Güneş yükselirken, Azra neredeyse hiç uyumamış onun ellerini sıkı sıkı tutarken uyuyakalan Yamacı izlemişti. Çukurda ise saat henüz 8 olmamıştı ki Metin ve karısı kapılarındaki tıklanma ile uyandılar. Kemalin karısı karşılarında durmuş, korku ve endişe ile Kemalin tüm gece gelmediğini anlatmaya çalışıyordu.
Metin ne kadar ona kötü bir şey olmadığını anlatmaya çalışsa da karısı bunun Kemalin yapacağı bir şey olmadığını söylemeye devam etti. Metin aramaya çalışsa da Kemalin telefonu kapalıydı. Begüm'e gideceğini hatırlayıp apar topar evden çıktı. Tereddüt etmişti arabaya binerken. Ne diyecekti Begüm'e bu saatte? Ama sonra gitmesi gerektiğine karar verip yola çıktı. Adresi bilen bir o bir de Kemal vardı. Aslında Metin gidecekti ona bakmaya ama Kemal abisine eve gidip dinlenmesini söylemişti. Böylece giden Kemal olmuştu.
Vicdan azabının altında ezilecek olan da oydu. Ama bunun artık kimseye bir yararı olmazdı.Begümün kapısını çalan Metin beklemeye başladı.
Azra ise şuan Renas'a doğru gidiyordu ona planı anlatma zamanı gelmişti ama oraya gitmeden önce Aliçoya uğrama kararı aldı. Kitabı ondan geri alacaktı. Bitirmiş olmalıydı. Aliçonun mekanında arabadan indi. İçerideydi büyük ihtimalle hava soğuktu.
Kapıyı bir iki defa tıklattıktan sonra ittirdi. İçeride birlikte kahvaltı yapan Mert ve Aliçoyu bir süre inceledi.
"Hoş geldin... Hoş geldin" dedi Aliço yerinden kalkmış gülümsüyordu. Azra ona sıkıca sarılıp, Mert'in yanına oturdu.
"Burada mı kaldın sen?" diye sordu ağzındakileri çiğnemeye çalışan Mert'i süzerek. Mert kafasını salladı. Azra da bir şey demeyerek önüne döndü. Aliçonun uzattığı bir bardak çayı alıp iki eli ile sıkı sıkı tuttu. Elleri üşümüştü. Rusyanın soğuğu geldi aklına. O kadar soğuk muydu? Belki de. Hatırlamıyordu artık bazı detayları.
Çaydan bir yudum alıp içini ısıtmasına izin verdi. Kahvaltıya baktı ama iştahı yoktu. Yine de ağzına bir tane zeytin attı. Sonra aklının bir kenarına Aliço için birini alışverişe göndermeyi yazdı. Kardeşi sayılırdı Aliço. Ona daha çok vakit ayırması gerekirdi.
"Burası soğuk olmuyor mu?" dedi Azra küçük kulübeye göz gezdirerek.
"Olmaz olmaz. Kitaplar var" Aliço elleri ile etraflarını kaplayan kitapları gösterdi. Azra da kafasını sallayıp çay içmeye devam etti. Nerdeyse bitmiş olan çay soğuduğunda onu kenara bırakıp ayaklandı.
"Kitabı geri almamın zamanı geldi" dedi Aliçoyu süzerek. Aliço da karşısına geçmiş ona bakıyordu. Kafasını sallayıp kitap yığınına ilerledi. "Okudum. Bitti...Bitti" dedi Azraya onun mesajını aldığını belli ederek. Azra minnetle kucakladı bir kez daha onu. O olmadan bu planın bir anlamı olmayacaktı.
"Teşekkür ederim" dedi kolları hala onun etrafındayken. Sonra geri çekilip Mert'e el salladı. "Kendinize dikkat edin olur mu Nişancı. İçinde bulunduğumuz zaman..." dedi ama devamını getirmedi. Kitap yığınlarının hemen önünde duran Gece konuştu onun yerine.
"Tehlikeli zamanlar" diye tamamladı onun cümlesini. Azra Mertin ve Aliçonun yüzüne baktı. Sanki Gece değil de kendisi sesli söylemiş gibi hissetti. Ama ikisinin de yüzünde boş bir ifade vardı. Azra kafasını salladı ve kulübeyi terk etti. Onları korkutmak istemiyordu. Arabasına binmek üzereydi ki mahalleden gelen sesler yükselmeye başladı. Kötü haber elbette tez yayılmıştı. Mahallede bir kargaşa vardı. Ortada bir cenaze daha vardı ve günah keçisi elbette Azra olmuştu.
Mahallenin sakinleri, onun Çukura geldiğinden beri çok fazla insan kaybettiklerini, her birinde de onun parmağı olduğunu iddia ediyorlardı. Ve neredeyse tüm mahalle aynı şeyi düşünüyordu. En çok sevilenler tek tek gitmişti ama Azra hala buradaydı ve onlara göre o burada olduğu sürece daha çok can yanacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...