Durmak zorundasın!
Gecenin bir yarısı bomboş caddede bir kızın peşinden koşuyordum.Etrafta pespembe çiçeklerden düşen yapraklar yerlere düşmüştü.Hava serindi ama üşütmüyordu.Neden koşmaya başladım,neden buradayım bilmiyordum.Sadece onun peşinden koşmam gerektiğini hissediyordum.Yüzünü görememiştim.Bembeyaz elbisesinde tek toz yoktu benim üstüm başım hep çamur olmuştu.
"Lütfen dur artık!" kız yavaşladı.Onun yavaşladığını gören ben aniden durdum."Kimsin sen?" Kız ağır ağır döndü bana bir süre baktıktan sonra kim olduğunu hemen anladım.
"Irmak?"
"Beni takip etme"kaşlarımı çatıp ona bakmaya devam ettim.
"Neden kaçıyorsun?"
"Beni takip etmekten yorulman için"
"Ama neden?"
"Senin geri dönmen lazım" eli ile arkamı gösterdi.Arkamda Yamacın silüeti parlıyordu.Ona elimi uzattım ama elim boşluğa düştü ona dokunamıyordum.
"Senin için ağlıyor"Yamacın yanaklarından durmaksızın yaşlar akıyordu.Kıpırdamadan boşluğa bakıyordu.
"Seninle gelirsem bir daha ona dönemem mi?"Kafasını iki yana salladı.Yamaç kaybolurken yutkunup Irmağa döndüm.
"Tavşanın nerede?"
"Buralarda bir yerlerdedir" deyip etrafa baktı.
"Irmak,ben özür dilerim"
"Sen bir şey yapmadın"
O kadar olgun bir şekilde konuşuyordu ki kendimi ondan daha küçük hissetmiştim.
"Burada seni özleyenler var" yanımda beliren Gece bu sefer sadece kafamın içinde değildi.Burada duruyordu.
"Elbette arafta takılman gerekiyordu" deyip gülen Geceye hayret ile baktım.Yüzü benim onu hatırladığım kadar güzel görünüyordu.
"Araf mı?"Gece hafifçe kafasını salladı.
"Geriye dönmek ya da burada kalmak konusunda henüz kararını verememişsin" bunun farkında bile değildim.Ölümle burun buruna yaşıyordum ancak ne zaman olacağını asla düşünmüyordum.
"Gitmek zorundasın Azra.Sözünü tutmadın" Gece beni omzumdan ittiğinde sırt üstü bir suyun içine düştüm. Üzerimde tek damla olmadan bir kumsalda gözümü açtım.Güneş tepemde pırıl pırıl parlıyordu.
Uzaktan gelen sesi duyduğumda yüzümü o tarafa çevirdim. Sisi onu hatırladığım en genç hali ile,bembeyaz bir at üstünde hızla yanıma geliyordu.At tam önümde şaha kalkıp,dört ayağının üzerine geri indi.
Sisi atın üzerinden hiç bir çaba sarf etmeden hafifçe atladı.Yere değen beyaz elbisesi kumların üzerine serildi.
"Sisi"
"Ah,ne oldu sana" elini uzatıp yüzüme dokundurdu.Elinin sıcaklığını hissediyordum
"Ben..."hatırlamıyordum.Neden burada olduğumu hatırlayamıyordum.Her şey o kadar güzeldi ki, şimdi unutmuştum neden buraya geldiğimi.
Ata yaklaşıp onu sevdim. "Hatırladın mı?" Sisi elini atın yelesine koymuş bana gülümsüyordu.Kafamı iki yana salladım.
"Fırtına"küçükken bir ata doğduğu ilk anda bu adı vermiştim.Benim atım olacaktı ama yaşayamadı iki gün sonra kaybettik.Gözlerim dolu dolu ona bakmaya devam ettim.Sevdiğim her şey buradaydı. Herkes.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...