Tepeye geldiğimizde arabadan inip karın altında yürüyerek aşağıya bakacak kadar uca geldik. "Azra fazla gitme" dedi kolumu tutup ilerlememe engel olarak.
"Aşağıyı görmek istiyorum"
"Ayağın kayacak, gerek yok" derken beni iyice kendine yaklaştırdı. Kendi montumun fermuarını çektikten sonra onun da paltosunun düğmelerini tek tek ilikledim.
"Bunun tam tersini yapıyor olmam lazımdı" dediğimde Yamaç hafifçe gülümsedi.
"Öyle olmalıydı ama sen kendini yaraladığın için..."
"Tamam tamam. Neyse" dedim sözünü keserek.
"Sen beni özlemişsin" dedi etrafıma doladı kolları ile beni sıkı sıkı sararak. Vücudunun sıcaklığı altında erimemek imkansızdı. Onu her zerremle özlemiştim. Bir anda ciddileşip gözlerine baktım.
"Çok özledim seni. Ve korktum da,beni affetmeyeceksin diye. Ne zaman sana dönsem tekrar gitmem gerekiyor.İçinden çıkılmaz bir döngü oldu bu" Yamaç alnını alnıma yasladı.
"Benim seni affetmemem gibi bir durum söz konusu bile olamaz" dedi kafasını çekip alnıma dudaklarını bastırırken.
"Yamaç, olacaklardan korkuyor musun?"
"Ben her şeyin olabildiğini gördüm. Sen yanımdayken de en kötüsü olsa dahi yapabilecek bir şey elbette bulunur. Tilki gibi aklın sayesinde her şeyin üstünden ya da altından hatta içinden geçebiliyoruz" dedi hafif bir gülümseme ile.
Ben kıpkırmızı gökyüzüne dönüp baktım.Kaybettiğimiz herkesin oradan bize bakıyor olma ihtimalini düşünerek. Ama sonra dönüp tekrar Yamaca baktım. Ben ona aşağıdan bakmayacaktım. Ben onu bırakmayacaktım. İzin vermeyecektim buna. Başarısız olmaktan sıkılmıştım.
"Ne diyorlar tilkiler?" dedi beni incelemeye devam eden Yamaç.
"Birkaç maruzatları vardı da onlar hakkında konuştuk"
"Bıraksınlar o maruzatları şimdi. Ben seninle baş başa kalmak istiyorum. O yüzden kaçmadık mı zaten?"
"Doğru, tamam" Dediğimde Yamaç kollarını benden ayırıp arabaya ilerledi. Ben ne yapmaya çalıştığını anlamak için gözümle onu takip ettim. Radyoyu açıp sesini biraz yükseltti ve bana doğru geldi.
"Hadi dans edelim" dedi elini uzatırken. Yavaş yavaş çalan müzik soğuk havayı ısıtıp bizi iyice sararken ben elimi Yamacın eline bıraktım. Sessizce salındığımız birkaç dakikanın sonunda Yamaç kafasını geri çekti.
"Koçovalıların Azrası olmadan kaçtın ama senin de kürkçü dükkanın burası herhalde" dediğinde kaşlarımı çatıp somurtkan bir ifade takındım. Ama kızmamıştım.
"Ben sana hep dönüyorum ,Yamaç. Buna alışmış olman lazım" gülerek baktım ona.
"Alıştırdın, doğru. O yüzden yollarını beklerken ömrüm geçti"
"Eee arasaydın o zaman sende"
"Hangi birinde arasaydım? Hep peşinden mi koşayım?" dedi hala sırıtarak.
"Tabii, biliyorsun ben sana kendi ayağımla zaten geliyorum. Ne arayacaksın ya, boşver" birlikte gülerken, soğuğun ne kadar etkileyici olduğunu fark etmemiştik bile.
"Hadi arabada oturalım" diyerek beni arabaya götüren Yamaç aklımı okumuş gibiydi. Arabaya oturunca klimayı açıp arabayı ısıtmaya başladı. Elini elimde tutarken bir süre sadece müzik, ben ve o vardık. Sessizlik bizi rahatsız etmiyordu.
Kar yağmaya devam ediyordu. Yamacın sıcak eli elimde duruyordu ve ben kendimi güvende hissediyordum. Korunmaya muhtaç olmak gibi değildi bu. Onunlayken endişem yok oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanficSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...