Sarıldığım havlu ile oturma odasına Yamacın yanına ilerledim. Geldiğimi görünce o da bana doğru gelip yönümü değiştirdi.
"Perde yok odada" dedi beni koridora doğru sürükleyerek. Koridordaki duvara sabitlenmiş vestiyere havluyu bırakıp Yamacın elinde duran kıyafetleri giydim.
"Yavuz'a gidiyoruz, Uraz ile ilgili bildiği bir şeyler olduğuna eminim"
"Ne gibi şeyler?" dedi bana iki adım atarak tişörtümü başımdan geçirmeme yardım etti. Tişörtümü aşağı indirdikten sonra burun buruna kaldık. Gözlerine baktım.
"Nereye gider? Zayıf noktası ne? Ne ile vurulur?"
"Neden sana yardım etsin?"diye sorunca kollarımı kaldırıp boynuna sardım.
"İkna edici olabiliyorum" dedim onun da kolları belime dolanırken.
"Evet gayet iyi biliyorum" diye cevaplamıştı ki çalan telefonu ile konuşmamız bölündü. Yamaç ellerini çekip telefonu açtı.
"Selim, nereye gittiklerini bile bilmiyoruz" Telefonun diğer tarafından bağıran Selimi duyabiliyordum.
"Abi tamam, halledecem" Yamaç hala konuşmaya devam ederken evden çıkıp arabaya bindik. Yamaç telefonu kapatırken sürücü koltuğuna yerleşti. Ben de arka koltukta duran çantamı aldım. Silahlarımı doldururken Yamaç beni süzdü.
"Ne yapıyorsun?" dedi beni izlerken.
"Ne yapıyorum?" diye yanıtladım.
"Bu silah neden? Sadece konuşmak için gitmiyor muyduk?"
"Konuşacağız dedim de, sadece konuşmaya gitmiyoruz"
"Ne yapacaksın, Azra?" şehir yolundan ayrılan son çıkışa girdiğinde bir bana bir aynaya bakıyordu."Soru sorma Yamaç. Zaten aklım çok karışık" ses tonumu yükseltmeden cevapladım onu.
"Destek lazım olacak mı?" diye sordu gözünü yoldan çekmeden.
"Sanmıyorum" diye yanıtladım onu çantamı tekrar arkaya atarken.Bir saatimiz geçmişti, hava daha aydınlanmamıştı. Ben Yamaca nereye gitmesi gerektiğini tarif ederken bir yandan da düşünüyordum. Uraz çift taraflı ajanın kim olduğunu bilen ikinci kişiydi. Nereden ve ya nasıl öğrendiğini bilmiyordum ama Vedattan öğrenmediği kesindi. Nihattan öğrenmiş olabilir miydi? Sonuçta Rusyadaki iş ile o ilgilenmişti.
Önceliğim Celasun ve Karaca olacaktı. Onları aldıktan sonra Uraz ile ilgilenecektim.
"Nihatı Rusyadan almamız lazım"
"Bunun için Davutun elimizde kalması gerek, ama Uraz şartları zorluyor" diye yanıtladı beni Yamaç.
"Eğer Karaca ve Celasunu almak için, Davutu vermemiz gerekiyorsa, bunu yapacağız. Ama önce ben başka yollar deneyeceğim" Yamaç kafasını salladı. Sonra "Şimdi hükümet seni bildiğine göre, ne olacak?" diye sordu."Henüz hala dokunulmazım ama elbet zamanı geldiğinde bir şeyler olacak"
"Ruslar peki?"
"Onların da bugün yarın haberi olur, içeride adamları vardır mutlaka"
"Bunun olasılığı var mı?"
"Elbette var. Casuslar olmadan hiç bir devlet ayakta kalamaz inan bana" dedim yukarıda duran aynayı açarak."Onlara karşı da kozun var mı?"
"Kimlere karşı?"
"Ruslara"
"En çok onlara karşı var. Türkiye bu noktada beni öldürmek değil, beni iç ve dış işleri için kullanmak istiyor. Tabii hain olduğumu sandıkları için öncelikle beni tutuklayıp ve işkence yolu ile bana her şeyi itiraf ettirdikten sonra. Ama şuanlık onların da eli kolu bağlı. Ruslar için iş bambaşka. Onlar beni Türkiyeden alıp tüm dünyadan gizlemek istiyorlar. Çok fazla şey bildiğim için""Ruslar işkence yönetimini seçmemişler en azından" dedi sola saparken.
"Onlara kalsa direk öldürürler beni"
"Neden yapmıyorlar peki?"
"Ben ölürsem dışarıda bilgileri kamu oyuna duyuracak adamlar var da ondan" diye cevapladım aynayı kapatırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...