Vedat özellikle sakladı benden. Bu meseleyi şahsi bir mesele yapmamdan korktuğu için"
"Yeterince şahsi değil mi artık? Babam öldü" sesindeki titreme kalbimi kırarken açıklama yapma gereği duydum.
"Senden önca oradaydım. Beni kurtarmak için bana sıkılan kurşunun önüne..."ben daha fazla konuşamazken o yerinden kalkmış parmaklıkların önünde durmuştu.
"Seni kurtarırken mi öldü babam?"
"Ben onu kurtarmak için gitmiştim tuzak kurmuşlardı"
"Çünkü benden başka birini gitmesini istemediler Azra!" o bir kez daha bağırdığında ben bu defa gözlerimi onunkilerden ayırmadım.
"Ölecektiniz hepiniz! Adam koymuştu içeriye!"
"Ben ölecektim, babam değil!"
"Hiç biriniz ölmeyin diye..."
"Bizi düşünsen... Beni düşünsen burada kalırdın Azra" ses tonu düşmüştü yine.
"Kalamazdım. Kimsenin peşinize düşmesine izin veremezdim. Gitmek zorundaydım"
"Değildin. Ben yanındaydım. Bir yolunu bulurduk"
"Yamaç, başka bir yol yok. Anlamıyor musun? Hepsinin sonu aynı olacaktı o yolların.Ben en az insanın zarar göreceği yolu seçtim.Bunu yapmak zorundaydım" Kafasını salladı.Bir şey demedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
Hayran KurguSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...