Bölüm 89

160 19 1
                                    

Birazdan Celasunun bedeni defnedilecekti ama Yamacı hala bulamamıştık. Akla gelecebilecek her köşeye her taşın altına bakmıştım. Bir ben değil, mahalledeki çocuklar da onu aramışlardı. Telefonuna ulaşamıyorduk.Renasdan telefonu arayıp nerede olduğunu tespit etmesini istemiştim ama telefonu hemen evin önünde yerde bulundu. Ekranı paramparça olmuştu.

Gördüğüm tek şey asfalt boyunca devam eden lastik izleriydi. Onu almış olabilirler miydi? Çalışma odasında bir o tarafa bir bu tarafa giderken, korku ile dolan zihnimi yavaşlatmaya çalıştım ama bir türlü düzgün düşünemiyordum. Yamacı almaları büyük bir olasılıktı. Hatta, bunu bu kadar geç yapmalarına şaşırmıştım. Bana en yakın olan oydu. Benim ona karşı bir zaafım olduğunu anlamamaları için onu bile arkamda bırakmayı göze almıştım. Yine de başarılı olamamıştım. Belki de gerçekten dedikleri gibiydi.

Olan, olacağına varırdı.

 Kapının tıklanması ile düşüncelerimden sıyrılıp o tarafa baktım. Açılan kapıdan giren Salih kafasını iki yana salladı. O da aklına gelen yerlere bakmış ama eli boş dönmüştü.

"Salih, onu aldılar"

"Bulacağız"

"Ben ne isteyeceklerini biliyorum" dedim. Salih kafasını kaldırıp beni süzdü.

"Eğer şanslıysam sadece canımı ama eğer değilsem, çaldığım tüm bilgileri istiyorlar"

"Canını isterlerse şanslı mı olacaksın?" dedi yüzündeki ciddi ifade ile beni süzerek.

"Belki de hiç sormazlar Salih"

"Yamacı bulacağız"

"Salih, her ihtimali düşünmek zorundayız. Yamaç için kendimi ortaya atmam gerekirse bunu yapacağım. Bir oyunun sonuna geliyoruz. Herkes bunu hissediyor. Sen de hissediyorsun. Verilecek bir kayıp varsa o artık Çukurdan biri olmayacak. İlla bir kayıp vereceksek o ben olacağım"

Mezarlığın dönüşünde hiç vakit kaybetmeden arabama ilerledim. Renasın yanına gidecek ve bir şeyler bulup bulmadığını öğrenecektim. Kontağı çalıştırmak üzereyken kafama dayanan silah ile donup kaldım.

"Sevgilini aramaya ara vereceksin çünkü daha önemli dertlerin var" Uraz arkamda durmuş buz gibi sesi ile bana fısıldıyordu.

"Ayağıma kadar gelmiş derdim onu geri çevirir miyim ben?" dikiz aynasından gözlerine bakıyor gerçekten bir sorun olup olmadığını çözmeye çalışıyordum.

"Derdin sana derman olacak şimdi" dediğinde cevap vermedim.O da devam etti. "Ruslar geliyorlar Azra" bunu eğlenerek söylemişti. Elbette ona zevk veriyordu. Uraz tam bir avcıydı ve avı izlemek, onu takip etmek, önünü kesmek ve her hareketini tahmin edebilmek onu tatmin ediyordu.

Doğru söylediğini biliyordum. O blöf ile işi olmayan tarzdan bir adamdı.

"Yamaç onlarda mı?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı. "Yamacı, Vedatın emri ile Demir aldı" dedi gülerek. Arkamı dönmek için hamle yapmıştım ki saçımı elinde toplayarak beni durdurdu.Saçlarım kökünden çekilirken boğazımdan bir hırıltı yükseldi.

"Sıkarım Azra, umrumda olmaz" aynı ifadeyi hiç bozmadan bana bakmaya devam etti. Kafamı öne çekip saçımı elinden kurtardım.

"Ne istiyor Yamacın karşılığında?" ellerimi birbirine bastırıp gözlerimi gözlerinden çektim. Canımın yandığını anında anlayacaktı.

"Bunu ona sorman gerekecek. Gerçi  ikimiz de neden Yamacı aldığını biliyoruz. Senin yumuşak karnın değil mi?" nefesi bana yakından geliyordu. Gözlerimi kaldırıp dikiz aynasından gözlerine baktım.

ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin