Koçovalalırın evi şimdi cenaze için gelen insanlarla dolup taşıyordu. Erdem geldiğinden beri ayrılmamıştı. Babası da gelmiş içeride oturuyordu. İçeriye tepsi tepsi çay taşınıyordu. Şenolun annesi kalabalık arasındaydı. Sultan annede hemen yanında oturmuş elini kadının sırtına koymuştu. Şenolun iki kız kardeşi vardı. İkisi de benden büyüktü. Onlardan biri içeriye çay taşımaya yardım ediyordu. Diğeri de annesinin hemen yanında oturuyordu.
Koçovalı kardeşler birazdan burada olacaklardı. Onlar geride kalmışlardı. Yemek getirilecekti. Onu da halletmeleri lazımdı.
Damla içeriye bir tepsi daha çay götürürken ben yavaşça aradan süzülüp mutfak kapısından dışarı çıktım. Aliço merdivenlerden çıkıp yanıma geldi.
"Azra"dedi sessizce.
"Nişancı"diye cevapladım.
"Şenol"dedi sorarcasına.
"Evet Ali, Şenol yok artık"diyebildim sadece. Surat ifadesindeki hüzün içimin burkulmasına sebep oldu.
"Kim, kim..."onun seslerini bastıran lastik seslerini duyunca arkasına baktım. Selimin arabası kapının önünde durdu.
"Kötü birileri nişancı, çok kötü"deyip onun omzuna dokundum. Sonra kapıyı onun için açtım. O önden giderken bende onu takip ettim. Onları karşılamak için ön kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda Yamaç ile göz göze geldim. Gözlerinin etrafı kızarmıştı. Yüzünde beni üzen bir ifade dolaşıyordu. Eğilip ayakkabısını çıkardı. Geçmeleri için yolu açtım. Yamaç ayakkabısını vestiyere koyup terlik aldı.
Tekrar göz göze geldiğimizde bana doğru gelip sarıldı. Elleri belime sarılınca irkildim. Bu ani gelişen hareketi beni mutlu etse de, mutsuz olduğundan yaptığını biliyordum.
Elimi saçına atıp saçlarını okşadım. Kafası omzumda duruyordu. Cumali Abi yanımızdan geçerken bir süre bize baktı sonra salona yürüdü. Salih, Yamacın sırtını sıvazladı. Ardından, Selimle birlikte o da içeriye ilerledi.
"Yamaç?" Ses vermedi.
"Hadi bana bak"Yamaç kafasını hafifçe geri çekti. Gözleri etrafta dolandı. Çenesini tutup gözlerime bakması için kafasını kendime çevirdim. Gözleri gözlerimi buldu.
"Güçlü duracağız tamam mı? Sen ve ben. Biz dik durmak zorundayız. Bak bana. Senden güç alıyorum ben. Bizim yürüyecek çok yolumuz var"yüzündeki elimi, sakalları arasında gezdirdim. Elini elimin üzerine koyup hafifçe kafasını salladı.
"Tamam"dedi çatallaşmış sesi ile. Dudağına bir öpücük bıraktım.
"Öhöm" öksürme sesi ile kendimi çekip arkama baktım. Erdem salon kapısının önünde dikilmiş olduğumuz tarafa bakıyordu.
"Bölmek istemezdim ama Azra ile konuşmam gereken bir konu var"dedi bakışlarını ikimiz arasında gezdirerek.
Elimi Yamacın yüzünden indirdim. Dönüp Erdeme baktım.Ben konuşmasını beklerken Erdem Yamaca baktı.Yamaç bir kez daha beni şaşırtarak elini elime kenetledi. Şimdi yanımda duruyordu. Erdem birbirine kenetlenen elimize baktı.
"Pekala"deyip nefes verdi.
"Az önce Paşa ile konuştum. Birkaç gün önce, Şenol silah teslimatı için sipariş almış. Bu hafta sonuna kadar yetişmesi gerekiyormuş. Bir kısmını tamamlamış aslında ama bitirememiş. Paşa da bana işi tamamlamam için ricada bulundu. Ben de sana söylemek istedim. Eğer bu sabahki teklifin hala geçerli ise, önceden bu konuyu konuşmakta fayda var. Böylelikle hafta sonu yapılacak işler için benim adamlarımla konuşabilirim. Elimde de hazır acil bir iş yokken"dedi elleri ceketinin ceplerinde.
![](https://img.wattpad.com/cover/209429081-288-k181343.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...