Yamaç arabanın kapısını kapattıktan sonra önlerinde duran büyük eve baktı. Azra arabadan inip Yamaca bakmadan doğruca eve yöneldiğinde Yamaç onun kolunu tuttu.
"Azra dur. Öylece girecek misin?"
"Evet" dedi Azra kolunu ondan kurtarıp. Sonra Yamacın hiç beklemediği bir şey yaparak bağırdı.
"Vedat!"
Onun sesini kendi çalışma odasından duyan Vedat, elindeki fotoğrafı masanın üzerine bırakıp hızla odasından çıktı. Koridordaki adamları aşağı inerken o da onları takip etti. Azra bir kez daha seslendi.
"Seninle konuşmamız gereken önemli şeyler var Vedat!"
Vedat adamlarına eli ile işaret ederek silahlarını indirmelerini söyledi.Kalabalık bir güvenlik ekibine ihtiyaç duymazdı evindeyken. Ancak şimdi bu kararını sorguluyordu. Azra çoktan kapıyı yumrukluyordu bile. Vedat bunun iyiye işaret olmadığını biliyordu. Onun kapısına kadar gelmesinin bir nedeni elbette vardı ama, ne ise Azranın öfkesini kontrol edemeyeceği bir şeydi.
"Aç kapıyı!" Vedat kapıya ilerlemeden bir süre tereddüt etti. Ya en kötüsü olduysa? Ya öğrendiyse? diye geçirdi içinden. Ama bunun mümkün olmadığına karar verip hızla kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açtığında dağılmış halde olan Azra ve Yamacı gördü. Azra tek hamlede onu göğsüne bastırıp itince Vedat arkasında duran kolona sırtını çarptı.
Adamlar silahlarına davranıp Azra'ya silah doğrultmuşlardı ancak geç kalmışlardı. Azra çıkardığı silahını çoktan Vedatın kafasına dayamıştı.
Onlardan biri Azranın kafasına silah dayadığında Yamaç da onun kafasına silah dayamış ve böylece adamlardan birinin de kendi kafasına silah dayamasına sebep olmuştu. Azra ise tüm bu zaman boyunca Vedatın gözlerinin ta içine bakıyordu.
"Demiri çağır" dedi düz bir ses ile. "Hemen onu buraya çağır, Vedat" Vedat telefonuna uzanırken Yamaç da, Azranın kafasına silah dayamış adama ciddiyet ile bakıyordu. Her an ona saldırmak üzere olduğunu fazlasıyla belli ediyordu. Azra arkasında olup bitenden haberdar değildi. Kafasına dayanan silahı bile fark etmiyordu.
"Bugün neredeydim biliyorsun. Planımı beğendin mi peki Vedat?" Vedatın aklı karışmıştı. Bir şeyler bildiğini düşünüyordu Azranın ama Vedat neyden bahsettiğini anlamamıştı.
"Ne planı?" Azra Vedatın yalan söylemeyeceğini biliyordu bu yüzden yüzünü inceledi. Masadaki adam ses kaydı alıyordu ama Vedatın bundan haberi dahi yoktu.
"Sen değilsen, kimdi?" Azra ona değil kendine sormuştu bu soruyu. Sonra Demir olduğu düşüncesi aklından geçti ve bundan emin oldu. Vedatın telefonuna erişebilecek biri varsa bu da oydu.
"Ara onu Vedat. Önemli olduğunu ve onu görmen gerektiğini söyle" Vedat elini telefonuna uzatırken adamlarına el işareti ile silahlarını bırakmalarını söyledi. Azranın kafasındaki silahın indiğini gören Yamaç silahını indirdi. Azra da kendi silahını Vedatın kafasından indirirken onu izliyordu. Ama silahı kaldırmadı, sıkı sıkı tuttuğundan eklemleri bembeyaz olmuştu.
Telefonfda konuşan Vedat hızlı ve kesin bir emirle Demir'i yanına çağırdı. Telefon kapanır kapanmaz Azra onu kolundan tutup oturma odasına getirdi. Onlar önden giderlerken adamlar ve Yamaç da arkalarından geldiler. Vedatın adamları tekrar silahlarına davranacak gibi oldular ama Vedat engel oldu.
"Neler yaptığınızı biliyorum Vedat" Vedat bu defa neyden bahsettiğini anlamıştı. "Onca zamandır benimle oynadınız. Neden diye sorardım ama senin gibi bir adamın hiçbir soruya düzgün cevap vermeyeceğini biliyorum. Öyle olması gerekti değil mi? Sen de yaptın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...