Büyükçe bir depo kapısında arabayı durdurdum. Hava kararmıştı. Yamaç bir bana bir de önümüzde duran binaya baktı.
"Burası hiç uçak pistine benzemiyor" kafamı sallayıp arabadan indim. Arabanın kapısını kapatıp kitledim.
"Askeri üsler gizli tutulur. Bariz bir şekilde uçak pisti mi yazsınlar?" deyip önden yürüdüm Yamaç da beni takip ediyordu.
Kapının önünde durduk."Ee kimse yok mudur içeride?" diye sordu.
"Hayır. Yani burayı bilen zaten benle birlikte üç kişi. Ee, birisi öldü. Diğerinin de aklına gelmez burası. Hadi gel" ben büyük kapının önünde durduğumda Yamaç da arkamda duruyordu. Kapıda asılı olan kocaman bir kilit vardı."Anahtarın falan var mı bari?" dedi ellerini beline koymuş tepemde dikilen Yamaç.
"Bunu açmak için anahtara ihtiyacım olduğunu kim söyledi?" diyerek yere diz çöktüm. Sırtımdaki çantayı yanıma bırakıp içinden kapıyı açmak için gereken malzemeleri çıkardım.
"Işık tutsana" deyip anahtarı görmeye çalıştım. Yamaç cebinden telefonu çıkarıp kapıya tuttu.
"Bilmediğin bir şey var mı acaba?" dediğinde, kilidi çözmüştüm.
"Sanmam" diye yanıtladım.
"Tabii var" kapıdaki zinciri çekerken ona baktım.
"Mütevazi olmak"Ben göz devirirken o telefonu cebine atıp bana yardım etmeye geldi. Zinciri çıkarıp kenara attım. Büyük demir kapıyı birlikte ittik. Kapı gürültü ile açıldı. Karanlıktaki alanı aydınlatmak için ışığa ilerledim. Şarteli kaldırdığımda tüm floresanlar açıldı. İçerideki 9-10 uçak ,jet ve SUV jipler artık görünüyordu. Yamacın tepkisini görmek için döndüm, ağzı açık bir şekilde önündeki manzaraya bakıyordu.
"Bu neymiş ya!" dedi hayranlığını gizlemeyerek. Ben onun tepkisini izliyordum. O ise bir jetin yanına gidip elini üzerinde gezdirdi. "Hangisi ile uçağız?" dedi eli hala jetin üzerindeydi."Kırlangıçla" diye onu cevaplayıp deponun en sonuna ilerledim. Üzerindeki örtüye uzanıp çektim.
Örtü tamamen yere düşünce simsiyah kaplama üzerine işlenmiş kırmızı kırlangıç fügürü, jetin mat gövdesinde parlıyordu. Yamaç yanıma gelip bir süre jete baktı.
"Bu mükemmel bir şey be"
"Daha mükemmeli ne biliyor musun?"Soran gözlerle bana bakmaya devam etti.
"Bu bebeği ben çizdim, ben yaptım" Yamaç hayretle bana bakmaya devam etti.
"Her şeyini" dedim elimi Kırlangıcın kanatlarında gezdirerek."Birkaç kontrol yapacağım. Sonra gideceğiz" Yamaç kafasını sallayıp etrafta dolanma işine geri döndü. Ben ise uçağın uçacak durumda olup olmadığını kontrol etme işlemine başladım.
Yamaç bir yanıma geliyor, bir diğer uçaklara bakıyordu. Yaptığım her şeyi soruyordu. Sonra büyük bir dikkatle izliyordu. Kontroller bittiğinde saat dokuz olmuştu.
"Buradan Yunanistan'daki üsse uçağız. Orada kimse olmamasını umuyorum. Ama eğer birileri varsa, bana uy yeter" Yamacın üzerindeki paraşüt takımını düzeltirken konuşuyordum. Korkmuş görünmüyordu. Ama endişeliydi.
"Yamaç, gelmek zorunda değilsin" Onun kırılmasından daha çok bana olan bakış açısının bu yolculuktan sonra değişmesinden korkuyordum.
"Azra" dedi omuzlarımdan beni tutarak.
"Gelmek istiyorum" doğrudan gözlerime bakıyordu. Bu şekilde ona direnmek çok zordu.
"Tamam gidelim"Yamacın arkamdaki koltukta yerini almasına yardımcı oldum. Benimle iletişimini sağlayacak kulaklıkları taktım.
"Son bir şey" çantamdan getirdiğim vericiyi ona gösterdim.
"Bunu üzerinde tutman gerek. Seni kaybedersem, bulmam için" Yamaç elini bana uzattığında kafamı iki yana salladım."Öyle olmaz,üzerinde bulunmayacak bir yerde olmalı"
"Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama saçma bir ajan klasiğine kurban olmam"
"Klasiklerden biri olsaydı, bu şuan dişine gömülü olurdu" diye onu yanıtladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...