Yamacın masaya vurduğu kadehin sesi boş meyhanede yankılandı. Azra kahkaha atarak kendi bardağına biraz daha içki koydu. Yamaç da ona katılarak güldü. Yıllar öncesinden bahsederken neşeleri yerine gelmiş gibiydi. Azranın yüzü alkolden ve gülmekten kızarmıştı. Soğuk havaya çıkmak istiyordu ama buradaki sohbet o kadar güzeldi ki bir süre daha durmaya karar verdi.
Yamacın eline uzatıp onu sıkıca kavrayınca Yamaç gülmeyi bırakıp ona doğrudan bakan Azrayı izledi. "Kızarmışsın" dedi Yamaç derinleşen sesi ile. Azra karşılık olarak kafasını salladı.
"Sıcak. Sıcakladım" dedi hafifçe gülerek.
"Yürümek ister misin biraz?"
"Olur" diye yanıtladı onu Azra sonra yerlerinden kalktılar. Masaya bıraktıkları paranın üstünü almadan boş meyhaneden el ele çıktılar. Serin hava ikisine de amansızca çarpınca Azra montunun önünü kapatıp Yamaca baktı. Onun soğuğa aldırış etmediğini görerek durdu.
Onun durması ile duran Yamaç şaşırmıştı. Yüzünü inceleyip ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştı. Azra uzanıp önündeki düğmeleri tek tek iliklediğinde gülümsedi. Yakalaarını bir birine yakınlaştırdı. Sonra hiç beklemeden yüzünü elleri arasına aldı. Ve dudağına bir öpücük bıraktı.
"Seni seviyorum" dedi aniden. Yamaç ona gülümsedi ve bu sefer o kendine çekip Azrayı öptü. Bazı geceler her ikisi için de sakin ve normaldi. Şuan ikisi de mutlu hissediyordu. Gölgelerde neler olduğuna bakmadan. Azra ve Yamaç o caddeden ayrılırken Adriana hemen arkalarından gidecekti ki çatılarda gezenleri fark etti ve içinden bir küfür edip tekrar gölgelerin içine döndü.
Yamaç ile Azra da eve doğru el ele yürümeye devam ettiler. Hafif yağan kar tepelerine düşüyor, onların üzerinde beyaz noktalar oluşturuyor ve sonra da eriyip kayboluyordu. Evin kapısının önüne geldiklerinde ikisi de burada olmak istemediklerine kanaat getirmişlerdi.
"Kendi evimize gidelim"
Bu öneri Azradan gelmişti. Yamacın duymak istediği bir öneriydi. Kendi evlerinin duvarları arasında olmak istiyordu. Kapıdaki çocuklardan biri onları bırakmak için araba ile gelirken birbirlerine sokulmuş, demir kapıların dışında bekliyorlardı. Azra eli ile kar taneleri yakalamaya çalışırken iyiden iyiye kendine gelmişti. Yamacın artık başı dönmüyordu. Araba önlerinde durunca, önce Azra ardından Yamaç arka koltuğa yerleştiler. Yamaç yolu tarif ettikten hemen sonra, arkasına yaslandı. Azranın bacağına koyduğu eli soğuk, Azranın teni ise sıcaktı.
Yamaç işaret parmağı ile bacağına daireler çizerken Azra dışarıyı izliyordu. Eve yaklaştıklarında dönüp Yamaca baktı. Yüzündeki gülümseme ve kızarmış yanakları ile adeta parlıyordu. Yamaç hemen o an onu öpme isteğine karşı koymaya çalışırken kendi ile savaş veriyordu. Araba durunca, teşekkür ettiler ve hızlı bir vedanın ardından kendilerini arabadan attılar. Azra ayağı kayınca kahkaha attı ve sesi sadece onlardan uzaklaşan arabanın farının aydınlattığı geceye karıştı.
Yamaç aralarındaki birkaç adımı kapatmadı. Durduğu yerden onu izledi. Azra'nın gözleri ile gözleri buluşunca, genç kadın gülümsedi. Sadece ona verebileceği bir gülümseme ile içini ısıttı adamın.
Azra aralarındaki mesafeyi kapatırken, yüzünde dalgın bir ifade ile onu izleyen Yamaca bakıyordu.
"Ne?" diye sordu her zamanki gibi.
"Çok güzelsin"
Yamacın söyledikleri ile kalbi tekledi. Kar taneleri sanki aralarında havada asılı kaldı. Gözlerindeki ışıklar titredi. Bu adam, onu güzel buluyor, onu seviyordu. Tüm yaralara ve tüm eziklere rağmen. Belki de tek şanslı olduğu şey kumar değildi. Bu adama sahip olmak onun en büyük şansıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...